Değerli okuyucularım malumunuz bu yıl fırtınalı seçim dönemleri atlattık yerel bazda. Bir tarafta iktidar kanadı diğer tarafta ana muhalefet partisi. Bu pencereden baktığımızda ana muhalefet partisinin işi hiç de kolay değil gibi gözüküyordu. Ta ki liyakatli aday tespiti yapılana kadar. Özellikle iki büyük il de İstanbul ve Ankara’da İktidarın gücüne karşı mücadele etmek seçim kazanmak çok zor gibi gözüküyordu. Ama sayın Ekrem İmamoğlu ve sayın Mansur Yavaş bu zor olan süreci kendilerine tam destek ve profösyönel bir ekip ve teşkilat(Örgüt) çalışmasıyla lehlerine çevirmeyi ve zafere ulaşmayı başardılar (Elbette bunda özellikle İstanbul için söylüyorum, CHP il başkanı sayın Canan Kaftancıoğlu ve İyi Parti il başkanı sayın Buğra Kavuncu ve ekibinin katkısı inkar edilemez büyüklüktedir). Oysaki düşündüğümüz zaman işleri ilk etapta kolay olmadığını görüyor ve izliyorduk. Nasıl kolay olacaktı ki iktidar kanadı yargı yasama ve yürütme gücünü elinde bulundurmanın avantajıyla her tarafa hükmetme olanağına ve gücüne sahipti, İşte bunlara karşı zafer kazanmanın önemi büyüktü bu iki Türkiye’nin metropol en büyük ilinde. Bu nu peki yalnız başlarına mı başardılar elbette hayır. Gerek iyi organize olmuş CHP teşkilatı, gerekse İyi parti teşkilatları bu iki adayın yanında durdular ve koordineli çalışma yürüttüler. Hal böyle olunca özellikle İstanbul’da büyük bir hoşgörü siyasetine örnek teşkil edecek bir profil çizen sayın İmamoğlu bütün engellemelere, bütün tahriklere ve bütün zorluklara karşı etki bir siyaset izleyerek halkın bütün kesimini kucaklamanın neticesini önce 31 Mart’ta, seçimin iptali sonrası da 23 haziran da almıştı.

Yukarda iki ilin kısa seçim analizini yaptıktan sonra esas konumuza CHP’nin sadece bu yıl değil uzun zamanda beri yapılan seçimlerde Doğu ve Güneydoğu’da neden başarılı olmadığına gelelim. Özellikle, Van, Diyarbakır, Gaziantep, Erzurum, Bitlis, Siirt, Muş, Şırnak, Hakkari, Kilis, Erzincan, Mardin, Bitlis, Iğdır, Kars, Adıyaman, Şanlıurfa, Elazığ, Sivas, Tunceli... gibi illerde uzun zamandan beri neden başarıyı yakalayamıyor. Neden bu bölgeler de hep AKP-HDP var. Bu partiler CHP’den daha mı etkin bir siyasi çizgiye sahipler veya farklı bir siyasi politika mı izliyorlar?

Değerli okuyucularım siyasetin bir kuralı vardır ‘liyakat esaslı profiller partilere seçim kazandırır’ diye. Bölgelerin sorunlarına inemediğiniz zaman, bölge halkına sesinizi duyaramadığınız zaman tepeden bakma elit siyaseti yapıp, bunu da Ankara’ya sorun yok herşey yolunda olarak gösterdiğiniz zaman bugünkü gibi, elbette başarılı olmanız olabilmeniz mümkün değildir. Unutmayalım bir kişi veya bir kesime hitap edilen hiçbir siyasi parti başarılı olamamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca iktidar olan siyasi partilere bakın göreceksiniz. herkesimi kucaklayıcı bir politika belirlediği zaman başarıyı yakalamışlardır. Yakın zamanda Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş bunun en somut örneğini teşkil etmektedir.

Bundan ötürü diyoruz Doğu ve Güneydoğu’da başarılı olmanın, olabilmenin temel koşulu, körler sağırlar bir birini ağırlar siyasetini bir kenara bırakıp bütün kesimleri kucaklayabilecek teşkilat yapılmasının bir an önce oluşturulması kaçınılmaz bir gerçektir.

Peki ne yapılması lazım;

Kendimizle yüzleşmemiz ve kendimizi özeleştiriye çekmemiz lazım bu doğrultuda:

1- Doğu ve Güneydoğu’da halk arasında CHP sol bir partidir algısının, oluşturulacak olan donanımlı ve herkesime hitap edebilecek profillerle yıkılması gerekmektedir. Oysaki CHP bir sol partisi değildir, CHP Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Kuvayı Milliye oluşumudur. Yani Türkiye’nin partisidir, herkesimin partisidir.

2- Doğu ve Güneydoğu’da halk arasında CHP; dinsiz bir partidir, din düşmanıdır, dine karşıdır algısının yıkılması gerekmektedir. Özellikle bu bölgelerde ki seçmen düzeyi göz önünde bulundurularak plan, program, amaç ve hedefler doğrultusunda ilerlenmesi lazım. Buda din sömürü yapmayan donanımlı, liyakatli, halkta karşılığı olan din adamlarımızın gerçek inançlı kişilerin bu parti de temsil edilme şansının tanınmasıyla mümkündür.

3- Doğu ve Güneydoğu’da CHP kırsala, taşraya inmesi ulaşması ve sesini duyurabilmesi lazım, Tepeden bakan yöneticilerle, yaptım oldu cinsinden dayatmalarla ve kadrolarla bu iş olmaz başarı gelmez. Bu bölgelerde ki bütün teşkilatların baştan ayağa revizyona uğratılması lazım.

4- Parti teşkilat yapıları belirlenirken Ankara’da dayım var atamalarının son bulması (Türkiye’nin bütün kurumlarında kökleşmiş bir sorun) lazım.

5- Parti teşkilatları tespit ve saptamasında halka inilerek temayül yoklaması yapılması lazım, 6- Sorunların teşkilata sorarak değil, halka sorarak çözüleceği gerçeğini göz önünde bulundurmak ona göre plan, program yaparak amaç ve hedeflere yürümek lazım.

Halka, halkın sorunlarına inemeyen bir politika tarzıyla başarı beklemek mümkün değildir, olmadığını da gördük ve görmeye devam ediyoruz. Bundan ötürüdür ki Genel başkan sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının, bu konuya bir an önce eğilmesi ve çözüm bulması Türkiye’nin ve CHP’nin bu bölgede geleceği için bir ihtiyaçtır.