Siyaset melezleşti.
At izi, it izine karıştı.
Taşlar yerinden oynadı, binalar sallanıyor.
Bir kısmı çökecek, bir kısmı ağır hasar görecek.
Bir kısmı da orta hasar görüp onarılmaya, güçlendirilmeye çalışılacak ama içinde yaşayanlar hep endişe ve korku içinde olacak.
Peki, bu durumda yapılması gereken en doğru şey nedir?
Güzel bir arsa üzerine, günün şartlarına uygun, dış etkenlere kapalı, hırsızın, arsızın, talancının giremeyeceği yüksek güvenlikli yeni bir ev yapmak değil midir?
Hane halkını içinde huzurla yaşayabileceği bir yuvaya kavuşturmak değil midir?
Millet mahkûm mu hasarlı evlerde oturmaya, korkuyla yaşamaya?
Yeni evler yapmaya çalışanları bölücülükle hainlikle suçlamak vicdansızlıktır, daha da ötesinde ahlaksızlıktır.
Siz o evleri şirazesinden çıkardınız.
Siyaseti melezleştirdiniz.
Milletin o virane olmuş hasarlı evlerden hane halkını kurtarmak için çabalayanları, yeni ev yapmaya çalışanları alkışladığını, güç verdiğini sizler de göreceksiniz.
Taşlar zamanla yerine oturacak, herkes içinde huzurla yaşayabileceği evleri tercih şansına kavuşacaktır.
Çok partili sisteme bunun için geçilmiştir.
Demokrasi bunun için güzeldir.
Kurtla kuzuyu, tilki ile tavuğu aynı çatı içinde yaşatamazsınız.
Tilki ile tavuğu aynı yerde barınmaya ve yaşamaya zorlayanlar sonunda kümeste tavuk kalmadığını gördüklerinde iş işten geçecektir.
Oturun oturduğunuz yerde deyip Afrika’yı, Etiyopya’yı örnek gösteren, şükredin halinize diyen kibirli ağababalarına inat biz yeni ev yapacağız diyen evlatlara bölücü, hain yaftası vurmak böyle gelmiş böyle gider diyen zihniyete boyun eğmektir.
Biz de inatla, cesaretle diyoruz ki “Böyle gelmiş böyle gitmeyecek”
Bu haftaki yazımız mübarek berat kandiliyle buluştu.
Kul hakkı yemeyen herkesin günahlarından beratını diler, Türk ve İslam âleminin kandilini kutlarım.
Allah hepimizi seneye de eriştirsin.
Sağlıcakla kalın.