HÜDA PAR’ın Diyarbakır’da düzenlediği ve birçok siyasinin de katıldığı “Kürt Meselesine İnsani Çözüm” toplantısında dile getirilen talepler, yalnızca siyaseti değil, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını, milli kimliğini ve anayasal düzenini hedef almıştır.

Açıklamada Türklük tanımının anayasadan çıkarılması, Kürtçen'in resmi dil olarak kabul edilmesi, tarih kitaplarının yeniden yazılması, mevcut anayasanın “Kemalist zihniyetin ürünü” olarak tanımlanması gibi talepler dile getirilmiştir. Bu ifadeler, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine açık bir meydan okumadır.

En dikkat çekici taleplerden biri, “Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu” ifadesinin anayasadan çıkarılmasıdır. Halbuki bu tanım, etnik bir vurgu değil, kapsayıcı bir anayasal kimliktir. ABD’de “Amerikalıyım” demek nasıl birleştirici bir unsur ise, Türkiye’de de “Türk vatandaşlığı” aynı işleve sahiptir. Bu kimliği kaldırmak, milletin bütünlüğünü bozarak, devleti etnik gruplara bölme çabasından başka bir şey değildir.

Türkiye Cumhuriyeti, farklı etnik kökenlerden gelen vatandaşlarını ortak bir milli kimlik altında birleştirmiştir ve bu yapı tartışmaya açık değildir.

Bir diğer tehlikeli talep, “Kürtçenin anayasal güvenceye alınması ve anadilde eğitimin sağlanması” önerisidir. Türkiye’nin resmi dili Türkçedir ve bu dil, devletin ve milletin ortak iletişim aracıdır. Anadilde eğitim talebi, kulağa hoş gelen bir “hak” gibi sunulsa da uzun vadede etnik ayrışmayı körükleyecek, farklı hukuk sistemleri oluşturulmasına yol açacak ve üniter yapıyı tehdit edecek bir adımdır. Dünyada çok dilli eğitim sistemleri benimseyen ülkelerin zamanla iç çatışmalara ve bölünmelere sürüklendiği örneklerle sabittir. Türkiye, bu tuzağa düşmemeli, ortak milli kimliği zedeleyen her türlü adımdan uzak durmalıdır.

HÜDA PAR’ın açıklamalarında Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda Kürtlerin katkılarının teslim edilmesi gerektiği de vurgulanmaktadır. Bu savaşlar, etnik kimlikler üzerinden değil, milletin ortak mücadelesi, bir kurtuluş savaşı üzerinden değerlendirilmelidir. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da omuz omuza şehit düşenler, etnik kökenleriyle değil, vatan için mücadele etmiş insanlar olarak anılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, etnik ayrımları değil, milletin ortak kaderini esas alarak kurulmuştur.

Açıklamanın en büyük skandallarından biri ise, Şeyh Said isyanının aklanmaya çalışılması ve devletin özür dilemesi gerektiğinin öne sürülmesidir.

Cumhuriyet’e karşı ayaklanma çıkaran, hedef Musul ve Kerkük iken İngiliz üst allı ve Rus desteğiyle isyan başlatan Şeyh Said’in mağdur gibi gösterilmesi tarihi gerçeklerle bağdaşmaz. Bu isyan, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kasteden bir isyandı ve devlet, her egemen ülkenin yapacağı gibi bu isyanı bastırmıştır.

Bugün Cumhuriyet sayesinde Meclis sıralarında oturan bir partinin, Cumhuriyet’e isyan edenleri kutsaması asla kabul edilemez.

Bildiride yer alan “Sykes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli” ifadesi de son derece tehlikeli bir öneridir. Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Lozan Antlaşması ve uluslararası hukuka dayanmaktadır. Bu sınırların sembolik hale getirilmesi, bölgesel özerklik ve bağımsızlık taleplerine zemin hazırlamak anlamına gelir. Bu tür söylemler, emperyalist güçlerin Ortadoğu’yu etnik temelli bölme planlarına hizmet etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

HÜDA PAR’ın açıklamalarının terör örgütü PKK’nın bile cesaret edemediği bir bölücülük söylemi içerdiği açıktır.

PKK’nın yıllardır dile getirdiği taleplerin, bugünlerde dillendirilmesi ise zamanlaması itibariyle manidardır. Türkiye Cumhuriyeti, bu bölücü ajandaya teslim olmayacaktır. Türklük anayasadan çıkarılamaz, resmi dil Türkçedir, Cumhuriyet’e isyan edenlerden özür dilenmez!

Bu talepler, yalnızca bir siyasi partinin önerileri olarak görülmemeli, Türkiye’nin milli kimliğine, anayasasına ve üniter yapısına yönelik organize bir saldırı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, etnik kimlikler üzerinden ayrıştırılabilecek bir devlet değildir.

Devlet bir bütündür, millet tektir, bayrak birdir!

Bölünmeye asla izin verilmeyecektir!