Bir hınç, bir kıyamet.. nereye koşuyoruz?...
Yanımızdan geçene dahi dönüp bakma vakti değil! Belki dost, belki gönüldaş yahut arkadaş… Bu hınç koşusu nereyedir? Bütün suretler birbirine ardını dönmüş; Platon’un mağrasına zincirlenmiş bir idrak ifrazı! İdeoloji bilmem kaç vakit pusulasız, ufuksuz; şimdi… Allar, pullar ve hülyalar sarmadan evvel dünya görüşümüz kötürüm...
Gidişat iyiye değil arkadaş, ne ittihat, ne tekellüm, ne sıla-ı rahim var. “Sövgülerde bul beni” cinneti teranelerdeyiz. Ana,, avrat sinkaf abidelerinde DÂVA postülası… Bu ideoloji değil arkadaş! İfrazlı bir parçalanışın ranta devşirileceğini beyan etmiyor Ülkücü Hukuk! Hak ve adalet gölgesinde mefkuresini arşa yaslayanların selâmı bu değildir. Ülkücü’ünü Ülkücü ile olan hukukunda zerre miskal zulm ve zebun oluş inkırazını asla yazmayacağız.
Mesele bir yeni partide mi darb-ı mesel olacak? Kök, şuur ve koca bir tarih olmadan, ha bre resetlenen ama error veren hafızaların üstünde mi yükseleceksiniz?!.
Bugün 12 Eylül.. tanış olun olmayın.. yüz bin Alişan yahut diğeri dile gelir.. ve karanlığa çığlığını basar!
Hepinizi ve birbirinizi yalnız ve yanlış bıraktınız. 37 yıl evvelin hikayesini şimdi ve sonra konuşacak ya da yazacak ne kaldı cancağzım?!.