Partiler farklı programlara sahip olsalar da, siyaset bir hizmet yarışıdır. Toplumun beklentilerine, sorunlarına cevap verme , onları yönetme yoludur.
Çağrısını, düşüncesini toplumun beklentileri ile buluşturabilenler başarılı olur, programlarını uygulama imkanı bulurlar.
Lakin hizmet için illa iktidar olmaya gerek yoktur. Sorunlara tercüman olmak, iktidarı denetlemek, dikkatleri önemli problemlere çekmek, pozitif muhalefet yaparak yol göstermek de bir hizmettir.
Siyasi katılım, sadece iktidar olmakla mümkün olan bir durum değildir. Muhalefet olmak da yönetime bir katılım biçimidir, bu sayede kenarda köşede kalmış toplum kesimlerinin entegrasyonu sağlanır. Kendini dışlanmış hissedenler bu yolla sisteme monte edilir. Günümüzde siyasi katılımın -uluslaşma- araçlarından biri olarak görülmesinin nedeni budur! Onun için bir grubu politikadan dışlamak, aslında ulustan/milletten dışlamaktır.
Bu yönüyle iktidarla muhalefet, siyaset etmenin iki biçimi, bir bütünün tamamlayıcısıdırlar. Muhalefetin olmadığı yerde aslında siyaset de yoktur, en azından eksiktir.
İktidarı muhalefeti ile siyasetin gerçeği bu olmasına rağmen, tam tersini yapan, rakipleri ile yarışmak yerine onlara çelme takan,engelleyen, önüne tuzaklar kuran, sesini kısan, elini kolunu bağlayarak hizmet vermesine mani olanlar da vardır. Son yıllarda çokça tanık olduğumuz siyaset biçimi budur.
İktidar da muhalefet de aynı millete hizmet eder. Hal böyle olmasına rağmen bütün gücünü muhalefetin hizmet yapmasını engellemeye teksif eden bir iktidar var. CB Erdoğan yerel seçimlerden sonra Büyük Şehir Belediyelerini kazanan muhalefet için "topal ördek olacaklar" demişti. Çünkü meclis çoğunluğu AKP'de, Büyük Şehir Belediye başkanları Millet İttifakındaydı. Bunun anlamı sizin hizmetlerinizi engelleyecek, önünüze taş koyacağız demekti. Öyle de oldu, muhalefetin elindeki belediyelerin imkanları kısıtlandı, Pandemi sürecinde fakir fukaraya dağıtmak için toplanan yardımlara el konuldu, gelir getiren kimi kaynaklarına el konuldu, bazı yetkileri ellerinden alınarak Cumhurbaşkanına verildi, bu belediyeler halka hizmet götürmesin diyerek her türlü alicengiz oyunu yapıldı. Oysa bu belediyeler de Rus'a, Yunan'a değil bu millete hizmet veriyor, onlar başarılı olmasın diyerek engeller çıkarmak aslında halkı cezalandırmaktır.
Çok partili hayata geçtiğimizden beri Türkiye bir çok iktidar gördü, bir çok kadroyla tanıştı. Ama hiç bir parti, öteki hizmet götürmesin diye çamur siyaseti yapmadı. Muhataplarını tehdit etmedi, siyasi rekabeti belden aşağısına taşımadı, yalanı, iftirayı, baskıyı, kutuplaştırmayı bir siyaset tarzı haline getirmedi. Ne yazık ki, AKP son dönemde bunların hepsini yaptı.Yaptıkça da irtifa kaybetti, ekonomi çöktü, yargı adalet dağıtamaz hale geldi. Onun için geçen gün bir televizyon programında sayın Akşener iktidarın fotoğrafın çekerken;"biz kötülükle mücadele ediyoruz" dedi. Herhalde iktidarı tanımlamak için bundan daha güzel ve isabetli bir cümle bulunamazdı.
Bugün iktidarla muhalefet arasındaki yarış, farklı programların, farklı dünya görüşlerinin yarışı değil, iyilikle kötülüğün, çirkinlikle güzelliğin, doğrulukla yalanın, iktidarda kalmak uğruna her yöntemi mübah görenlerle, hukuk ve ahlak içinde kalmaya çalışanların mücadelesine dönmüştür. Rüşveti, yalanı, hırsızlığı, ehliyetsizliği, ayrımcılığı bir siyaset tarzı haline getirmek, başka nasıl tanımlanabilirdi ki?
Evet, bugün muhalefet kötülükle mücadele ediyor. Kötülük, her metodu kullanabiliyor,faul yapabiliyor,elindeki imkanları hiçbir ölçü ve hudut tanımadan kullanabiliyor. Öyle ki her türlü çirkinliği ambalajlayıp fazilet gibi gösterebiliyor. İyiliğin ise hem ahlaki, hem hukuki sınırları var. İşte bu kadar başarısızlığa ve çürümeye rağmen niye geç çözülüyorlar sorusunun cevabı da burada. Her yolu mübah görenlerle mücadele kolay değildir.