Pazar günü Millet İttifakının adayı İmamoğlu ile Cumhur İttifakının adayı Binali Yıldırım TV ekranlarında karşı karşıya gelecekler.

Başka ülkelerde sıradan olan bu olay Türkiye'de neredeyse son yirmi yılın en önemli medya olayı haline geldi.

Demokrasiden uzaklaştıkça son derece normal olan bir durum olağanüstü bir önem kazanabiliyor. İki adayın karşılaşmasına bu kadar büyük önem atfedilmesinin arkasında bu gerçek yatıyor.

Dünyanın her yerinde partiler, liderler kozlarını TV ekranları karşısında paylaşırlar. Vatandaş ta onları seyrederek siyasi tercihlerini belirler. ABD'de Başkan adayları son kozlarını TV ekranlarında paylaşır. Gösterdikleri performans seçim sonuçlarını da etkiler.

Partilerin din- iman meselesi haline getirildiği yerlerde TV tartışmaları sadece kararsız seçmenler üzerinde tesir icra eder. Kesin inançlı olanların kanaatlerine pek fazla tesir etmez. Çünkü duydukları, gördükleri şeyler kendi tercihlerinin aksine de olsa karar değiştirmeyi bir ihanet ve din dışına kayma olarak görürler.

AKP bugüne kadar adaylarını TV tartışmalarının uzağında tuttu. Hatta il başkanlarına diğer partilerin başkanları ile birebir Televizyonlara çıkmama talimatı verildi. Bu yüzden hiç bir il başkanı diğer parti başkanlarının bulunduğu TV programlarına katılmıyor. Bunun bir çok nedeni var, en başka AK parti bugüne kadar bütün seçimlere açık ara önde giriyordu. TV programları kaybetme ihtimalinin olduğu yer ve şartlarda son çare olarak düşünülen bir önlem. Böyle bir tehlike yoksa, kaybetme ihtimalinin bulunduğu tartışma programlarına çıkarak seçimi riske atmanın bir anlamı yok. Bugün bu programa çıkılması kabul edilmişse işte bu ihtimalin artık bir ihtimalden çıkıp neredeyse kesinlik kazanması yüzündendir.

SONAR'ın yaptığı son ankette İmamoğlu ile Yıldırım arasındaki fark 6 puana çıkmış durumda. Diğer şirketlerin yaptığı çalışmalarda bu fark yüzde 3 ila 8 arasında değişiyor. Hiç bir ankette Binali Yıldırım önde görünmüyor. Öyle ki, seçimden CB Erdoğan'ın da umudunu kestiği belli. Daha önce CB önderliğinde yapılması düşünülen mitinglerin hepsi iptal edildi. CB Erdoğan kaybedilecek bir seçimde -kaybeden kişi ve taraf- olmamak için kendini geri çekti. AKP, televizyona çıkmayı işte bu son şansını kullanmak için istedi. Doğru olan Millet İttifakının önde olduğu bir seçimde Cumhur İttifakına bu imkanı vermemesiydi. Ama İmamoğlu'na duyulan güven ve iktidarın hatalarının yarattığı psikolojik rahatlık böyle bir kararın alınmasına vesile oldu.

Aslında, her seçimde liderlerin karşı karşıya gelerek kozlarını paylaşmaları, vatandaşa tarafları değerlendirme ve ona göre karar oluşturma imkanı vermeleri demokrasinin bir gereğidir. AKP iktidarına kadar bu gelenek uygulandı. Demirel'i, Ecevit'i, İnönü'yü,Erbakan'ı, Türkeş'i, Özal'ı vatandaş hem miting meydanlarında hem TV ekranlarında görerek tartma imkanı buldu. Tek taraflı propagandaya maruz kalarak aldanmadı, gördükleri ve işittiklerine göre siyasi tercihlerini oluşturdu. Yıldırım-İmamoğlu tartışması bir son olmamalı, parti liderlerini de TV ekranlarında eşit şartlarda yarışırken görebilmeliyiz.