Türkiye artık seçim sathı mahalline girdi.
İktidar partisi başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı seçim kampanyasına başladı bile.
Türkiye’de son 20 yılda yapılan seçimler hep tek kale maç gibi yapılıyor (tek kale maçı gençler bilmez mahallede tek kale ve tek kaleciyle yapılırdı, iki takımda aynı kaleye gol atmaya çalışırdı)
İktidar olan Ak Parti çok çok büyük bütçelerle, çok büyük harcamalarla seçimlere katılır. Zannedersiniz ki seçimlere tek parti katılıyor.
Tüm TV kanalları, yazılı medya, devlet kurumları valilikler, kaymakamlıklar tüm Türkiye Ak Parti’nin seçim kampanyasının birer aparatı, parçası olarak seçimin kazanılmasına hizmet ettiler.
Son 20 yılda muhalefet partilerinde parti başkanları çapı düşük, kullanılmaya müsait ve güvenilmez insanlardan oluşturulduğu için muhalefetimiz sadece kendi liderinin genel başkanlığını korumayı kendisine hedef olarak belirlemiş ve bu anlamda çok yüksek bir başarı göstermiştir.
20 yıldır sürekli seçim kaybeden muhalefet partilerinin genel başkanları (FETÖ kasetiyle giden Deniz Baykal hariç) koltuklarını korudular.
Adam 10 yıldır parti başkanı, hiçbir seçimde yüzde 1’i geçememiş, din üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor toplumda hiçbir karşılığı yok ama muhalefetin cumhurbaşkanı adayı belirlemesinde yüksek derecede bir söz hakkı var.
Daha önceki seçimler Ak Parti yönünden tek kale maç gibi idi. Tabii olarak Ak Parti önümüzdeki seçimleri de aynı yönde yapmak isteyecek. Karşısındaki muhalefeti silik, etkisiz veya işbirlikçi olarak organize edecek.
Muhalefete bakacak olursak sade suya tirit şeklinde, suya sabuna dokunmayacak, kendisi hiçbir şey yapmadan iktidar koşullarını kendilerini 6’lı masa diye bir araya getiren ABD’nin oluşturmasını bekliyor.
Ayda bir altın gününde toplanması gibi toplanan 6’lı masada dikkat edilecek konular olarak “İnsan hakları, kul hakkı, topluma saygı” olarak belirlemiş.
Ama yanına “Kekik çayı”nı ilave etmeyi unutmuş.
Nasıl bir hükümet etme biçimi olacağı net olarak belli değil.
Bir parlamenter sistemden bahsediliyor ama sadece isimden ibaret, içeriğini kimse bilmiyor.
Nasıl bir ekonomi yönetimi yapacakları belli değil.
Karma ekonomimi yoksa serbest liberal ekonomimi yoksa vahşi kapitalizm mi?
Ekonomi Ali Babacan’a emanet edilip dış etkiye ve borçlanmaya dönük mü olacak, yoksa İYİ Parti’nin yurt dışından getirdiği Kemal Derviş modeli prenslere mi verilecek?
Dış politika Türkiye’nin işgaline sebep olan, BOP uygulayıcısı, Suriyeli göçmenleri Türkiye’nin başına bela eden Ahmet Davutoğlu’na mı teslim edilecek?
CHP’nin kurduğu Güneydoğu masasının Barzani ve PYD ile yaptığı görüşmelerden hazırladıkları PYD devletinin kurulması raporları hayat bulacak mı?
Yeni bir PKK/PYD açılımı yapılacak mı?
Türkiye demokrasisi gerilemeye devam mı edecek, yoksa Çağdaş, çoğulcu bir demokratik sistem vaatleri var mı?
Tabi ki yok, olsaydı söylerlerdi.
6 kişi toplanıp dağılıyorlar. ABD’nin kendilerine cumhurbaşkanlığı koltuğunu teslim etmesini bekliyorlar.
Ak Parti ne yapıyor?
En barizi şöyle;
15 ağustosta Diyanet işleri Başkanlığı Türkiye’deki tüm müftüleri acil olarak Ankara’ya çağırdı.
Basına kapalı gerçekleşen toplantıda müftülere “Burada konuşulanlar dışarıya sızarsa hepiniz sorumlusunuz. Seçime az kaldı. Herkes sahaya insin. Kaybedersek hepimiz kaybederiz” denildiği iddia ediliyor.
Türkiye’de 62 bin sandıkta seçim yapılacak.
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı yaklaşık 185 bin cami var. Diyanet İşleri Başkanlığının personel sayısı yaklaşık 200 bin.
Yarın öbür gün İçişleri Bakanı, Valileri, Emniyet müdürlerini toplar, Diyanet İşleri Başkanlığının müftülere yaptığı dayatmayı polis, jandarma ve bekçilere yaparsa ki muhtemeldir, devlet gücünün seçimlerde kullanılacağının bariz olarak göründüğü ortaya çıkıyor.
Siyasi partiler olmak istedikleri pozisyonlarını emperyalizmin kucağında arayabilirler.
Türk milleti pozisyonunu Türk milletinin bağrında konuşlandıran, bağımsızlık ve Atatürk çizgisinde Türk milliyetçiliğini şiar edinen siyasi partiyi tercih etmelidir.
Geçen yıllarda bazı dostlarımız biz bu değerlendirmeleri yaptığımızda “Hani nerede öyle bir parti var mı?” diye sorarlar, bizde dut yemiş bülbül gibi bir cevap veremezdik.
Artık cevap verebiliyoruz.
Çünkü Türk milletinin iradesini temsil eden, yüreği Türk milleti için çarpan insanların kurduğu Zafer Partisi var.
Umutlarımız olan gençlerimiz Zafer Partisi’nin kurulmuş olmasının değerini biliyor ve Zafer Partisi’ne üye olmaya sahip çıkmaya koşuyor.
Vereceğimiz kararlar Anadolu coğrafyasında ve Türk dünyasında milletimizin geleceğini birebir etkileyecektir…