İslam birlik dinidir, birleştirir, bütünleştirir,tarağın dişleri gibi bir araya getirir. Hitabı ve daveti bütün insanlığadır.

Lakin insanlar onun mesajını-emellerine alet edip- daraltırlar.

Din idraklerine uygun olmayanları çerçeve dışına iterler. Bakış tarzlarını, -İslam'ın  bizzat kendisiymiş- gibi yorumlarlar.

Son yıllarda yaşanan kimi olaylara bakıldığında ne dediğim daha iyi anlaşılır. Her İslami grubun ötekisi neredeyse başka bir İslami grup.Grup asabiyesi, İslami asabiyenden çok daha baskın. Müslüman'da küfür arayan o kadar çok kişi ve  grup var ki.

Yakın geçmişte DEAŞ'ın, IŞİD'in eylemlerine bakıldığında ne dediğim daha iyi anlaşılır.

Bu örgütler İslam adına hep farklı düşünen Müslümanları vurdular.

Doksanlı yıllarda aynı şeyi bu ülkede Hizbullah yaptı. Tanıdığım nice kaliteli insan, bu örgüt tarafından katledildi. En çok bilineni Gonca Kuriş'ti.

Bu bağnazlığın, grupçuluğun arkasında yüce İslam dinini anlatanların büyük vebali var. İslam'ı Kucaklayan, müjdeleyen bir din olmaktan çıkarıp, bölen, parçalayan, çatıştıran bir din haline getirdiler. Birçok insanın din bilgisi, ezbere bildiği birkaç süre ve namaz- oruçtan ibaret. Onun için vaazlar, hutbeler onlar için bir nevi din öğrenimi oluyor. Hocalar ne fısıldıyorlarsa onu alıyorlar. Onun için, aydın, düşünen, farklı düşünmeyi -iman sorunu- yapmayan hocalara çok ihtiyaç var.

Böyle din adamları elbette var, ama ne yazık ki çoğunluk dar bir İslam anlayışına sahip olanlardan oluşuyor. Öyle ki, İslam, yasakçı, kısıtlayıcı, neredeyse nefes almayı bile zorlaştırıcı bir din haline getirildi. Halbuki helaller asıl, haramlar istisnadır.Takva ve titizlik adı altında dini yaşam giderek zorlaştırıldı. Bunun sebebi de cahil hocalardır, bilmedikleri her konuya haram diyerek İslam'ı boğucu bir din haline getirdiler.

Daha kötüsü camilere, mabetlere siyasetin girmesi, siyasi rekabete dinin alet edilmesidir. Din siyasileşince, artık hitabı insanlığa olmaktan çıkıp,çerçevesi bir parti veya liderle sınırlanıyor. O çerçeve dışında kalanlar ne kadar muttaki, ne kadar dindar olurlarsa olsunlar -İslam'ın- ötekisi oluyorlar. Bir dinin ötekisi, o dine inanmayan, küfür üzere olan demektir. Önceki seçimlerde din adamı sandığımız profesör titrli biri, AKP'ye oy vermeyenler için "onları zimmi statüsünde değerlendirebiliriz" demişti. Zimmi, İslam ülkesinde ikamet eden gayrimüslim vatandaşlara verilen isim. Onlardan koruma karşılığı cizye alınır. Bu düşünceye göre,AKP İslam, diğer tüm parti ve gruplar  İslam  dışıdır, bu ülkede ancak cizye vererek kalabilirler.

Bu iktidar döneminde, camiler hiç olmadığı kadar siyasallaştı. Vaazlar, hutbeler parti programıyla paralel hale getirildi. Farklı düşünen birçok Müslüman camiyi, cemaati terk etti. Bunda hocaların, müftülerin şahsi etkileri kadar, yukarıdan yapılan telkin ve yönlendirmelerin büyük tesiri var. İslam'a  çalışan camilerin yerini partiye çalışan camiler aldı.Bu kafayla gidilirse birkaç yıl sonra tıpkı Avrupa'da olduğu gibi Milli Görüşün camileri, Türk-İslam federasyonunun camileri, Diyanetin camileri, bölücülerin camileri gibi,AKP'nin camileri, MHP'nin camileri, Cemaat ve tarikatların camileri, CHP'nin camileri,DEM Parti'nin camileri diye camiler partilere göre ayrışıp her biri birer  Mescid-i Dırar'a döüşecek.

Bu iyi bir şey mi?  

Geldiğimiz noktada, Diyanetin ve ona bağlı hocaların büyük vebali var.

İnsanlar arkasında gönül rahatlığı ile namaz kılabilecekleri hoca bulamıyorlar.

 Minberler, vaaz kürsüleri siyaset yapmanın yeri olmamalıdır. Allahın dinini parti dini haline getirenlere veyl olsun.