Adalete kin karışırsa adalet olmaktan çıkar,bir intikam aracına dönüşür. Son yıllarda yapılan anketlerde yargı kurumu en güvenilmeyen kurumların başında geliyor. Bunun sebeplerini sorgulamaz gereklerini yapmazsanız -devlet-gittikçe meşruiyetini kaybeden bir aygıt halini alır.
Türkiye zor bir ülke,herkesin çomak soktuğu,içine el atıp karıştırmaya çalıştığı bir gerçek. Böyledir diye adaletten,temel hak ve hürriyetlerden taviz verilmez.İnsanını ikna edemeyen bir devlet varlığını sürdüremez.Coğrafyayı vatan yapan da, vatanı elde tutan da insandır. İnsanı devlete bağlayan ise adalettir.
Adalet,sadece yargı karşısında insanların eşit olması demek değildir.
Önemli olan, her alanda adil olmaktır. Devletin imkanlarını da mihnetlerini de eşit dağıtmaktır. Kimseye ayrıcalıklı muamele etmemektir. Hukuku uygularken herkese aynı çerçeveden bakmaktır. Siyasi rekabette adil olmaktır. Suçta cezada adil olmaktır.
Bugün PKK ile ilgili analizlerde Diyarbakır cezaevinde yapılan uygulamaların PKK'yı büyüttüğünü herkes kabul ediyor. Baskı ve zulüm arttıkça insanlar devletten kaçarak -terör örgütlerinin- kucağına sığınmıştır. Böyle bir tecrübe ile bugünlere geldik ama bu tecrübeyi hiç bir zaman pratiğe dökemedik. Aslolan insanları kazanmaktır. Ceza siyasetinin amacı da budur. Lakin nefreti hayat tarzı haline getiren ondan beslenen öyle insanlar var ki, maalesef yazarak, çizerek kendi nefretlerini genelleştiriyorlar. Topluma yandaşlar ve düşmanlar diye bakıyorlar.En büyük tehdit bir ülkede bazı insanlara düşman gözüyle bakmaktır.
Bu ülkenin rengi,meşrebi ne olursa olsun bütün insanları azizdir. Siyasette adil olmak da toplumu hiç bir soyutlama yapmadan kucaklamaktır. Bugün bir çok zeminde insanlar düne özlemlerini dile getiriyorlar. Dün dediğimiz yakın ve uzak tarihimizdir. Bu özlemin tek sebebi geçmişin ihtişamı değil,adalet özlemidir. Vatandaş padişahı yargılayan adalet mekanizmasına özlem duyuyor. Adaleti ibadetten üstün tutan medeniyet anlayışımızı arıyor. Camiyi yık adaleti yıkma diyen Hz.Ömer'in adaletini istiyor. Gerçek bir hukuk devletinde bu özlem olmaz,çünkü dünü aratan bir adalet ,adalet değildir.
Adaletin tefessüh ettiği yerde ortaya çıkan tek maraz toplumun devlete güveninin sarsılması değildir. Bir yerde yargı adaletin bir aracı olmaktan çıkar,toplum yarınından endişe eder hale gelirse yaratıcılığını,buluş yeteneğini,fikri zenginliğini de kaybeder. Korku düşünceyi öldüren bir araçtır. Korkan insan üretemez,yaratamaz, yeteneklerini sergileyemez,gittikçe çoraklaşarak bir et kemik yığınına döner.
Türkiye son yıllarda çok hırpalandı. Toplumla devletin arasındaki mesafe açıldı. İnsanlar yarınından endişe eder hale geldiler. Ayrıca darbe ihaneti hem siyaseti etkiledi hem devletin ruh sağlığını bozdu. Şüphecilik,gammazlık, yargının kriteri haline geldi.Bir an önce bu bozucu,çürütücü psikolojiden kurtulmamız gerekiyor. Devlet adalete,yargı evrensel kurallara dönmediği takdirde korkarım bir gün arkamızdan gelecek kimseyi bulamayız.Güçlü devlet vatandaşının korkmadığı devlettir. Bunu başaramazsak hepimiz kaybederiz.