Üretiriz pahalı, ihraç ettiğimiz dışa ucuz bize pahalı, ithal ederiz yine pahalı… Yani bizim için, milletimiz için gıda maddeleri de pahalı, giyim kuşam da pahalı, elektronik aletler, makineler, otomobiller, ulaşım velhasıl her şey pahalı.
Yaz aylarında elektrik ve doğalgaza peş peşe gelen zamların acısı kış aylarında çıkmaya başlayınca son günlerde doğalgaz faturaları ile ilgili kara bir muhabbet aldı başını gidiyor. Gençlerin deyimi ile sosyal medya “yıkılıyor!” Aylık doğalgaz faturalarının evin durumuna göre 500, 700, 1000 TL’den aşağı geldiği yok.
Hal böyle olunca ve hemen herkesin Almanya’da, Fransa’da yakınları, arkadaşları olduğu için oradaki doğalgaz kullanım bedelleri ile kıyaslamalar yapılıyor, “Almanya’da şu kadar da bizde niye bu kadar” diye serzenişlerde bulunuluyor. Bazı rakamlar adeta havada uçuşuyor. Malum, iyi tetkik edebildikten sonra internet ortamında her bilgiye ulaşmak mümkün ama yine de emin olmak gerekiyor.
Oturduğum daire güneş ısısından yeterince faydalandığı ve özellikle güneşli havalarda kalorifer yakma ihtiyacı duymadığımız için bizim ailenin Ocak ayı faturası 450 liranın biraz altında gelmişti ama nerede ise geçen yılki aylık faturaların yüzde 75 – 80 üzerinde idi. İktidar galiba enflasyon hesabı yaparken doğalgaz ve elektrik faturalarını dikkate almıyor ve her şeyin ateş pahası olduğundan haberi yok!
“Ateş pahası” demişken ve tam da yeri gelmişken bu deyim hakkında kısaca bir bilgi vermeliyiz, öyle değil mi?
Padişah Efendilerimizden biri (Herhalde Kanuni Sultan Süleyman), sefere çıkmadığı bir sırada fırsat bulup avlanmak ister. Yanındakilerle birlikte, Bulgaristan’dan başlayıp İstanbul’daki Çatalca’ya kadar uzanan ve Yıldız Dağları olarak da bilinen Istranca Dağları’na gider. Orman içinde ilerlerlerken köylülerden biri “Uğur ola Padişahım” der. Oysa ava giden için “Uğur ola” demenin uğursuzluk getireceğine inanıldığı için “Rasgele” denilmesi gerekiyormuş. Nitekim bir süre sonra müthiş bir yağmur başlar ve sığınacak yer ararlar. Derken bir kulübe bulurlar ve selam verip girerler. Kulübe sahibi, odunlar atarak ocağını harlandırır ve davetsiz misafirler bir güzel ısınır, üstlerini başlarını kuruturlar. Padişah laf arasında yanındakilere, “Bu ateş bin altına değer” der. Kulübe sahibi Padişah’ın bu sözünü duymuş mudur duymamış mıdır bilinmez ama yağmur dinip de misafirler çıkarlarken yaktığı ateş için borçlarını soran Lala’ya, “Bin altın devletlü efendim” der. Lala, “Yaktığın odun ne ki bin altın itiyorsun be adam” diye çıkışınca da, “Ben odunumun parasını değil, ateşin parasını istiyorum” der. Bu cevap Padişah’ın hoşuna gitmiştir. “Ben demedim mi size bu ateş bin altına değer diye? Verin ateş pahasını da gidelim” der ve giderler.
Ava giden avlanır misali bizde ya da gelip geçen iktidarlarda bir uğursuzluk mu vardır bilinmez ama iktidarlar değişse de kaderimiz değişmiyor. İktidara gelenler “Güzel şeyler olacak” diye ümit verseler de, “Ekonomi uçacak, döviz düşecek, piyasa ucuzlayacak, bolluk ve bereket gelecek” deseler de hiçbiri düşmüyor, ucuzlamıyor, gelmiyor. Her seçim öncesi Türkiyemizin bir yerlerinde “Petrol bulundu, doğalgaz yatakları tespit edildi” diye haberler uçurulsa, yandaşlar bire bin katarak anlata anlata bir hal olsalar da ne petrol fışkırıyor ne de doğalgaz çıkıyor!
Sonuç olarak yönetimlerin, bürokratların ve tabii ki iktidarların yaptıkları yanlışlarla savurganlıklarının, plansız ve programsız uygulamalarının cezasını millet olarak çekmeye devam ediyoruz.
Asıl konumuz kullandığımız cep yakan doğalgaz fiyatları olduğu için internette dolaşan kıyaslamaları teyit edip doğru bilgiye ulaşmak için ben de Almanya’daki dostları aradım. Evlerinde kullandıkları doğalgaz fiyatlarını öğrenince hani derler ya, “Deliye dönmemek elde değil!” İnanır mısınız, nerede ise Türkiye’de ödediğimizin üçte birine yakın. İki ayrı hesaplama geldi; birinde metreküp fiyatı bizim para ile yalnızca 69 KURUŞ, öbüründe de yine bizim para ile 72 KURUŞ! Hesap işleri ile aram iyi olmadığı için bir kendi faturama bir de Almanya’dan gelenlere bakarak önce kâğıt kalemle, olmadı hesap makinesi ile çarpıp bölünce şaştım da kalakaldım!
Elimde belge bulunursa daha inandırıcı olacağını düşündüğüm için arkadaştan faturalarının fotoğrafını çekip göndermesini istedim. Onlarda elektrik ve doğalgaz sanırım aynı faturada geliyor. Almanca’ya karşı Fransız kaldığım için anlayamamıştım. Arkadaşım açıklamasını da yapıp gönderdi. İşin özeti ve Türkçesi şu: Ankara’da biz Ocak 2020 itibari ile vergisi ıvırı zıvırı dâhil doğalgazın metreküpüne 2 Türk Lirasına yakın bir para öderken elin Almanya’sındaki vatandaşlarımız her şey dâhil -hadi 69 kuruşluk hesabı geçelim- bizim para ile 72 kuruşa kullanıyorlar. Yani, metreküpü onlarda bir lira bile değil. Sorsanız da Doğalgazı Avrupa’ya taşıyan TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) bizde, MAVİ AKIM bizde, Türk Akım Boru Hattı bizde, doğalgazı bu boru hatları ile bize ve Avrupa’ya ihraç eden Rusya ile sınırız, Türkmenistan bize daha yakın, Azerbaycan şurada, yine alım yaptığımız İran yanı başımızda ama Almanya ta bilmem nerede? Onlarda ucuz da bizde niye ateş pahası?
2014 yılının Ağustos ayında bir grup arkadaşla birlikte bize göre çok ama çok fakir bir ülke olan Moğolistan’a gitmiştik. Ülke içinde yolculuk yaptığımız 7 kişilik 4 çeker Japon arabaların fiyatlarını sorduğumda rehberimiz, “Sıfır araç 15 bin dolara alınır” cevabını vermiş, “Bizde en az bunun üç katı” diye hayret edince de, “Öyleyse sizin devlet sizi kazıklıyor” demişti! Akaryakıt fiyatlarına baktım, onların fiyatı da bizdekinin üçte biri kadardı. Almanya’daki doğalgaz fiyatları ile bizdekiler arasında da benzer bir uçurum olduğuna göre şimdi ne dememiz gerekiyor?
Elbette “Devlet bizi kazıklıyor” demeye dilimiz varmaz, gönlümüz de razı olmaz ama hani sormadan da edemiyoruz; acaba bizim bürokratlar, siyasiler ya da iktidar sahipleri dışarıdan alınan ürünler için pazarlık etmesini mi bilmiyorlar, ne istenirse ona “evet” mi diyorlar, arada komisyonlar mı dönüyor, başka aracılar mı var bilmiyorum.
Durumu anlattığım bir arkadaşım kestirme bir cevap verdi: “O halde bizimkiler ya hesap yapmasını bilmiyorlar ya da hiç dayak yememişler!”