Aşı öncesi COVID-19 pandemisi dönemde birçok hastayı COVID'e bağlı solunum yetmezliğiyle kaybettik. Dünyayı şok eden bu yeni viral salgında ölenler arasında bağışıklık sistemi son derece güçlü insanlar da vardı ve çoğu vakada virüse karşı aşırı bağışıklık reaksiyonunun solunum yetmezliğinin temel sebebi olduğu görülmekteydi.
Dünya çapında doktorlar neler olduğunu anlamaya çalışırken her konunun uzmanı modern çağların İbn-i Sina’sı ortaya çıkarak ''Korona virüsüne karşı aşı yapamazsınız. Sağlık bir hücrede kapılar kale kapısı gibi sağlam açılmaz ve hastalanmayız. Virüs ve griplerin her sene yenisi çıkar bunun aşısı olmaz. Bunun tek aşısı tek yolu kendi hücrelerimizin güçlü ve sağlık kılmaktır'' veya ''Corona virüsü ve diğer, bütün virüsler aynıdır zaten. Farklı bir virüs değil. Mangalda kül bırakmıyorlar ama vücudumuzun bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman hiçbir virüs hastalandırmaz sizi. Onun için sabah akşam kelle paçayı yemeyi ihmal etmeyiniz'' benzeri açıklamalarıyla akademik camiada büyük tepki çekti. Halbuki branşı olmayan çok hassas bir konuda yanlış zamanda yanlış bir topa girmişti. Belli ki halk sağlığı açısından tehdit olarak algılandığı için muhtemelen gelen uyarılar üzerine bir süre köşesine çekilmek zorunda kaldı.
Pandemi hız kestiğinde akıllara ziyan ''Covid aşısı bağışıklık sistemini çökertti, kızamık diye örtbas etmeye çalışıyorlar” açıklaması sahalara tekrar döndü. Devamında “COVID aşısı olanlarda cilt döküntüsü, uyuz, zona, beyin ve kalp hastalıkları çok arttı'' sözleriyle hakkında hiçbir veri olmayan konularda kendine has üslubuyla ortalığı karıştırmaya devam etti.
Karatay gebelikte yapılan şeker yükleme testi, bazı hastalıklar ve ilaç kullanımı ile beslenmeye ilişkin bilimsel olmayan bilgiler vererek halk sağlığına zarar verdiği ve meslektaşlarını zemmettiği “kendi reklamını yaptığı” gerekçesiyle TTB Yüksek Onur Kurulunca disiplin cezaları aldı. Bu cezalar mahkemeler tarafından da hukuka uygun bulunmuştu.
Hocanın alanı olmayan konularda iddialı sözlerinin aksine kendi alanında yaptığı yayın neredeyse yok gibi. Yani kardiyoloji camiasında esamesi okunmuyor. O da üzerine vazife olmayan konularda tartışmalı açıklamalarıyla gündemde kalmaya çalışıyor.
Son günlerde sosyal medyada ''Okyanuslar ötesinden Rockefeller tıbbının fetvasıyla normal tansiyon diye bir şey uyduruldu, normal tansiyon 12/8 olacak herkes buna uyacak'' açıklamasıyla el yükselterek modern tıbba karşı Kara Kutu isimli eseriyle her seferinde modern tıbba saldıran Soner Yalçın'ın iddialarını dile getirdi.
Soner Yalçın modern tıbbı başta Rockefeller olmak üzere kapitalist efendiler tarafından Amerikan emperyalizminin dünyayı sömürmek amacıyla uydurduğu bir düzen ve Hacettepe başta olmak üzere ülkemizde açılan tıp fakültelerini de bu sistemin birer Truva atı, doktorları da kapitalist ezberlerin dışına çıkamayan birer mankurt olarak nitelendiriyor. Konuyla alakalı bu sitede ''Biz Zavallı Mankurt Doktorlar'' yazısı kaleme almış, modern tıbbın ortalama ömrü nasıl yükselttiğini, geçmişte çaresiz görülen birçok hastalığın nasıl iyileştirilebildiğini, yeni ilaçların geliştirilme sürecinde yaşanan kontrol ve izleme mekanizmalarını ayrıntılı olarak anlatmıştım.
Belli ki Canan Hanım doktorları mankurtlaştıran bu sistemden kendini kurtarmış ve bir aydınlanma yaşamış.
Ben tek siz hepiniz diyor adeta ama bu konuda yalnız değil. Soner Yalçına ilaveten çocuk felci aşılarının batının Müslümanları kısırlaştırma projesi olduğunu hararetle savunan Kadir Mısıroğlu, aşıların yarı insan, yarı maymun, 3 kulaklı, 5 gözlü yaratıkların doğmasına yol açabileceğini söyleyen Fatih Erbakan ve ''Korkaklarla dolu Türkiye’nin en cesur insanlarından biri, hiç şüphesiz Profesör Canan Karatay... Onca saldırıya, onca linç kampanyasına rağmen, sözlerini çarpıtmalarına rağmen, söylemediği sözleri sanki söylemiş gibi yazmalarına rağmen, asla geri adım atmıyor, görüşlerini ısrarla dile getirmeye devam ediyor'' diyerek Canan Karatay'a methiyeler düzen Yılmaz Özdil modern tıp düşmanı bu cephenin diğer askerleri.
Kimler kimlerle beraber...
Konu kapitalizm ve batı düşmanlığı olunca rüyanızda bile bir araya geldiğine inanamayacağınız tipler ortak tepki gösterebilmekte.
Bir açıdan doğrudur; Paranın ve büyük kazançların olduğu her yerde şüphe ile olaya yaklaşmak gerek. Lakin Karl Marks'ın ’Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser’’ sözüyle serbest piyasa ekonomisinin rekabet ve kazanma motivasyonunu acımasızca eleştirdiği günler çok geride kaldı. Halbuki ağaçları kesen, insanların ortak yaşam alanları bencilce betona çeviren şey kapitalizm değil hukuk tanımazlık, kontrolsüz aç gözlülük ve ahlaksızlık olduğunu, dünyanın en refah, yaşam standartları yüksek yeşil şehirlerinin kapitalist ülkelerde ortaya çıktığını her gün yeni örnekleriyle yaşıyoruz. Geçmişte yaşanan kötü deneyimlerden dolayı özellikle ilaç geliştirme ve klinik deneyler çok ciddi hukuki yaptırım ve düzenlemelerle sıkı kontrol altına alınmaktadır. Aşı üretim aşamaları içinde aynı şeyler geçerlidir. Ülkemizde her türlü hilekâr ve sahtekâr tipler toplum sağlığıyla fütursuzca hiçbir yaptırım korkusu olmadan oynayabilirken batıda ilaç firmaları yanıltıcı reklamlar veya hastalarda oluşan mağduriyetler yüzünden milyarlarca dolar cezalara çarptırılabilmektedir.
Bu endişelerle en ufak bir şüphede yüz milyonlarca dolar harcanan çalışmalar durdurulmakta veya tamamen çöpe atılabilmektedir. Çünkü işini düzgün yapan ilaç firmaları milyarca dolar cirolara zaten kolaylıkla ulaşabilmektedir.
Soner Yalçın ya da Kadir Mısıroğlu'nun batıdan gelen her şey karşısında Karl Marks döneminden kalma ön yargıyla kırmızı görmüş boğa gibi saldırgan bir tavır takınması anlaşılabilir ama özellikle son yüzyılda tıpta ortaya çıkan devasa gelişmelere rağmen akademisyen bir hekimin benzer bir tavır içinde bulunması en hafif tabiriyle ideolojik körlük, cehalet veya demansla ilişkili olabilir.
Yapma ablacığım yarım yamalak bilgilerinle halk sağlığıyla oynama. Herkes zamanı geldiğinde köşesine çekilmeyi bilmeli kendini medya maymununa çevirmemeli...