Tayyip Beyin ve Devlet Beyin İsrail tehdidinden bahsetmesi, ‘’İsrail Türkiye’ye saldıracak’’ şeklinde algılanıyor ve ‘’Böyle şey olmaz, bu olacak şey mi?’’ cevabı veriliyor. Hatta bazı muhalifler, eleştiri sınırlarını aşıp beyan sahipleriyle dalga geçiyorlar.
İsrail’de yedi milyon Yahudi var. Gazze ve Batı Şeria’da yaşayanlar ve İsrail vatandaşı olan Araplar birlikte değerlendirildiğinde, İsrail’deki Araplar Yahudilerden fazla. Şu anki doğum oranları dikkate alındığında İsrail gelecekte toprak bütünlüğünü korumakta bile çok zorlanacaktı. Zira Arapların kadın başına bebek sahibi olma oranı beşin üstündeyken Yahudilerin ikinin altında.
İsrail’in 7 Ekim saldırılarını bahane ederek Gazze’yi yok etmesinin nedenlerinden biri de bu. Artık Gazze diye bir şehir yok. İsrail, Mısır sınırına yığılan Filistinlilerin Gazze’ye geri dönmesine kesinlikle müsaade etmeyecek. Böylece Arapların nüfusu 1/3 oranında azalacak.
İsrail; HAMAS ve Hizbullah karşısında başarılı olsa bile gerçekte başarılı olan İsrail değil ABD. ABD’nin tam destek vermediği İsrail ordusunun 2006 yılında Hizbullah karşısında düştüğü durum hafızalarımızda. Nüfusu azalan, ABD desteği olmadan Hizbullah’ın bile üstesinden gelemeyen İsrail; 90 milyon nüfuslu, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye’ye saldıracak. Bu aklın, mantığın alacağı bir şey mi? Değil. Zaten genelde modern savaşlar böyle olmuyor.
Terör örgütleri kuruluyor, faal olan terör örgütlerine destek veriliyor, güvenlik şirketi adı altında paralı ordular sahaya sürülüyor. Modern savaşlar böyle yapılıyor. PKK kırk yıldır kendi gücüyle mi ayakta? Bu süreçte ABD, İran, Suriye, Almanya, Fransa, Rusya başta olmak üzere otuza yakın ülke PKK’yı zaman zaman destekledi. Bize saldırmadılar, topraklarımızı işgal etmediler. Ama ülkemize büyük zarar verdiler.
Peki, İsrail’in hedefi ne? Tel Aviv, PKK’yı destekleyerek ve terör eylemlerini yaygınlaştıracak Türkiye’yi yeniden terör sarmalına düşürmeyi planlıyor. PYD-YPG’ yi destekleyerek Bağımsız Kürdistan’a giden yolu açmak istiyor. YPG’ nin Suriye’de yapılandığı günden beri hedefi, Akdeniz’e ulaşmaktı. Afrin’i ele geçirdiğinde bu hedefine çok yaklaştı. Fakat Türk ordusunun operasyonlarından sonra Akdeniz’e ulaşma umudunu kaybetti. Şu an dünyaya Suriye üzerinden ulaşıyor. Çıkardığı petrol ve gazı Suriye’ye yarı fiyatına satıyor. İhtiyaçlarını rejime ekstra ödemeler yaparak Suriye limanları üzerinden tedarik ediyor.
İsrail, Güney Lübnan’ı Litani nehrine kadar işgal ettiğinde YPG’ nin kontrolündeki bölgeye yakınlaşmış olacak. Amacı YPG ile komşu olmak. Bu mümkün olmazsa açılacak bir koridor yolla YPG bölgesine ulaşmak.
Geçmişte İsrail’de zaman zaman PKK’ya ve yan kuruluşlarına destek verdi. 7 Ekim’den önce Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler normalleşme sürecindeydi. Dolayısıyla İsrail, PKK’ya verdiği desteği minimum düzeye çekmişti. 7 Ekim saldırılarından sonra Türkiye ile İsrail’in ilişkileri her geçen gün daha da bozuldu ve İsrail’in bölücü terör örgütüne verdiği destek her geçen gün arttı. Öyle ki PKK ve yan kuruluşları ayrı ayrı değerlendirildiğinde, PKK’ya en çok destek veren ülke İsrail.
Murat Karayılan şubat ayında bir açıklama yaparak mart ortasında bir müjde vereceğini söyledi. Kamuoyunda PKK’nın silah bırakacağı da dahil olmak üzere ciddi beklenti oluştu. Karayılan mart ayında İsrail’de füzeler, füzesavarlar ve İHA’ lar temin ettiklerini açıkladı. Tayyip Bey bu gelişmeden sonra ‘’Gerekirse Karabağ’da, Libya’da yaptığımızı yaparız’’ dedi. Kısaca aba altından sopa gösterdi.
Ankara, İsrail’in PKK ‘ya verdiği desteği çok arttıracağı bilgisine sahip. Hizbullah’ın Suriye’deki militanlarını çekmesi Şam’ı zayıflattığından PYD-YPG’ yi güçlendiriyor. Tayyip Beyin son günlerde yaptığı konuşmalar, Devlet Beyin Dem Partililerle el sıkışması bu çerçevede değerlendirilmeli. Amaç PKK’ya silah bıraktırmak. İsrail’i ve emperyalistleri kullanışlı bir aparattan mahkum bırakmak.
Geçmişte yapılan hatalar tekrar edilmeyecek. Kamu görevlileri PKK’lılarla ve Dem Partililerle masaya oturmayacaklar. Ankara, Tayyip Beyin ve Devlet Beyin hamleleriyle süreci başlattı. Tayyip Bey ‘’İnşallah uzatılan elin kıymetini bilirler’’ cümlesiyle sürecin başladığını tescilledi. Ankara, kayyum atamaları yapmayarak adım attığını düşündüğünden karşı taraftın adım atmasını bekliyor.
PKK silah bırakırsa ve örgüt elebaşları Avrupa’ya sürgüne giderlerse Ankara genel ya da kısmi af çıkaracak, dağdaki teröristler pişmanlık yasasından yararlanacak. 8. Sınıfa kadar seçmeli Kürtçe eğitim yaygınlaştırılacak. Eğer Türkiye’nin uzattığı ele mukabele edilmezse Ankara sertleşecek.
Devlet Bey Dem sıralarına gittiğinden beri PKK’ya yakın kanallarda sadece bu konu tartışılıyor. Teyide muhtaç bilgilere dayanarak yorumlar yapılıyor. Öcalan’ın süreci desteklediği, Avrupa ve Kandildeki örgüt liderleriyle tele konferans sistemiyle görüşmeler yaptığı iddia ediliyor. Öcalan’a tam destek verenler baskın çoğunlukta olsa da karşı çıkanlarda var. İlerleyen aşamalarda PKK bölünebilir. Teröristlerin en rahatsız olduğu husus YPG ile yani Suriye’nin kuzeyi ile ilgili durumun netleştirilmemiş olması. İleriye bırakılması. Silah bıraktıktan sonra Türkiye bize kazık atar diye düşünüyorlar.
Türkiye’nin büyük güç olabilmesi için PKK’yı bitirmesi şart. PKK’yı bu şekilde bitirebilirlerse Tayyip Bey ve Devlet Bey tarihe geçer. Bu süreç başlar ve tamamlanmazsa Ankara tarihte görülmemiş seviyede sertleşir. Başarısızlığın siyasi bedeli ağır olur.