İsrail, 7 Ekim’den beri dünyanın gözü önünde Filistinlilere katliam uyguluyor. Devlet Beyin Kudüs Paktı önerisi katliamı durdurabilir mi? Gelecekte, başka katliamları önleyebilir mi? Pakt hayata geçirebilse her iki hedefe de ulaşılabilir. Ama bu paktın kurulması çok zor zira maalesef, Arap devletlerinin ve Arap halklarının Filistin’i diye bir öncelikleri yok. İsrail için HAMAS neyse Katar dışındaki Arap devletleri içinde o. Arap devletleri, hatta Mahmut Abbas’ın başında olduğu Özerk Filistin yönetimi, HAMAS’ın yok edilmesini istiyor.

       1948 yılında, kurulduğu ilan edildiğinde, altı Arap devleti hep birlikte İsrail’e saldırdı. Savaşa katılamayan devletler ya asker gönderdiler ya para ve askeri malzeme verdiler, ya da bunların hepsini birden yaptılar. O tarihte sayıları çok az olan Arap devletlerinin de Arap halklarının da en önemli gündemi Filistin’di. Arapların kalpleri ‘’Filistin, Filistin’’ diye atıyordu. Arap devletlerinin ve Filistinli liderlerin uyguladığı yanlış siyasetler Arapları o günlerden bugünlere getirdi.

       1948 savaşında yaşanan büyük hezimetin, etkileri bugüne kadar gelen sonuçları oldu. Yeni kurulmuş ve nüfusu bir milyonun altında olan bir devletin, altı Arap devletini yenmesi Arap halklarının ve ordularının gururlarını kırdı. Mevcut rejimler itibarlarını ve halklarının desteğini kaybetti. Öyle ki Irak, Mısır, Suriye ve Yemen’de arka arkaya yapılan darbelerde savaşta mağlup olanlar tasfiye edildi. Darbe olmasını engellemek için ABD Lübnan’ı, İngiltere Ürdün’ü işgal etti.

       Hem savaşta Batının İsrail’i desteklemesi hem Batı taraftarı rejimlerin mağlubiyeti hem de işgaller, Arap dünyasında Batı aleyhtarlığını arttırdı ve milliyetçilerle sosyalistleri güçlendirdi. Bu mağlubiyet olmasaydı BAAS hiçbir yerde iktidara gelemez, marjinal bir parti olarak kalırdı. İşgal, Ürdün’de darbe olmasını engellese de Kralın, Kudüs’te bir Filistinli tarafından öldürülmesini engelleyemedi.

       Filistin’i kurtarmak için İsrail’e saldıran Mısır ordusunun Gazze’yi, Ürdün ordusunun Batı Şeria’yı işgal etmesi hem Filistinlileri hem de diğer Arap devletlerini rahatsız etti. Diğer Arap ülkelerinin kamuoylarında ‘’Biz Filistin’i kurtarmaya gitmiştik, işgal etmeye değil. Bizim evlatlarımız öldü. Mısır ve Ürdün toprak kazandı.’’ düşüncesi yayıldı. Mısır ve Ürdün’de kendi açılarından haklıydı zira onlar işgal etmese muhtemelen İsrail işgal edecekti.

       Araplar 19 yıl hazırlandıktan sonra yaşanan 1967 savaşının da hezimetle sonuçlanması yeni kırılmalara yol açtı. Arap orduları birbirlerini gerçekten savaşmamakla suçladılar. FKÖ’nün ciddi bir direniş göstermeden Gazze’ den çekilmesi herkesi şok etti. Golon tepelerini kaybeden Suriye’de ve Kralı, savaşta Araplara yeterince destek vermemekle ve Filistin’e kayıtsız kalmakla suçlanan Libya’da da ihtilaller oldu.

       Filistinli liderlerin takip ettiği siyasetler ve Filistin dışında hiçbir şeyi önemsememeleri, Arap halklarının ve devletlerinin Filistin sorunundan uzaklaşmalarının bir diğer nedeni. Filistinlilerin ilk lideri olan Kudüs müftüsü Hüseyni Nazilere açık destek verince, Nazi karşıtı Araplar Filistin’den soğudu. Arafat’ın takip ettiği siyasetler FKÖ’ ye olan desteği bitirdi. Arafat’ın kendisine kucak açan Ürdün’de ve Lübnan’da iç savaşa yol açan politikaları, Kuveyt’i işgal eden ve Suudi Arabistan’ı işgal edeceğini ilan eden Saddam’a açıktan destek vermesi, Arap kamuoyunda FKÖ’yü bitirdi.

       Kuveyt’te giren Irak ordusunun Filistinli işçiler tarafından coşkuyla karşılanması, Saddam’ın zaferinin Filistin’de günlerce kutlanması, Saddam’a karşı olan kamuoyunun FKÖ’nün yanında Filistin halkına da mesafe koymasına yol açtı. Bu yanlışların güçlendirdiği HAMAS, Arap baharında taraf olunca, Katar’ın ve siyasal İslamcılar dışındaki kesimlerin desteğini yitirdi. Katar küçük ama zengin doğalgaz rezervleri sayesinde zengin bir ülke. HAMAS’ı ve Müslüman Kardeşleri destekleyerek Arap dünyasında derinlik kazanıyor.

       Peki bu gerçeklere rağmen Devlet Bey bu açıklamayı neden yaptı? Kudüs Paktı açıklaması, Tayyip Beyin ‘’Karabağ’da ve Libya’da yaptığımızı yaparız.’’ açıklamasının devamı. Bu açıklama İsrail’in PKK’ya silah vermesi ve terörist başı Karayılan’ın füzesavar sistemleri ve insansız hava araçları tedarik ettiklerini söylemesi üzerine yapıldı. Tayyip bey diplomatik bir dille ‘’HAMAS’ a ve Hizbullah’a, İHA ve modern silahlar veririz ve ÖSO mensuplarını bu örgütlere yönlendiririz.’’ dedi. Devlet Bey ise daha ileride bir açıklama yaparak, Tayyip Beyle mutabık olduklarını, bu tavrın devlet politikası olduğunu ortaya koydu.

       Türk milleti, mazlum Filistin halkını kardeş olarak görüyor ve onlara hesapsız sahip çıkıyor. Fakat mesele bundan ibaret değil. 7 Ekim saldırısı İsrail’i genişletmek isteyen fakat ABD destek vermediği için harekete geçemeyen aşırı unsurlara, yolunu gözledikleri fırsatı sağladı. İsrail’in ABD’nin desteği olmadan Hizbullah’ı alt etmesi olanaksız. 7 Ekim’den sonra, aralarındaki ilişkide, inisiyatif ABD’den İsrail’e geçti.

       İsrail Hizbullah’a saldırır ve ABD’nin yardımıyla zafer elde ederse önünde hiçbir engel kalmıyor. Lübnan’ın ve Suriye’nin sahil şeridini rahatlıkla işgal edebilir ve Golon tepelerinde yaptığı gibi topraklarına katabilir. (İsrail’in politikaları Doğu Akdeniz’deki dünyanın en zengin gaz rezervleri de akılda bulundurularak değerlendirilmelidir.) İsrail böyle bir hamle yaparsa en yakın müttefikleri PKK ve PYD-YPG olur.

       Bu senaryo Türkiye için çok riskli olduğundan Ankara bir an önce ateşkesin sağlanmasını ve İsrail’in durdurulmasını hedefliyor. Bu başarılamazsa ve İsrail PKK’ya silah vermeye devam ederse, Türkiye, Tayyip Beyin dediğini yapacak ve asla Hizbullah’ın hezimet yaşamasına izin vermeyecek. Şeyh Şamil’in direnişi kırıldıktan kısa süre sonra Kars, Ardahan, Iğdır, Batum ve Erzurum işgal edildi. Tuna cephesi çökünce Ruslar soluğu Ayestefonos’ta (Yeşilköy’de) aldı. İsrail; Hizbullah ve HAMAS direnişlerini kırarsa, kuzeye doğru büyüyecek ve PYD-YPG bu sayede içinde bulunduğu kuşatılmışlıktan kurtulacak. Zayıflayan Suriye, birliğini koruyamayacağından PYD-PKK’nın sözde devleti gerçek olacak.