Şöyle bir örgüt düşünün:
Kırk sene sabırla bir örümcek gibi ağını örüp avını beklemiş.
TSK’dan yargıya, emniyetten üniversitelere, milli eğitimden TÜBİTAK’a devletin her müessesesinde en geniş şekilde örgütlenmiş.
Ortaokul ikinci sınıftan zeki bir çocuğu alıp yetiştirmiş ve general yapmış. Yetişen generaller kendilerini yetiştiren ülkeye ve millete karşı darbe girişiminde bulunarak 251 kişiyi katletmiş.
Üniversite sorularını çalarak zeki müritlerini üniversitelerin en parlak bölümlerine sokup akademisyen yapmış. Profesör olan militanlarını üniversitelerin rektörlük koltuğuna oturtmuş.
Gazete ve televizyonlar kurarak medyada büyük üstünlük sağlamış. İstediği dezenformasyonu yaparak kamuoyunu kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmiş.
Emniyetteki militanları aracılığıyla dinlemedikleri siyasetçi, bürokrat, işadamı vs. kalmamış.
Sanat ve futbol camiasına el atarak kendi militanlarının ön planda olmalarını sağlamış.
İş adamları aracılığıyla her ilde teşkilatlar kurarak ekonomi çarklarının kendilerine çalışmasını temin etmiş.
Öğrencisinden esnafına, Sivil Toplum Kuruluşlarından tarikat ve cemaatlere kadar el atmadık yer bırakmamış. Hatta genelevlere imam atayacak ve eskort kızlar yetiştirerek politikacılara, bürokratlara “Bal tuzağı” kurup onları kendi menfaatleri doğrultusunda çalıştırmış.
Bunları daha da çoğaltabiliriz.
Şimdi böyle bir örgüt el atmadığı alan bırakmazken ülke yönetiminde en etkin rol oynayan siyasi alana dokunmamış dersem bana herhalde “Salak” muamelesi yaparsınız!
Öyle ya neden el atmadık bir alan bırakmazken siyasi alana el atmamış bu örgüt?
“Ya akılları çalışmamış. Bu alanı unutmuşlar.” desem inanır mısınız?
İnanmazsınız elbette. Ama affedersiniz milleti “Salak” yerine koyan bazı aklı evvel politikacılar geçmişteki bağlantıları ortaya çıkacak diye böyle bir örgütün siyasi alana el atmadığını iddia edebiliyorlar!
Halbuki bunu iddia edenler darbe öncesi TBMM’de FETÖ lideri Gülen’in emriyle Ak Parti’den milletvekili seçilen ve Ak Parti ile FETÖ arasında kavga başlar başlamaz tepkilerini koyarak istifa eden İlhan İşbilen, Hakan Şükür, İdris bal, Muhammed Çetin vb. kişilere baksalar yalan söyledikleri açık biçimde ortaya çıkar.
“FETÖ siyasete sızmayı düşünmedi.” Diyenlerden biri maalesef Ak parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal. Geçenlerde Haber Global TV’de Jülide Ateş’in sunduğu “40 Soru” isimli programa katıldı. Kendisine sorulan, “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna verdiği cevap ise gerçekten evlere şenlik denilen cinsten:
“FETÖ’cü dediğimiz insanlar, 2008’de 2009’da 1995’te 1990’da öğretmen olarak ya da doktor olarak ya da hakim, savcı, asker, emniyet mensubu olarak bunlar hayatın içerisinde bizimle beraber yaşayan insanlardı. Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar. Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler.”
Mahir Ünal acaba bu milleti aptal mı zannediyor ki böyle aymazca bir cevap veriyor?
FETÖ isimli sofistike (karmaşık, aldatıcı) bir örgütün siyasi alana el atmadığını söylemek eğer içinde kötü niyet taşımıyorsa cehaletin daniskasıdır. Ak Parti’nin yazar takımından olan bir politikacının, “Siyasi alanda yapılacak bir soruşturmada işin ucunun kendisine ulaşacağını bildiği için böyle akıl dışı bir açıklamaya başvurmuş.” şekilde açıklama yapmasını başka türlü telif etmek mümkün görünmemektedir.
Çünkü biraz gerilere gittiğimizde Mahir Ünal’ın da içlerinde bulunduğu Ak Parti’nin üst yöneticilerinin hemen hepsinin FETÖ ile iç içe yaşadığını ve bu yollarda beraber yürüyüp aynı yağmurlarda beraber ıslandıklarını görürüz.
Mesela “FETÖ siyasi arenaya sızmamıştır.” diyen Mahir Ünal 2012 yılında şu değerlendirmeyi yapmış:
“Fethullah Gülen bir kanaat önderi, bir fikir işçisi, bir muhabbet fedaisi gayreti ve çabası ile ortaya çıkmış, bütün dünyaya yayılmış, her ülkede de son derece faydalı, orada adeta kamu diplomasisi yapan, Türkiye’yi tanıtan bir misyon üstlenmiştir.”
İsterseniz gelin geçmişte bazı Ak Partili üst düzey yöneticilerin Fetullah Gülen ve cemaati (O zaman öyle diyorlardı ya!) hakkında neler düşündüklerini bir medya taraması yaparak hatırlayalım:
2012 yılında Ak Parti Genel başkan yardımcısı ve Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik’e o dönemler “Cemaat” olarak adlandırılan FETÖ’nün devlete sızması ile ilgili bir soru sorulmuş ve o da şöyle cevap vermişti:
“Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, buna kargalar bile güler.”
Kargaların güldüğü o dönemlerde(!!!) bazı Ak partili diğer üst düzey yöneticiler ise şunları söylemiş:
Bülent Arınç: “1975 yılından beri Hoca Efendiyi (yani Fetullah) tanırım. Kendisine büyük saygım ve sevgim var. O siyaset üstü bir insandır.”
Bekir Bozdağ: “Gülen bu ülkenin yetiştirdiği en değerli insanlardan biridir. Ona çete denemez.”
Ahmet Davutoğlu: Faydalı çalışmalar yapan Hoca Efendi’ye (Yani Fetullah) selam olsun. O başımızın üstündedir.”
Nihat Ergün: “Hoca Efendiyi seviyor diye kimseyi görevden alamam.”
M. Tevfik Göksu: “Fetullah Gülen’i seviyorum. Çünkü yüreğindeki sevgiyle bu toprakları mayaladı. Bu topluma inancın zaferini gösterdi. Hoca Efendi yeryüzünü mayalayan gönül sultanıdır.”
Taner Yıldız: “Bu yapıyı 11 yıldır biz yarattık.”
Hüseyin Kocabıyık: “Hoca Efendi son bin yılın en büyük Türk büyüğüdür.”
Ali Babacan: “Fetullah Gülen’e küfür eden İslam’a küfür etmiştir. Bu kadar net söylüyorum. Çalışmalarında ilham kaynağı olan çok değerli Fethullah Gülen Hoca Efendiye şükranlarımı sunuyorum.”
Melih Gökçek: Fetullah Gülen hocamız hoşgörünün ve diyalogun mimarıdır. “Terbiyenizi takının Fethullah Gülen’e FETO diyemezsiniz.”
Nihat Zeybekçi: “Biz cemaat mensuplarını terli elleriyle, terli kokularıyla kucaklıyoruz. Onları Allah’a emanet ediyoruz. O güzelliklerine devam etsinler.”
Hayati Yazıcı: “Kim bu paralel uydurmasını yapanlar. Ben paralel devlet yapılanmasını gerçekçi bulmuyorum.”
Abdullah Gül. “Fetullah Hoca Efendi hepimizin hocasıdır.”
Binali Yıldırım: “Türkçe, ‘Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar kadar olsun. İnançla geril, insana sevgi duy. Kalmasın el açmadığın mahzun gönül. Dünyada her kim sevgiye muhtaç. O’nun hayatını anlat bilsin ki ilaç. Aç herkese aç sineni aç, onun gibi ilaç’ diyen Fethullah Gülen hoca Efendinin dilidir.”
Şamil Tayyar: “Sol gözünden ameliyat olan saygıdeğer Fethullah Gülen Hoca Efendiye acil şifalar dilerim.”
Örneklerin yeterli olacağını düşünüyorum. Yoksa bütün Ak Partililerin Fetullah Gülen hakkındaki övgülerini yazmaya kalksak birkaç cilt kitap yazmamız gerekir.
Bütün bu gerçekler ortada dururken ve FETÖ’nün başta Ak parti olmak üzere bütün partilere sızdığı güneş gibi ortada iken neden böyle bir yalana veya aldatmaya başvuruluyor?
Bu sorunun cevabını okuyucuların ferasetine bırakıyorum.
Bütün dünyada CIA’yı arkasına alarak kurulan ve gelişen FETÖ, dünyanın en sofistike örgütüdür. Girdiği her ülkede siyasetinden, bürokrasisine, silahlı kuvvetlerinden Sivil toplum kuruluşlarına, esnafından öğrencisine kadar sistemi veya devletleri ayakta tutan ne kadar resmi veya sivil kurum varsa hepsini ele geçirmek için çalışan bir stratejiye sahip FETÖ’nün Türkiye’de sistemi ayakta tutan en dinamik alan olan siyasete el atmadığını söylemek en azından milleti kandırmaktır.
FETÖ’nün siyasi arenayla ilgilenmediğini söyleyen sadece Ak Partililer değil elbette. CHP’sinden, İP’ine, SP’sinden Gelecek partisine kadar hemen bütün siyasi partiler böyle bir yalana sarılmış ve maalesef bu alanla ilgili bir hesaplaşma yapılmamıştır. FETÖ’nün siyasi kanadı bütün partilerde şimdilik “Takiye” yaparak kendini kamufle etmektedir. Bu örgütü çok yakından ve içinden tanıyan biri olarak söylüyorum ki, ilk fırsatta siyaset alanında kendini gizleyen bu kripto FETÖ militanları örgütlerinin başarıya ulaşması için harekete geçeceklerdir. Zaman zaman bunun yansımalarını, ipuçlarını hep beraber izliyoruz.
Muhalefetin ağız ucuyla, “FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalıdır.” söylemleri de pek inandırıcı değildir. Bunu söyleyen muhalefet partilerinin içi maalesef FETÖ iltisaklı kişilerle doludur.
“FETÖ siyasi arenaya el atmadı” yalanını çürüten en ciddi delillerden biri de geçmişte siyasi partilere kurulan seks kaseti kumpaslarıdır. MHP böyle bir kumpasla bitirilmeye çalışılmış, CHP’de yine bir kaset kumpasıyla genel başkan değişikliği bile yapılmıştır. İyi partinin MHP’den koparılmasında FETÖ elinin var olduğunu gazete ve televizyonlar geniş şekilde işlemiş ve hatta MHP’den kopanlardan biri olan Koray Aydın, Meral Akşener’i FETÖ’nün desteklediğini, “Bütün illerde cemaat mensuplarının onun mitinglerine organizasyon yapması, Meral hanımın üzerinde yoğunlaştığını gösteriyor. FETÖ’nün Meral hanıma destek olduğu kesindir.” sözleriyle kamuoyuna açıklamıştı.
Yine geçmişte özellikle Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ağar ve Mumcu’nun partilerinde de bu türden girişimler olmuştur. Sabah Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını destekleyeceğini açıklayan Ağar ve Mumcu’nun öğeden sonra bundan vazgeçmesinin altında FETÖ’nün var olduğu gün gibi açıktır.
Bütün bu gerçeklere rağmen FETÖ gibi bir karanlık gayesi olan bir örgütün siyasi alanda faaliyet yapmadığını söylemek eğer gizli bir maksada matuf değilse en azından milleti aldatmaktır, yalan söylemektir.
Millet “FETÖ’nün siyasi alanda faaliyeti yoktur.” Şeklindeki yalanlardan bıkmıştır. FETÖ’nün bitirilmesini isteyenler bir an önce siyasi alandaki FETÖ militanlarını tespit etmeli ve yargı önüne çıkarmalıdır. Aksi halde “FETÖ ile mücadele ediyoruz.” Demek en azından “FETÖ’nün siyasi alanda faaliyeti yoktur.” İddiası kadar büyük bir yalan olur.
Anadolu atasözleri ile meseleyi noktalayalım:
“Yalan ile imanın bir arada durmaz.”,
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”