Gezi Davasından yargılanan Osman Kavala önce berat etti, arkasından 15 Temmuz davasından tekrar tutuklandı.
Kimse suçluları yargılamayın demez. Ama bu yargılama değil, hukukun, yargının bittiği andır.
15 Temmuz'un üzerinden 3.5 yıl geçti. Bugüne kadar Kavala'ya 15 Temmuz'la ilgili niçin bir işlem yapılmamış? Tam tahliye olduğu gün başka bir suçtan alelacele tutuklanması kamu vicdanını tatmin etmediği gibi, yargıya güveni de zedeler.
Berat kararı veren hakimlerin hemen suçlu ilan edildiği bir ülkede hangi hakim vicdanı ile karar verebilir?
Daha vahimi CB Erdoğan'ın grup toplantısında FETÖ davaları ile ilgili konuşurken söylediği şu sözlerdir:" Demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet söylemlerini FETÖ ile mücadeleyi sulandırmak için kullananlar bu millet için en az FETÖ zihniyeti kadar tehlikelidir..."
FETÖ ile elbette en etkin şekilde mücadele edilmeli. Gün gün ortaya çıkan hukuksuzluklar çok kompleks, her yere sızmış ve bağlamına göre şekil alan bir yapı ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ancak FETÖ ile mücadele, demokrasiden, adaletten, yargı bağımsızlığından uzaklaşmanın bir gerekçesi olamaz. FETÖ sopasını göstererek bu yöndeki talepleri susturmaya çalışmak açıkça yapılan hukuk ve demokrasi dışı uygulamalara bahane aramaktır. Hiç bir tehdit, Türkiye gibi etnik ayrılıkçılıkla karşı karşıya olan bir ülke için demokrasi ve adaletten uzaklaşmak kadar tehlikeli olamaz.Çünkü uluslararası hukuk baskıcı, despot,ayrımcı yönetimlere karşı etnik guruplara dış self Determinasyon, yani ayrılma hakkı tanımaktadır. Demokrasiyi, adaleti çeşitli gerekçelerle bir taraf bırakmak bu kapıyı aralamaktır.
İktidarın FETÖ ile mücadele ettiği doğru, ama onu semirten, büyüten, devletin bütün mahremiyetini ona açan da bu iktidardır. Mücadele ettiği şey sadece FETÖ değil, kendi günahlarıdır.
Elbette demokrasi ve adalet perdesi altında farklı amaçlar taşıyanlar da olabilir. Böyledir diye demokrasi ve adalet talepleri tehdit olarak nitelendirilemez. Çünkü bu, dolaylı olarak demokrasi ve adaleti FETÖ ile mücadelede yetersiz görmek, ondan sapmayı etkin mücadelenin bir şartı olarak anlamaktır. Bugün bu mücadelede bir sürü yanlış yapıldığını sayın CB'de daha önce itiraf etmişti. Ne olursa olsun adaletten ayrılmayın demek FETÖ'yü kollamak değil, tam aksine bu mücadelenin kabul görmesinin ve inandırıcılığının bir gereği ve aslında bu ülkeyi kollamaktır.
Bugün gelinen nokta, yargıyı siyasete bağlamanın, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğini ikame etmenin ve bir kişiyi her şey, geriye kalan herkesi hiç bir şey yapmanın bir sonucudur. Yasalara, evrensel hukuk kurallarına göre karar veren yargıçların suçlu ilan edildiği, görev yerlerinin değiştirildiği bir ülkede hangi hakim hukuka ve vicdana dayanarak karar verebilir? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Campbell ve Fell v. Birleşik Krallık ( 28 Haziran 1984 ) davasında; “ Yargılama makamı mensuplarının, görevleri süresince yürütme tarafından görevden alınmaya karşı güvenceye sahip olmaları bağımsızlıklarının doğal bir sonucu olduğu kanaatine varmıştır.” Aynı kararda Mahkeme, “ Yürütme, üyelerin genel anlamda görevlerini yerine getirmekte uygulanacak kuralları belirleyebilir ancak bu kurallar gerçekte davaların nasıl karara bağlanacağına ilişkin talimatlar niteliğinde olamaz.” demiştir. Hakimin iktidardan bağımsız şekilde düşünebilmesi ve karar verebilmesi Batı’da, aydınlanma ile birlikte, Montesquieu’nun 1784 yılında mutlakiyetçi devletin keyfi uygulamalarına karşı geliştirdiği kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir sonucudur.
Kavala ve benzer bir çok davada önce bırakıp sonra ( örneğin Ahmet Altan) tutuklamak AİHS ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkının da ihlali anlamına gelmektedir. Yürütmenin bu davalarla ilgili yaptığı açıklamalar, siyasi iradenin beklentileri ile uyuşmayan kararlar veren hakimlerin uğradıkları muamele adalet ve demokrasi arayışlarının ne kadar haklı ve gerçekçi olduğunu göstermektedir. Örgütlerle mücadele için hukuk ve demokrasi dışına çıkmak sanılanın aksine verilen kararları tartışılır hale getirdiği için sonunda bu örgütlere yaramakta, mücadelenin inandırıcılığına gölge düşürmektedir. Amaca varmak için hukuk ve demokrasi içinde kalmak şarttır. FETÖ hukuk ve demokrasiden kaçmanın bir gerekçesi olamaz.