Bu hafta İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Dervişoğlu'nu ziyaret ettim. Genel Başkanlığa seçilmesi nedeniyle hem tebrik ettim, hem de uzun uzun konuşma fırsatını buldum.
Dervişoğlu'nu yıllar öncesinden tanırım, herkes eleştirilebilir, herkesin eleştirilebilecek yanı da vardır. Eşya ve olaylara eleştirel bakmak sizi hata yapmaktan, yanılmaktan korur. Teslimiyetçilik bazen insanın felaketi olur. Dervişoğlu samimi, su katılmamış bir Türk milliyetçisi. Zor dönemlerde riskli görevlerde bulunmuş bir isim. Kimse onun vatanperverliğinden şüphe edemez.
Genel başkan seçildikten sonra haftalık grup toplantılarında yaptığı bütün konuşmaların neredeyse tamamını dikkatle dinledim. İlk kanaatim, Dervişoğlu'nun, promptere değil, milletin kalbine bakarak konuştuğu oldu. Çevreme sordum onlarda da aynı kanaati oluşturmuş. Kimseden, ‘şu beyanını beğenmedim, şu sözleri ülke gerçeklerine uygun değildi’, lafını duymadım. Özellikle Altılı Masa döneminde kalkıp- oturmalarla oluşan imaj bozukluğu Dervişoğlu'nun net tutumundan dolayı yavaş yavaş aşılıyor. Artık kimse bu parti Erdoğan'la iş birliği yapar sözünü telaffuz etmiyor. İYİ Parti ve genel başkanının duruşu net, biz muhalefet partisiyiz, ülkeyi bu hâle getirenlerle bir iş birliğimizin lafı bile edilemez.
Uzun sohbetimizde Dervişoğlu'nu kararlı gördüm. Partiyi önce bir dönem anketlerde yüzde 15-18'leri bulduğu noktaya sonra da ana muhalefet partisi yapmaya kararlı. Parti içinde Milliyetçi/Merkezci ayırımı yok. Gidenlerin oluşturduğu hava elbette parti tabanını rahatsız ediyor. Fakat bu aşılmaz bir durum değil, her giden tabanda kenetlenmeyi de artırıyor.
Aslında Türk siyasetinin seçmenini satan bu tür teşebbüsleri önleyecek mekanizmalar geliştirmesi lazım. Bir tabana yaslanıp, onların gücüyle bir yere geldikten sonra kaçıp gitmek en hafif tabirle ahlaksızlıktır. Seçmenin bu tipleri gördüğü her zeminde aşağılaması, eleştirmesi, verdiği oyun hesabını sorarak bunaltması gerekir. Öyle ki, kimse bir daha kendini seçenlere hainlik etmeye cesaret edememelidir. Bu yanar-döner siyasetçi tipinden dolayı vatandaşın siyasete ve siyasetçiye olan güveni de sarsılıyor. Demek ki bu vatandaşlar aday yapılırken İYİ Parti’nin terazisi de doğru çalışmamış. Dervişoğlu ile görüşürken edindiğim intibalardan biri de, bundan sonra bu terazinin böyle adamlara yol vermeyecek şekilde çalışacağıydı.
Gidenlere rağmen İYİ Parti toparlanıyor. Metropol'ün yaptığı anketlerde oyu yüzde 2'lere kadar düşen İYİ Parti’nin şimdilik yüzde %5'i devirdiği, yükselişin sürdüğü görülüyor. İYİ Parti seçmeninin büyük kısmı, masadan kalkıp oturmayı Erdoğan'a destek olarak okuduğu için oyunu CHP'ye verdi. Şimdi yavaş yavaş dönüyor. Çünkü Özgür Özel yumuşama, normalleşme hikâyeleri ile kendini avuturken, Dervişoğlu, yumruk gibi sözlerle, ülkenin düştüğü durumun yegâne sorumlusunun Erdoğan olduğunu söylüyor. Muhalif seçmenin biriken öfkesine hitap ediyor. Eleştirilerini Erdoğan'a odakladıkça da partinin ve kendisinin trendi yükseliyor.
Sn. Dervişoğlu ile görüştükten sonra İYİ Parti’nin yeniden eski günlere döneceğine ikna oldum. İYİ Parti büyümeli, millî vicdanın sesi olmaya devam etmelidir. Zira bugün milliyetçilerin nefes alabildiği neredeyse tek adres İYİ Parti. Bunun için bütün kırgınlıkların, yılgınlıkların, çıkar hesaplarının bir tarafa bırakılması gerekiyor. Türk milliyetçiliği kaybederse Türkiye kaybeder.