Şİmdi size tarihin kara sayfalarından bir olay aktaracağım, günümüze de ışık tutan.. Öyle ya ders çıkarmak lazım tekerrür etmesin diye tarih.. 

 
İlk yerli roman yazarımız aynı zamanda politikacımız ve entelektüel bir aydınımız olan Mithat Paşa zamanın Padişahı Abdülhamit'i çokça zaman desteklese bile meşrutiyet konusunda ayrılığa düşerler.. 

 

''Teşkilatı Esasiye Kanununun'' yapıcısı Mithat Paşa Yıldız Sarayında, günümüzde ki çadır mahkemeleri misali, kiralık yargıçlar önünde üfürükten suçlarla sonradan boğdurulacağı zindana sürgün edilir.. Bir gemiye bindirilir ve gemi kalkar. Fakat gelin görü ki gemi ilk üç yüz metreden sonra demir atar, öylece bekler. Kırk sekiz saat burada yatar gemi, sonra yol alır. Geminin içerisinde Mithat Paşa'nın olduğunu bilmesine rağmen, halktan herhangi bir kıpırdanma söz konusu değildir.. Öyle ne yaptı bu Mithat Paşa? Niçin kızdırdı Padişah Abdülhamit'i ?. Malumunuz halkımızın pekte umurunda değildir.. Yine de konuyu merak eden yakınlarından bir kaç kişi, fırsatını bulup usulünce Abdülhamit'e sorarlar. Geminin niçin kırk sekiz saat bekletildiğini? 

Abdülhamit cevap verir; 

--''Mithat Paşa'nın, uğruna kendisini feda ettiği millet, bakalım onun için ne yapacak, Mithat Paşa'yı kurtarmaya çalışacak mı? Bunu anlamak için gemiyi Kız kulesi önünde kırk sekiz saat beklettim'' der.. 

Oysa belki günler geçse halktan bir tepki gelmeyecekti.. Bu denli büyük bir aydını savunacak ne bir köşe yazısı çıkar, nede destekleyen bir kaç aydın... Tam tersine bir karalama kampanyadır ki aralıksız devam eder.. Ne malum belki halktan ciddi bir tepki görse meşrutiyetinde korkusuyla Mithat Paşa’yı idam ettirmek vaz geçebilirdi Padişah.. 

Peki Padişah bu eylemiyle ne yapmaya çalıştı?  

Toplumun refleksini ölçtü bence.. Öyle ya millet iradesi için boynuna urgan geçirilmesini göze alan Mithat Paşa'ya bunu reva gören yine aynı milletti, aynı makus talih kendisini de bekliyor olabilirdi..  

Yani sözüm ona realist olmak gerekirse milleti çokta fazla dile dolayıp ahkam kesmeye gerek yok... Haa Mithat Paşa gibi her şeye rağmen hak olanı göze alıp, doğru bildiğini yaparsın o ayrı..  

Ama ben buna çok eminim ki günümüzde ki siyasi iradenin böyle bir derdi yok.. Halkı sokağa demokrasi için değil kendilerini kurtarmak için davet ettiler. Aleni olmasa da demokrasi şeytan işidir diyen bu zihniyet değil mi?  Bilinç altlarında ki kurgular için refleks ölçtüler.. Karşıtlarına göz dağı verdiler, kendilerine dokunulursa neler olabileceğini göstermeye çalıştılar.. Bu halktan biri olarak yine bu halkın reflekslerini iyi bildiğime inanıyorum.. Bazen saman alevi gibidir tepkiler.. Bir anda alev alır, bir anda söner.. Bu durumdan hoşnut değilim tabi, öyle övünerek anlattığım falan yok.. Yani her ne olursa olsun bir Başbakanın(Sn Menderes'in) asılma arifesine gelip ve asıldığında ne yapmış bu halk. Canı bahasına askere karşı koymuş mu? Bildiğiniz gibi tabi ki de hayır.. Allah bilir ya belki de çoğu alkışlamış..  Bu yüzdendir ki sürekli halk üzerinden ego tatmini yapan bu siyasi irade tarihi iyi okumalıdır.. Bu gün sözde demokrasi için sokağa dökülen halkımızın, başka bir zamanda ne tür refleksler vereceği iyi analiz edilmelidir..