Mesleği, insanlık onuru, sağlığı, tüm mal varlığı kısaca hayatta sahip olduğu her şey Nazi toplama kamplarında elinden alınan ve bu kamplarda babası, annesi, eşi ve erkek kardeşini kaybeden ve birçok kez gaz odasının kapısından dönen Dr. Viktor Frankl dayanılmaz acılar içinde olduğunu söyleyen hastalarına bazen neden intihar etmediklerini sorar ve insanları hayatta tutan şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalışır.
Dr.Frankl'ın ‘’İnsanın Anlam Arayışı’’ kitabında anlattığı dünya cehennemini yaklaşık 2 yıl önce yerinde ziyaret etmiştim. Münih'te bulunan Nachau kampı Nazi Almanya'sının başlangıçta rejim muhalifleri ve sonrasında Çingene ve Yahudilere yönelik kitle katliamları için kurduğu ilk prototip toplama kampıymış. Daha sonra kurulan tam olarak katliamlara yönelik Austwich gibi toplama kamplarının yanında buranın tatil kampı gibi olduğu söylenir.
Toplama kamplarında koşullar öyle ağırmış ki kampa alınanlar hızla kilo kaybediyor ve ortalama tutuklu ağırlığı 37-39 kilo arasında bulunuyormuş. Müzenin duvarlarında bir deri bir kemik yataklara 3'er 5'er yatmış ölümü bekler tarzda objektiflere bakan veya üst üste odun gibi yığılmış yakılmayı bekleyen ölülerin ve üzerinde acımasız deneyler yapılan insanların fotoğraflarının olduğu çok sayıda tarihi belge sergileniyordu. Buradaki koşulların ağırlığına dayanamayıp 6 bin voltluk elektrikli tellerin üzerine atlayarak intihar eden çok sayıda insanı sembolize eden eseri, gaz odası, ceset yakma fırınları ve insanların tepeleme istiflendiği küçücük koğuşları gördüm...
İşte bu Psikiyatr Dr. Frankl Austwich kampından sağ kurtulmayı başarabilmiş nadir insanlardan biridir.
Kendisi gibi Yahudi olan ve büyük mesleki ünü sayesinde toplama kampına alınmaktan İngiltere sayesinde son anda kurtulan psikanalizin kurucu babası Freud'un geniş kabul gören biyolojik içgüdüler ve haz odaklı yaşamı temel alan psiko-analitik kuramlarına bu kamplarda yaşadığı korkunç tecrübeler sonucu itiraz eder
Varoluşçu terapinin kurucu babası Dr Frankl insanın anlam arayışı isimli kitabında neden her şeye rağmen yaşamak zorunda olduğumuzu ve insanı insan yapan şeyleri sorgular.
İnsan oğlunun yaşama yüklediği anlam, yeryüzünde doldurduğu boşluk ve sorumluluklar her bir birey için eşsizdir. İnsan ümidi olduğu ve varlığına bir anlam yüklediği sürece hayatta kalmak için bahaneler bulur ve mücadele eder. Ona göre yaşamdan ne beklediğimizden ziyade yaşamın bizden ne beklediği önemlidir.
Kişi yaşamın anlamını ve değerini sorguladığı an hastadır’’ diyerek haz ilkesini ve geçmişte yaşanan psiko-seksüel gelişim süreçlerindeki olumsuzlukları tüm psikiyatrik sorunların sebebi kabul eden Freud’a "İnsanın temel uğraşı haz almak ya da acıdan kaçınmak değil yaşamda bir anlam bulmaktır ve yaşamın anlamını geçmişte değil, geleceğin ışığında aramak gerekir" diyerek karşılık verir.
Her şeyden önce acı çekmenin yaşamın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu kabul eder ve çektiğimiz acılarda bir anlam aramaya çalışırsak hayat daha çok çekilebilir hale gelir der....
Milletçe acılara gark olduğumuz şu günlerde ne anlamlı bir yaklaşım değil mi?