Dış politikayı iyi takip etmeyenler 6 Ekim 2023 tarihinde İran’ın gücünün zirvesinde olduğunu düşünebilirler. İran’ın HAMAS’ ın İsrail’e saldırmasıyla başlayan süreçte güç kaybettiği hatta eridiği muhakkak. Fakat İran’ın güç kaybı çok daha önce, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekildiği 2018 yılının mayıs ayında başladı.
Anlaşma imzalanınca ambargo hafiflemiş, İran’ın petrol ve gaz ihracatı üç kattan fazla artmıştı. Tahran bu gelirleri halkına değil Şii Hilali oluşturmaya tahsis etti. Bu muazzam bütçe ve Kasım Süleymani gibi zeki, mücadeleci, fanatik Şii ve acımasız bir figür yan yana gelince İran hiçbir zaman alamadığı kadar mesafe aldı.
Afganistan’daki Hazaralar, Tacikistan’daki Pamirliler, Irak’taki Şiiler, Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Esad ve Yemen’de Zeydi Husiler İran’ın kontrolündeki başat Şii gruplar. HAMAS, İran çizgisindeki tek Sünni örgüttü. İran’ın bu grupların yanında, Arap ve Hint ülkelerinde kontrol ettiği bir kısmı örgütlü, Şii azınlıklar da var.
İslam’ı yaymak gibi bir gayesi olmayan Şii mezhebinin hiçbir zaman varlık gösteremediği Afrika’da da tablo son yıllarda değişti. Müslümanların yaşadığı Afrika ülkelerinde, Şii azınlıklar oluştu. Müslüman olmayanların İslam’ı kabul edip Şii olduğunu sanmayın. Sünniler yoğun propaganda faaliyetleriyle Şii yapıldılar.
Trump nükleer anlaşmadan çekildiklerini ve ambargoyu ağırlaştırdıklarını açıkladığında, Irak’ta İran yanlısı Şiiler, Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Esad, Gazze’de HAMAS hakim durumdaydı. Hazaralar Afganistan’da iktidar ortağıydı. Husiler Yemen’in büyük kısmında kontrolü sağlamıştı.
Ambargonun ağırlaşmasıyla birlikte İran’ın gelirleri süratle düştü. Tahran doğal olarak Şii hilaline aktardığı bütçeleri kısınca, müttefiklerinin zayıflama süreci başladı. Kasım Süleymani’nin 2020 yılının Ocak ayında öldürülmesi azalan bütçelerle yan yana gelince İran’ın operasyon gücü azaldı.
İlk düşen taş Hazaralar oldu. ABD Afganistan’dan çekilince, yönetimi ele geçiren Taliban’a göre sapkın olan Hazaralar, dışlandı. 2021 yılının Ekim ayında yapılan Irak seçimlerini İran karşıtı Şii lider Sadr’ın partisi kazandı. Sadr’ın partisinin 73 vekil çıkardığı seçimlerde İran yanlısı Fetih Koalisyonu sadece 17 sandalye kazanabildi. Yani 2021 seçimlerine kadar İran yanlısı partileri destekleyen Iraklı Şiiler, İran’a kırmızı kart gösterdi.
Peki neden? Çünkü Tahran’ın ve müttefiklerinin kalkınma, refah ve zenginleşme gibi bir hedefleri yoktu. Tam tersine gittikleri yerde mezhepçilik yaptıklarından kargaşa çıkıyordu. İran ve Batı yanlısı partiler, seçimleri kaybetseler de iktidarı milliyetçi Sadr’a vermediler. ABD ve İran anlaşarak başbakanı belirlediler. Irak’ı Saddam’dan beri İran yanlısı partiler yönetiyor. Bazı şehirlerde hala kanalizasyonlar açıktan akıyor. İlaç eksikliğinden bebekler ölüyor. Ülkeden 20 yıldır en ufak bir iyileşme yok. 2022 yılında Lübnan’da yapılan seçimlerde, 2006 yılında İsrail’e karşı kazandığı zaferden sonraki seçimlerden daima galip çıkan Hizbullah’ta yenilgiye uğradı. Yani HAMAS saldırısı olduğunda Şii hilali zayıflama sürecindeydi.
Aslında ABD’nin hedefi İran’ı ekonomik olarak zayıflatarak, Orta Doğu’daki sürece eklemlenmek zorunda bırakmaktı. İran zayıfladıkça Şii hilali de zayıflayacak ve hilali oluşturan unsurlar birer birer tasfiye edilecekti. Suudilerle 2023 yılının Nisan ayında imzalanan normalleşme anlaşması bu yolda atılan kritik bir adımdı. Fakat 7 Ekim saldırısı, savaş arzusuyla yanıp tutuşan Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcılara bekledikleri fırsatı verdi. HAMAS ve Hizbullah zayıflatıldı. Esad devrildi. Sırada Irak ve Yemen var. Operasyon İran’a kadar uzayabilir yani rejim devrilebilir.
İran modeli zenginleşme ve kalkınma hedeflemediği için başarısız oldu. İran ilaveten kendisine olan bağlılığı zayıflar endişesiyle, müttefiklerinin kalkınmasını engelliyor. Kitleleri Kerbela zulmünü kullanarak konsolide ediyor. İran rejimi bırakın müttefiklerini kalkındırmayı kendi ülkesinde bile taş üzerine taş koymuş değil. Hala Şah zamanından kalan metrolar, demiryolları ve otoyollar kullanılıyor. Doğalgaz zengini İran bu kış halkını ısıtamadı. Benzinliklerde kilometreler uzunluğunda kuyruklar oluştu. Düşünün hala gaz sahalarından Azerbaycan ve Horasan’a nakil hattı yok. SWAP anlaşmalarıyla Güney Azerbaycan’ın gazını Azerbaycan ve/veya Kazakistan, Horasan’ın gazını Türkmenistan veriyor.
İran modelinin bir başka rahatsız edici yönü ordunun yanında devrim muhafızları gibi ayrı silahlı yapılar oluşturulması. Kentlerde asker, jandarma ve polis dışında organize hareket eden silahlı gruplar oluyor. İran bu yola orduya güvenemediği için gidiyor. Silahlı paralel yapıların mensupları, çok iyi ideolojik propagandaya tabii tutularak, fanatikleştiriliyor. Haşdi Şabi Irak ordusundan, Hizbullah Lübnan ordusundan kalabalık ve güçlü. Böyle ülkelere yatırım yapılır mı? Önümüzdeki dönemde, Amerika’nın ilgili devletlere, İran’a bağlı silahlı grupların dağıtmaları için baskı yaptığını göreceğiz.
Türkiye, başarısız olan İran ve Rusya modellerini kötü örnek olarak almalı. Asla mezhep, din, demokrasi ve laiklik ihraç etmemeli. Osmanlıcılık yapmamalı. Abi psikolojisiyle hareket etmemeli. Komşularımızla ve etki sahamızdaki ülkelerle Azerbaycan’la kurduğumuz ilişkiyi kurmalıyız. Müttefiklerimizin içişlerine asla müdahale etmemeliyiz. Başta ekonomi, enerji ve ticaret alanları olmak üzere ilişkilerimizi geliştirmeli ve birlikte zenginleşmeliyiz.