Zaman satın alamadığımız, yerine koyamadığımız ve değerini bilemediğimiz en kıymetli hazinemizdir. Onun kadar kıymetli değerini bilemediğimiz başka bir hazinemiz daha var; Sağlık
Yaşı benden oldukça büyük doktor bir abim çok yoğun bir tempoda çalışıyor, tabiri caizse kafasını kaşıyacak zaman bulamıyordu. Yoğun iş stresi nedeniyle ağır sigara bağımlısıydı.
Balgamından kan gelince sağlığını hatırladı ve tetkikler sonrasında akciğer kanserine yakalandığını öğrendi.
Çok ağır ameliyatlar sonrasında bir süre dinlenmek, köşesine çekilmek ve televizyon seyrederek vakit geçirmek zorunda kalmıştı.
Sanki dünyaya başka bir gezegenden gelmiş gibi hayretler içinde bir arkadaşıma; Televizyonlarda evlilik programları diye ne acayip programlar varmış ya... Resmen milleti birbiriyle evlendiriyorlar demişti.
Bazen ben de kanallar arasında gezinirken kendimi hipnotize olmuş bir şekilde insana hiçbir faydası olmayan yeryüzünün en aptal ve anlamsız zaman katili programlarına kaptırmış buluyorum.
Hiç beklemediğim insanlar bu çeşit programların müdavimi olmuş, saatlerce TV başında zaman geçirebiliyor. İnsan yaşantısına anlam kazandıracak amaçlar edinemezse aptal tuzağı televizyonun girdabına kendini kolayca kaptırabilir.
Bu girişi çok ilginç bulduğum iki çalışmayı sizlerle paylaşmak için yaptım.
ABD'de bu yıl JAMA dergisinde yayınlanan bir çalışmada Elli yaş ve üzeri kişilerde yaşamda bir amaca sahip olmak ve her çeşit sebepten ölüm oranları arasındaki ilişkinin cevabı araştırılmış.
Çalışmaya katılan bireyler içinde yaşamlarının amacına dair sorulardan düşük puan alanlar, geçmişte sigara tiryakiliği ve düşük fiziksel aktiviteye sahip olanlar daha yüksek ölüm oranlarına sahip olduğu bulunmuş. Hayatta güçlü amaçları olan insanların her türlü sebebe bağlı ölüm oranları daha düşük bulunmuş.
Başka bir yayında 20-75 yaş grubu insanların alındığı benzer bir çalışmada hayatta bir amacı olan insanların kendilerine daha iyi baktığı ve daha uzun yaşadıkları yayınlanmış
Son çalışma gösteriyor ki insanlar hangi yaşta olursa olsun hayatlarına bir amaç ve anlam katmak zorundadır.
Kahve köşelerinde, televizyon karşısında boş boş oturarak sadece o anı öldürmüyoruz, ömrümüzü de kısaltıyoruz.
İnsan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır der Henry Ford.
Sana yeni bir şey öğretmeyen her şey ömründen çalıyor demektir.
Daha önce bu köşemde varoluşçu terapinin kurucu babası Dr. Viktor Frankl' dan bahsetmiştim. İnsan oğlunun yaşama yüklediği anlam, yeryüzünde doldurduğu boşluk ve sorumlulukların her bir birey için eşsiz olduğunu, insanın ümidi olduğu ve varlığına bir anlam yüklediği sürece hayatta kalmak için bahaneler bularak ve mücadele ettiğini ifade etmektedir.
Son zamanlarda yakın çevremden sürekli uyarı alıyorum. Neden bu dönemde yazıyorsun? İnsanlara bir şeyler mi anlatabileceğini sanıyorsun
Çoğu zaman en yakınımdaki insanlar yazdıklarımı okumazken bazen çok uzak yerlerde yaşayan hiç tanımadığım yazılarımı sıkı takip ettiğini söyleyen insanlarla tanışıyorum.
Albert Camus ''Haklı olma ihtiyacı sıradan insanlara özgüdür'' der bir eserinde. Ben yaşadığı dönemin haksızlıklarını içine sindiremeyen, haklı olduğunu ispatlama çabası içinde yanıp tutuşan sıradan bir insanım belki de....
Veya George Orwellin 1984 romanında söylediği ''İnsan, ardında tek bir iz bile, bir kâğıt parçasına karalanmış tek bir adsız sözcük bile bırakmadıktan sonra, geleceğe nasıl seslene bilirdi? '' cümlelerinde yatıyor yazma isteğim.
Politik yazıları için ''Yazıyorum çünkü ortaya çıkartmak istediğim yalanlar ve dikkat çekmek istediğim gerçekler var ve temel kaygım sesimin duyulmasıdır'' der Orwell.
Eserlerinin dünyada oluşturduğu muazzam etkiyi göremeden 46 yaşında veremden öldü George Orwill.
Hani şu tedavisi günümüzde bedava olan gariban hastalığı. Yaşadığı dönemde ortalama insan ömrü 50 civarındaydı zaten. Modern tıp öyle bir hal aldı ki muhtemelen bizim yaşlılığımızda ortalama ömür süresi 90'ları bulacak. İnsan bir asır ''Survivor Panoroma'' seyredip şu hayatı beyhude harcamamalı.
Neden yazdığıma gelince ben hayatıma anlam katacak şeylerin peşinde koşmaya çalışıyorum. Kimseyi ikna etmek gibi bir yeteneğim, kaygı ve düşüncem yok aslında. Boyumuzun ölçüsünü yeterince aldık her konuda fikir sahibi yurdum insanından. Kaldı ki her şey sosyolojinin kurallarına uygun bir şekilde akıp gidiyor zaten. Viktor Hugo'nun dediği gibi; Zamanı gelmiş bir fikrin önünde hiçbir güç duramaz...
Ben de vakti geldiğinde oradaydım, itiraz ettim diyebilmenin huzurunu yaşamak istiyorum.