Gündemde ne var? Herkes Köfteci Yusuf’un köftelerinde domuz eti var mı yok mu diye birbirine soruyor. Ama esas olay başka yerde dönüyor! Bu tartışmaların arkasında, Mehmet Şimşek elinde vergi borusuyla millete vergi dayıyor. Vergiler de öyle bir kılıfla sunuluyor ki, sanki her şey halkın faydası için. Oysa gerçek bambaşka: Bu vergiler sarayın açgözlü iştahını doyurmak için döşeniyor!

Köfteci Yusuf’un etrafında dönen dedikodular, aslında vatandaşın gözünü boyamak için biçilmiş kaftan. Köfteye domuz eti karıştırmakla yetinmeyip, vatandaşın cebinden çıkacak olan dev vergileri gizliyorlar. Herkes köftede ne var diye tartışırken, arka planda Mehmet Şimşek ve onun uygulamaları, halkın sırtına yük bindirmek için iş başında. Herkes köftenin içini sorgularken, devlet cebimizden alacaklarını sorguluyor.

100 cc altındaki motosikletlere bile MTV getirildi. Hani o ekonomik olsun diye aldığımız küçük motorlar var ya? Artık o küçük motorlar, sanki lüks araç muamelesi görmeye başladı. Neden? Çünkü sarayın lüks yaşamı, israfı ve gösterişi karşılanmalı! Ekonomik diye aldığımız motorlara vergi bindirildi, çünkü sarayın sürekli daha fazlasını istemesi gerekiyor. O motoru alırken “Ne kadar güzel, ekonomik bir tercih!” diyorsun, ama bir de bakıyorsun ki her yıl bu motor için devlete vergi ödüyorsun. Devletin borusu ensende, motorun sesi kısılmış!

Sırada teknoloji meraklısı gençler var. Hayallerinde yaratıcılık var, bir drone almak istiyorlar, gökyüzüne yükselecekler. Ancak o hayalleri gerçekleştirebilmek için önce devlete vergi ödemek zorundalar. 5 bin lira üstü saat ve dronlar artık ÖTV kapsamına alındı. Yani, “Uçurmak ne güzel!” diye sevinirken, “ Cüzdanın boşalmadan havalanmak, özgür olmak hayal olurken, devletin vergisi hayallerin önünde bir engel gibi duruyor. Özgürlük mü? Hayır, devlete vergisini ödemeden nereye?

Ev almak mı istiyorsun? Yoksa satmak mı? Alıcıdan da satıcıdan da 750 lira katkı payı alınacak. Şaka değil, gerçek! Devlet her iki taraftan da parayı çatır çatır alıyor. “Bu ev senin” demeden önce, “Önce devlete payını ver!” diyor. Tapu masraflarına eklenen bu yeni yükle vatandaş, ev sahibi olmayı iyice zor görüyor. Devlet, “Bu ev senin” dedikten sonra cebinden parayı almadan gitmeyecek! Alım-satım işlerinde artık her şeyin içinde bir vergi var, ne alırsan al, devlete bir şeyler vermeden işin hallolmuyor.

Sıfır araba almayı mı hayal ediyorsun? Uyan! Sıfır araç alan 3 bin lira, ikinci el alan 1.500 lira katkı payı ödeyecek. “Bunu alıyorsan, bana da bir şeyler vermen lazım!” düşüncesiyle hareket eden devlet, arabanın fiyatını bir kat daha artırıyor. Araba zaten pahalı, şimdi üstüne bir de bu vergi yükü biniyor. Devlet her fırsatta vatandaşın son parasını almak için hazırda bekliyor. Bu durum, aslında sadece bir araç sahibi olmanın değil, aynı zamanda her alanda devlete ödediğin katkı paylarının bir sonucudur. Araba almak, bir hayal olmaktan çıkıyor, çünkü her adımda devlete vergi vermek zorundasın.

Kredi kartı limitin 100 bin lirayı mı geçti? Mehmet Şimşek burada da boş durmuyor, “hop” diyor 750 lira savunma sanayi katkı payı alıyor. “Kredi kartı limitim yüksek” diyorsun, ama aslında bu seni daha fazla yük altına sokuyor. Zaten insanlar kredi kartlarıyla boğuşuyor, bir de üstüne devletin katkı payı eklenince, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” diyesin geliyor. Cebinde para kalmamışken, sürekli artan vergi yükleriyle karşılaşmak tam anlamıyla bir kâbus! Cebindeki her kuruş, sarayın ihtişamına harcanıyor.

Devlet, savunma sanayisine katkı yaparken bir yandan da “Kendi uçaklarımızı yapıyoruz” diyor ama bir bakıyorsun, Almanlardan uçak alınıyor. “Yerli ve milli” diye övünüyorlar ama bu övünç, ne yazık ki vatandaşın cebindeki parayla sağlanıyor. Bir yandan halkı destekleyeceklerine, tam tersine vatandaşın üzerine yük bindiriyorlar. Yerli ve milli dolmalarla, halk keriz yerine konuyor! Sarayın gözünde vatandaşın hiçbir değeri yok, yalnızca birer vergi kaynağı!

Köfteyi tartışırken vergilerin altında ezilen bir halk. Artık 100 cc motor, drone, saat, ev, araba derken, her şeyin içinde bir vergi, bir katkı payı var. “Bunu alırsan, devlete de katkı yap!” düşüncesiyle hareket eden bir düzen var karşımızda. Sürekli artan vergilerle baş başa kalmış durumdayız.

Yusuf’un köftesinde domuz eti var mı, yok mu derken, Mehmet Şimşek vatandaşa dev bir vergi yükü dayadı. Köfteyle uğraşırken, asıl boru vatandaşın cebine döşendi! Bu durum, sarayın lüks hayatını finanse etmenin formülü. Eğer bu gidişat böyle devam ederse, halkın nefes alması zor. Bugün köfteyi tartışıyoruz. Vergilerin artışı ve sarayın açgözlülüğü yüzünden bu düzenin nasıl sürdürüleceğini sorgulayan yok. Herkes kendi derdine düşmüşken, halkın daha fazla neye dayanabileceği test eden bir Mehmet Şimşek ekonomisi var boruyu nerden döşesem diye ekonomik program üreten Mehmet Şimşek .Sizi Yusuf’un köfteleriyle yatıp kalkarken vergileri döşedi Mehmet Şimşek.!!!!