Milletleşmede sembollerin önemi büyüktür.Her topluluk belli semboller etrafında milli kimliğini oluşturur.
Türk kimliği, ortak tarih, dil, din ve kültür gibi değerler üzerinde yükselmiştir. Sembollerini de bu değerlerden sağarak oluşturmuştur.
Ortak değerlerde buluşamayan topluluklar millet olamazlar. Bir insan denizi içinde, birbiriyle yarışan, çatışan, kopuk adacıklar halinde yaşayan –kabileciklere- dönüşürler.
Son yıllarda ortak değerlere yönelik sinsi bir saldırı var; bilinçli olarak Türklük aşağılanıyor, kimlik oluşturacak semboller yok ediliyor, toplumu birbirine bağlayan bağlar makaslanıyor, giderek milletten kabileciliğe yönelen bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor. Açıkça yeni bir toplumsal düzen inşa ediliyor.
Bu yapılırken de yine bazı ortak değerler kullanılarak tepkiler savuşturuluyor. Kah İslamcılık maskesi ile kah Osmanlıcılık adı altında milli kimlik tahrip ediliyor.
Çünkü iktidar millet realitesine inanmıyor. Bunun tarihi ve sosyolojik bir sürecin hazırladığı gerçeklik olduğunu görmüyor. Millet olmayı, İslam’a aykırı bir oluşum olarak görüyor. Bu en başta sosyolojinin İslam adına reddidir ki, değişime dönük toplumsal konuları toplumlara bırakan İslam’ın ruhuna ve mesajına aykırıdır.
Fakat en önemlisi iktidarın İslamcılıkla, Osmanlıcılığı bile anlayamamasıdır. İmparatorluk çözülürken onu kurtarmak için üç reçete ileri sürülmüştür: Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük. Osmanlıcılık, Sırpların, Yunanlıların, Bulgarların ayrılmasıyla, İslamcılık Arnavutlarla, Arapların kopmasıyla çökmüştür. Geriye elde Türkçülük kalmıştır. Türkçülük, devleti bir millete yaslamanın son çaresidir.
Bu üç tarz siyasetin hedefi, bu adlar altında bir millet inşa etmektir. Osmanlıcılık da, İslamcılık da milleti kurmayı, devleti bu yöntemle muhafaza etmeyi amaçlamıştır. İsimler farklı olsa da hedef bir millet olmaktır. Ama olmamıştır. Son çare olarak çağın ruhuna uyarak Türkçülüğe dönülmüştür. Oysa dün milletleşme için kullanılan İslamcılık ile Osmanlıcılık bugün milleti dağıtmak için kullanılmaktadır. Bugün bu markalar altında siyaset yapanlar bu kavramları Osmanlı kadar bile anlayamamışlardır.
Doğru olan, sembollere saldırı değil, ortak değerleri çoğaltmaktır. Sosyolojik değişime paralel olarak yeni sembollere, yeni değerlere ihtiyaç duyulabilir. Bunun yolu öncekileri tahrip değil, milli kimliğin kapsama alanını genişletecek, yeni değerler ilave etmek, onu kuvvetlendirecek yeni çiviler çakmaktır. Toplumların gücü, ortak değerlerinin miktarı ile doğru orantılıdır, değer artışı toplumların kudretini artırır. Büyük felaketler karşısında direncini yükseltir, dayanışma duygusunu pekiştirir, çözülmesini zorlaştırır.
Millet ve milli birliğin muhafazası ortak değerlerin muhafazası ve yerel değerlerin önüne ve üstüne çıkarılmasına bağlıdır. Yerelciliği teşvik eden bir siyaset anlayışı ülkeyi yerel kimliklerin rekabet ettiği, bir savaş arenasına çevirir. Farklı asabiyelerin yarıştığı yerde milletin yerini kabileler alır. Yerel değerlerin muhafazası ayrı, onların öne çıkarılarak ortak kimliğe rakip hale getirilmesi ayrıdır. AKP yanlış yolda yürüyor, din adına, Osmanlıcılık adına milli kimliği tahrip ediyor. Kimliğimizin içinde olan değerleri kimliğimizin dışına taşıyarak bir ayrıştırma aracı olarak kullanıyor. Günümüz dünyasında millet olmadan devlet olarak kalamayacağımızı göremiyor. Irak ve Suriye’de olanlardan bile ders almıyor.