Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Berat Albayrak: 3. Ekim. 2018 günü enflasyon ve kriz için, “En zoru atlattık. Derlenip toparlanıyoruz”, Sn. Erdoğan’da, “ 100 günde toparlayacağız” demişti 100 gün geçeli kaç gün oldu?
Dövizde bir düşme söz konusu, inşallah daha da düşer.
Fakaaaaat, pahalık, faiz ve enflasyonda maalesef düşmeyi bırakın, düşme eğilimi bile yok.
Enflasyonun düşmesi için, üretmek gerek.
Türkiye ne yazık ki hızla üretimden kaçmaktadır: çiftçi üretmiyor, fabrikalar üretmiyor, satılan şeker fabrikaları üretimi yavaşlatmaktalar. Pancar üreticileri perma perişan!..
Özelleştirilen hiçbir kurumda ucuzluk yok. Aksine halkın sırtına yük olmuş durumdalar. Özelleştirmeyle el değiştiren kurumları alanlar, daha az üreterek daha az emek ve gayretle daha çok ve daha kolay kazanmayı tercih etmişlerdir.
Hükümet enflasyonla toptan mücadele yerine, enflasyon sepetiyle uğraşarak, enflasyonu daha az göstermenin çaba ve gayretinde. Hiç böyle olmasaydı, devlettin sattığı elektrik, doğalgaz ve akaryakıtta % 50’lere varan zamlar aşağı çekilmez miydi?
Özel sektöre, “Yılbaşına kadar ne olur % 10 indirim” ricasında bulunan hükümet, neden kendi yaptığı zamlarda indirimi göz ardı etmekte? Enflasyonla mücadele mi, mücadele görüntüsü mü?
Çiftçi perişan, esnaf perişan, fabrika sahipleri sıkıntıda ve önlerini göremez haldeler. İşçi memur, emekli ve çalışan sefilleri oynamakta!.. Kredi kartlarıyla köşe kapmaca oynamaktalar. Ali külahını Veli’ye giydirmenin peşindeler.
Enflasyonla mücadele topyekûn olur. Merhum hoca Nasrettin’in, şuraya değdi, buraya değmedi fıkrasındaki gibi değil. Özel sektörden fedakârlık isteyeceksin ama sen devlet olarak o mahalleye hiç uğramayacaksın.
Öyle şey olur mu hiç?
Hani özel sektör % 10 indirim yapmıştı? Neden Ekim ayı sonu yıllık enflasyon: % 25,5 çıktı?
Ne yazık ki; lafla peynir gemisi yürümüyor.
İşveren, İşçi Sendikaları, çiftçi, memur ve emekli temsilcilerinden oluşan karma bir heyetle bu işi masaya yatırmalı ve ortak akılla yaraya neşter vurulmalıdır.
Öyle ben bilirim, ben yaparım, bizim kimseden alacak aklımız yok ayaklarıyla bu işin yürümediği ortada.
Eskiler ne der bilirsiniz, “Bin bilsen de bir bilene danış.” Muhtarlarla yaptığınız toplantıların 10 da birini akademisyenlerle, memur, işçi, çiftçi, işveren temsilcileriyle yapsaydınız; inanın ülke bugünkü konuma gelmezdi.
Kriz yok amma müthiş bir durgunlu, akıl almaz bir pahalılık vatandaşın ve o sizin çok değer verdiğiniz (!) Garip-guraba, fakir-fukaranın canını yakmakta. İnanın ülke; “Yiğit muhtaç olmuş acı soğana” konumundan daha kötü. Gerçi soğan, patateste uçmuş ya!
Hani “Başkanlık gelecek, ekonomi uçacak, ülke refaha çıkacak” deniyordu, ne oldu?
24 Haziran gecesi, “Nasıl koduk ama” diyen zevata sormak gerek, “Nasıl koyuyorlar mı, acı var mı acı?”
Esen kalınız.