12 Eylül'ün üzerinden 39 yıl geçti. Hepimiz büyük acılar çektik. İdealist, fedakar,yüksek ahlaklı bir nesil işkencehanelerde, hücrelerde, taş duvarlarda yok edildi. Genç girdiğimiz hapishanelerde ruhen yaşlanmış, çökmüş, umutlarını kaybetmiş olarak çıktık. Bir çok arkadaşımız daha hala o acı günlerin izini taşıyor. Aradan 39 yıl geçse de 12 Eylül içimizde çok acı hatıralar ve ağır tortular bıraktı.

Daha bir kaç ay önce on yıl yatmış bir arkadaşımız," hala kendimi rüyada hapishanede görüyor, kabuslar içinde uyanıyorum" dedi. Hapishaneden çıkmakla her şey bitmiyor. İçinizdeki hapishaneden kurtulmak için yıllar, yıllar gerekiyor.

Şimdi aradan bu kadar yıl geçtikten sonra birden bire bir Nurettin Soyer meselesi çıktı. Soyer, MHP davasının savcısıydı ve o davada bir hukuk adamı gibi davranmadı. Sonradan iddianamesini Uğur Mumcu ile birlikte yazdığı bile iddia edildi. Oğlu İzmir'den CHP'nin büyükşehir belediye başkan adayı olunca belli çevreler Nurettin Soyer'i gündeme getirmeye başladılar. Öyle bir hava estirildi ki neredeyse Soyer'in kurbanı ülkücüler değil de, onlarmış gibi davranıyorlar.

Ülkücüler az işkence görmedi, kimsenin umuruna da gelmedi. O zaman ülkücülere ırkçı,kavmiyetçi hatta kafir diyenler, vatan mücadelesinde yanında olmayanlar, şimdi ülkücülerin derdine,acısına, işkencesine yanmaya başladılar. Buna inanalım mı? Tabi ki hayır.

İşkenceye karışan, zulme aracı olan herkesle bir büyük mahkemede hesaplaşacağız. Ancak bu, bugünün meselesi değil. Bir kaç belediye kazanmak uğruna dünün kavgasını diriltmeye çalışanlar var. O bizim kırk yıl önceki kavgamızdı, bugünün kavgası değil. Dün karşımızda olanlar bugün aynı yerde durmuyorlar, biz de durmuyoruz. Hepimiz kendi adımıza bazı dersler çıkardık. Bugün ülkücü/ solcu kavgası için ne bir sebep, ne de bir ihtiyaç var. Kavga yapmak isteyen varsa da bu asla ülkücülerin veya ülkücülüğün kavgası olmaz, kendi çıkarlarının kavgası olur.

Soyer'le hesaplaşmaya gelince, onun en büyük mağduru rahmetli Türkeş ve arkadaşlarıydı. Türkeş hapisten çıktı, yıllarca yaşadı ve hiç bir zaman kimseyle -kan davası-gütmedi. Şimdi birilerinin rahmetli Türkeş adına kavga yapıyormuş gibi yapmasını yadırgıyorum. Bir kavga yapılacaksa bunu Türkeş herkesten iyi yapardı.

1998'de MHP iktidar ortağı oldu,istese 12 Eylül defterini açar Nurettin Soyer'in de hesabını görürdü. O gün ne akıllarına geldi ne de böyle bir teşebbüste bulundular.

AKP hükümeti 2010 referandumunda darbelerle hesaplaşılacağını söylerken bugün Soyer üzerinden ucuz kahramanlık yapanların çoğu, 12 Eylülcülerin yargılanmaması gerektiğini söylüyorlardı. 78'liler derneği 12 Eylülcülerin yargılanması için yürüyüşleri yaparken sağda solda onlara saldırılar organize ediliyor, ülkücüleri dar ağacına çekenlere sahip çıkılıyordu.

2011'den sonra açılan 12 Eylül davasında sanık sandalyesine sadece Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya çıkarıldı. Nedense o gün kimsenin aklına Nurettin Soyer gelmedi.Şimdi geçmişin hesabını soruyormuş gibi yapanlar mahkemelere gelip davayı bile takip etmediler. Bu satırların yazarı o davaya müdahil olarak katıldı. Dört ülkücü avukat vardı. Melahat Akgün, Osman Başer, H.İlter ve şahsım. Ökkeş Şendiller kendi adına geldi müdahil olmak için dilekçe verdi, sataşmalara rağmen aslanlar gibi söyleyeceklerini söyledi. Milletevekili olarak sadece Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ile Ankara ve İstanbulda'dan gelen bir elin parmakları kadar az arkadaşımız davayı takip etti.
 

MHP adına Yaşar Yıldırım müdahillik dilekçesi verdi. Salonda bir kaç dakika durdu, salonun tamamının solcularla dolduğunu görünce sessiz sedasız çekip gitti. Hakim sırayla dilekçe sahiplerine söz verirken defalarca MHP'yi anons etti ama bir kişi bile çıkıp o dilekçeye sahip çıkmadı. İlk duruşma baştan sona Marksist grupların Evren'i bırakıp ülkücü harekete sataşmaları ile geçti. Gazeteci olarak davayı takip den bir Servet Avcı'yı gördüm. Marksistlerin sataşmalarına o gün -ülkücü hareket adına bu satırların yazarı cevap verdi. Sonradan Servet bey, yaptığım savunmadan dolayı "Ülkücü hareketin onurunu kurtardı" diye övgü dolu bir yazı da yazdı.

12 Eylülcüler yargılanırken ortada görünmeyenler şimdi o gün sahip çıkmadıkları bir davayı bugün güya savunduklarını göstermek için Soyer üzerinde gösteri yapıyorlar. Bu,rahmetli Türkeş'in ve yine onun bugün sonsuzluk alemine göçmüş arkadaşlarının davasını gütmek değil, bu dar-ı bekaya kalmış bir davayı çirkin bir politika uğruna istismar etmektir. Kaldı ki İslam'ın hükmü açıktır. Kuran hiç bir günahkar başkasının günahını yüklenmeyecek diyor. İslam, Ebu cehil'in hesabını oğlu İkrime'den sormamış, onu kutlu bir sahabe mertebesine çıkarmıştır. Bu kavga ülkücülerin kavgası değil, bu kavga ülkücüleri kendi saltanat arabalarına koşmak isteyenlerin kavgası. Çok oyuna geldik bari buna gelmeyelim.