Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz geldiğimizde şu kadar üniversite vardı biz, şu kadara çıkardık.” Diye hem övünmekte hem de hava basmakta.
Elbette okullaşmak iyidir.
Elbette okumak, aydınlanmak güzeldir.
Bir zamanlar, bir müdür bir mühür anlayışıyla her beldeye ortaokul ve lise açmıştık. Altyapısı yoktu, mekânlar yetersizdi. En önemlisi de ders verecek donanımlı öğretmenler yoktu.
Kulu ortaokulunda bile Türkçe derslerine dışarıdan ben girmiştim.
Sonuç mu dediniz; sonuç ortada değil mi?
Liseyi bitirip çarpım tablosunu bilmeyen on binlerce öğrencimiz yok mu? Lise bitirmiş ama ülkenin, kaç bölge olduğunu bilmeyen ne kadar yurttaşımız var?
Ülke zaman içinde bu siyasi hata ve yarayı biraz bitirmekte idi ki, bu kez de üniversite açma çılgınlığı başladı.
Üniversiteler, ülkenin geleceğini planlayan, yönlendiren çağdaşlaşmasını sağlayan gençler, bilim adamları, akademisyenler yetiştiren kurumlar olmalı.
Bunun sağlanması için de, üniversitelerin çağdaş üniversitelerle rekabet halinde olması gerekir.
Şu an, Türk üniversitelerinden kaçı dünyanın ilk yüz üniversitesi içinde yer almakta?
Düşündünüz değil mi? Elbette düşüneceksiniz!
Üniversitelerin sayısı değil kalitesi ve çağdaşlığı önemlidir.
Üniversiteler lise mezunlarından öğrenci kabul eder. Siz liseleri ve ortaokulları İmam-Hatip yapar ve kaliteli bir eğitimden de yoksun kılarsanız; sonuç: hüsran ve yıkım olmaz mı?
Türkiye son yıllarda eğitimin her alanında dökülmeyi ve kalitesizliği yaşamakta; ne yazık ki bu yadsınamaz bir gerçektir.
Ne orta öğretimde ne de üniversite öğretiminde kalite var?
Öğretmenler, akademisyenler, müdürler, rektörler sendikanın, siyasilerin ve partinin istekleri doğrultusunda yönetici ve öğretmen olarak atanırlarsa; eğitimde kalite ve ülke geleceğinden ziyade atanmalarına aracı olan siyasi partinin geleceğine çalışırlar.
Sakın ha! Yanlış ve yalan demeyiniz. Durum ortada. Eğer göremiyorsanız bu sizin beyin sorununuzdur.
Geçenlerde Adalet Bakanlığı’nın Adıyaman’da açtığı 9 kişilik TEMİZLİK GÖREVLİSİ kadrosu için: 5.217 kişi (yazı ile: Beş bin iki yüz on yedi.) başvuru da bulundu.
Bunlardan: 156 tanesi LİSANS, 987 tanesi Ön lİsans mezunu olmak üzere: 1.143’ü üniversite mezunuydu.
Üniversiteler niçin okunur?
Durum bu olunca: 1000 üniversiteniz değil 10.000 üniversiteniz olsa ne yazar. Kalite olmadıktan, iş bulamadıktan sonra!..
Üç çocuk diyordunuz. Üç çocuklar da üniversiteyi bitirdiler iş istiyorlar iş! Bırakın buluttan nem kapmayı, bırakın işi bitmiş amirallerin bildirilerinden darbe senaryosu çıkarmayı da eğitimde kaliteye yoğunlaşın. Üniversite mezunu pırıl pırıl gençlerimize nasıl iş olanağı sağlarız onun gayretinde olun.
İnadına yapacağız. Patlasalar da, çatlasalar da İstanbul Kanalı’nı açacağız inat ve hayalinden, Montrö’yü deldirmekten vaz geçin. Ülkenin vergilerini ranta değil, aydınlık geleceğe yatırın.
Ülkenin gerçeği; İstanbul Kanalı değil, işsizlik, pahalılık, zamlar, yoksulluk, salgın, bulunamayan aşı, kalitesiz eğitim, kazanamayan çiftçi, geçinemeyen emekli.
Esen Kalınız.