Selim Çoraklı yazdı: Müslüman Türk'ün feraseti başlıklı yazısında "Ülkemizde meydana gelen olayların, sosyal hareketlerin, siyasi hadiselerin altında yatan gerçeklerin önceden bilinmesinin ferasetle direk bağlantısı vardır" dedi.
Feraset kelime olarak, “Bir şey hakkında derinlemesine, ayrıntılarıyla, incelikli bir şekilde düşünmek, anlayış, seziş, sezgi” anlamına gelirken İslami anlayışta, “Hadiselere Allah’ın nuruyla bakıp ileriyi görmek, insanların, diğer varlık ve olayların iç yüzünü keşfetme, gelecek hakkında doğru tahminlerde bulunma melekesi anlamında bir terim” olarak kabul edilir.
Feraset sahipleri hayata farklı bakmasını, herkesten önce bazı hadiseleri bilmeleri ile kendilerini belli eder. Bunun için feraset sahipleri Kur’an’da da övülmüşlerdir.
Allah (cc) bazı ayetlerde feraset sahiplerinden şöyle bahseder:
“Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır.” (Hicr, 75)
“Ey iman edenler! Şayet elem ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini iyice koruma altına alırsanız Allah size Furkan (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden, temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir.” (Enfal, 29
“Kur’an, mü’min bir toplum için Rabbinizden gelen basiretler (kalp gözlerini açan beyanlar), hidayet rehberi, rahmettir.” (A’raf, 203)
Feraset sahibini hayata farklı baktıran imanıdır. İman nuruyla hadiselere bakanlar hayat içindeki hikmetleri diğer insanlardan daha önce görebilirler. Bu açıdan Resulullah (sav) “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.” Buyurarak ferasetin önemine dikkat çeker.
Ferasetli olmak, inanan ve inandığını hayata yansıtan mü’min şahsiyetin temel bir zihni karakteridir. Resulullah (sav) yukarıdaki hadiste böyle buyurarak ferasetle “Allah’ın nuru” arasında kopmaz bir bağ olduğunu beyan etmiştir. Resulullah’ın, “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.” Açıklamasından sonra, “Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır.” (Hicr, 75) ayetini okumuş olması da çok anlamlıdır.
Mü’min, bütün mahlûkata Allah’ın nuruyla baktığı için kendisinde bir meleke oluşur. Bu meleke sayesinde kul, Yaratıcının yaratmasındaki gaye )Hikmet) ne ise eşyaya bu gayeye uygun olarak bakar. Yani ferasetli insan hayata kendi hesabına değil, Allah hesabına bakar. Allah (cc) böyle bir kulun gözünü hakkı ve doğruyu gören, kulağını gerçeği işiten ve kalbini de hakikate eren hale getirir.
İman sırrına eren kişideki ferasetinin kaynağı, Allah’ın mü’min kalbe koyduğu iman nurudur. Bu nur bir kez Müslümanın kalbine kuşatınca kâinattaki her şey aydınlanmaya başlar.
Hayata Allah’ın verdiği iman nuruyla bakan bir idrakin sosyal hayata yansıması ise hadiseleri önceden tahmin etme şeklinde kendini gösterir.
Ülkemizde meydana gelen olayların, sosyal hareketlerin, siyasi hadiselerin altında yatan gerçeklerin önceden bilinmesinin ferasetle direk bağlantısı vardır.
Kahır ekseriyeti Müslüman olan Türklerin hadiselere bakışının isabetli olması da onlardaki iman nurunun tecellisinden başka bir şey değildir. Bu sebeple ülkemizde meydana gelen hadiselere milletimizin sağduyu ile yaklaşması Müslüman Türklerde basiret ve ferasetin yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Son 21 senedir ülkemizde meydana gelen hadiseler ve yöneticilerin seçilmesinde milletimizin verdiği kararlara baktığımızda basiretinin ve ferasetinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
15 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin yeni üyelerinin seçilmesinde Müslüman Türk milleti yine hadiselere iman nuruyla bakmış, ülkesi için hayırlı olanın ne olduğunun tespitini gösterirken yüksek bir feraset örneği ortaya koymuştur.
Küresel güç odaklarının ülkemize diz çöktürmek için siyasi, sosyal, ekonomik askeri vs. bütün alanlarda oynadıkları bütün oyunlara rağmen başarılı olamamış ve menfur emellerine ulaşamamışlardır. Yaşanan bütün menfi hadiselere ve “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela” olan küresel güçlerin saldırılarına rağmen 21 senedir ülkeyi yöneten Erdoğan’ın girdiği 14 Mayıs seçimlerinde de yeniden birinci olarak çıkması Müslüman Türk milletinin ne kadar ferasetli olduğunun en açık göstergesidir.
“Siz ne iseniz idarecinizde odur.”, “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” Şeklindeki Resul sözleri bir gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. Toplumlar kendi kaderlerini kendileri çizer. Kendisini yönetecekleri de kendisi seçer. Müslüman Türk milleti de 21 senedir kendi gibi düşünen, kendi gibi inanan, kendi gibi dertlenen kadroları yönetici olarak seçmiş, yaşanan bütün olumsuzluklara ve karşı cephedeki kuvvetli düşmanlara rağmen ferasetini göstererek iktidarı iç ve dış hainlere teslim etmemiştir.
Allah toplumların kendi kaderlerinin kendi ellerinde olduğunu, “… Bir toplum kendi elinde olanı değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.” (Ra’d, 11) ayetiyle açık biçimde açıklamıştır.
Yine farklı bir ayette, toplumların ahlâkı ile ilâhî nimetler ve lütuflar arasındaki sebep-sonuç ilişkisi benzeri ayette bizlere bildirmiştir:
“… Allah, bir topluluğa lütfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir.” (Enfal, 53)
Müslüman Türk milleti 14 Mayıs seçimlerinde ferasetini göstererek, ülkeyi “Biden” önderliğinde oluşturulan “FETÖ+CHP+HDPKK” şer ittifakına teslim etmemiştir. Bu zillet cephesi açık biçimde iktidar olmaları halinde bütün FETÖ’cüleri (KHK ile devletten kovulanlar) affedeceklerini, devletten atılanların görevlerine iade edileceklerini, içeride bulunan başta terörist Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılacağını, geleceğimizin yüz akı İHA ve SİHA’ların üretimlerini durduracaklarını, Mavi Vatan projesine son vereceklerini, savunma sanayindeki dev adımlara dur diyeceklerini açık biçimde beyan eden milletçilere yüz vermemiş ve heveslerini ağızlarına tıkamıştır.
Hadiselerin önceden sezilmesinin iman nuruyla ortaya konan ve insanda meleke haline gelen ferasetle direk bağlantısı olduğunu yukarıda ayet ve hadislerle ortaya koymuştuk.
Hadiselere iman nuruyla bakmanın müspet sonuçlarını gösteren çarpıcı misallerinden birini bizzat yaşayanlardan biriyim. Bilindiği üzere FETÖ denen belanın ülkemize, milletimize ve İslam’a büyük zarar vereceklerini 1999 yılından beri anlatıp/yazıp durmaktayım. 16 yıl bu yapının içinde üst düzey yöneticilik yapmış biri olarak hadiselere iman nuruyla bakmamın neticesinde bu tehlikeyi 1999 öncesi görmüş ve onlarla yolumu ayırarak mücadeleye girişmiştim. Aradan geçen zaman içerisinde söylediklerim aynıyla ortaya çıkmış, bu şeytani yapı efendilerinin emriyle ülkemize, milletimize, İslam dinine yönelik birçok operasyona kalkışmış ve en sonunda 15 Temmuz 2016 tarihinde o menfur girişime kalkarak 251 vatandaşımızı şehit etmiş ve 3000’e yakın vatandaşımızı da gözlerini kırpmadan yaralamışlardır.
CIA’nın taşeronu olan FETÖ, PKK gibi örgütler değişik zamanlarda efendilerinin emriyle ülkemize, milletimize ve İslamiyet’e yönelik operasyonlara imza atmışlardır. Erdoğan liderliğindeki kadroların 21 senedir bu milletin hasretlerini gideren icraatları karşısında adeta kuduran küresel güçler, iktidarı devirmek için elinden gelen her türlü şeytanlığı denemiş ama başarılı olamamıştır. 2023 yılında yapılan seçimler öncesinde de Büyük Şeytan ABD’nin başkanı Biden’in, “Türkiye’deki hükümeti devirmek için muhalefetle işbirliği yapmalıyız ve desteklemeliyiz.” Açıklamasının ardından yaşanan hadiselere baktığımızda bu hain girişimlerin neler olduğunu açık biçimde görebiliriz. Fikren bir araya gelmeleri mümkün olmayan partileri, kişileri bir araya getirerek ittifak oluşturmaları da küresel çetelerin bir operasyonudur.
Müslüman Türk milleti bu küresel güçlerin bütün saldırılarını ve arka planında yatan hain amaçları açık biçimde gördüğü için 14 Mayıs’ta bir kez daha isteklerini kursaklarında tutacak bir davranışla muhalefeti yenilgiye uğratmıştır.
Şimdi bazıları Erdoğan liderliğindeki partinin nasıl olup da bazı alanlardaki başarısızlıklarına ve ekonomik olarak çok sıkıntılı bir dönem geçirmemize rağmen 21 senedir iktidarda kalabildiğine şaşırdıklarını ifade etmektedirler. Hâlbuki Erdoğan iktidarı, 80 senedir birçok hadisede iktidarlar tarafından birçok travmaya maruz kalan milletin bu yaralarını Erdoğan’ın sardığını unutmuş görünmektedirler. Ezanına, bayrağına, tesettürüne, Ayasofya’sına ve benzeri manevi değerlerinin önünü açan Erdoğan’ın yaptıkları 80 senelik travmanın tedavisinde önemli ilerlemeler yaşatmıştır. Müslüman Türk halkı bunu görmekte ve kendisine böyle bir alan açan Erdoğan’a minnet duymaktadır. Bu minnetin mükâfatı olarak da 21 senedir iktidarda tuttuğu Erdoğan’ı 14 Mayıs 2023 seçimlerinde de yeniden iktidara getirmiştir. Bu gerçeği göremeyenler Erdoğan’ın başarısının hangi saiklere dayandığını asla kavrayamaz. Müslüman Türk milleti imanın nuruyla hadiselere bakmış ve ferasetiyle ülkeyi yeniden İHA, SİHA, TCG, insansız uçalar üreten, Ayasofya’yı ibadete açan, başörtüsü çözen ve ülkemiz için gelecek vadedenlerin iktidarının devamına hükmetmiştir.
Bu milletin yakın tarihte yaşadığı travmalar öyle kolay şeyler değildir. Milletin namusu olan başörtüsüne ellerin uzanması, 13-14 yaşındaki kız öğrencilerin başlarını örttü diye sokaklarda süründürülmesi, Kur’an’ın öğretilmesinin önüne set çekilmesi, ezanın Türkçe okutulması, bazı maddelerle Müslümanlara büyük işkenceler yapılması ve şehidin anasının başı örtülü diye cenaze törenine alınmaması gibi menfur hadiselere maruz kalan Müslüman Türk milleti bunları asla unutmamış ve yeri, zamanı gelince bunu yapanlara gereken dersi vermesini bilmiştir.
FETÖ denen şeytani yapı da bu travmaların meydana getirdiği kaos ortamlarından yararlanarak bizim en zeki çocuklarımızı devşirerek bize karşı kullanmıştır. Bunun nasıl yapıldığını bir TV programında canlı yayında açıklamıştım.
TV programına emekli bir tümgeneralle katılmıştım. Bu general emekli olduktan sonra da önemli bir kurumda (THK) başkanlık yapmıştı. Programda FETÖ’nün ülkeye yaptığı kötülükleri koşuşuyorduk.
Tümgeneral şöyle bir soru sordu:
“Ya Vallahi şaşıyorum. İlkokulu dışarıdan bitiren Fetullah’ın arkasından koskoca generaller ve profesörlerin nasıl gittiklerini bir türlü anlayamıyorum.”
Söz alarak sorusuna şöyle cevap vermiştim:
“Paşam suç sizde. Sizler dünya görüşünüzü ulus devlet mantığı üzerine bina ettiniz. Bu milletin manevi değerlerini hiçe saydınız. Mehmetçik ‘Küçük Muhammet’ demektir. Askere Mehmetçik dediniz ama şehit olan Mehmetçiğin anasını İslam’ın emri olan tesettürlü olduğu için kışlaya almadınız. Başını örten kızları üniversitelere sokmadınız. İslamiyet’i yaşayan insanları irticacı diyerek hapislere soktunuz. Kur’an okuyanları tutuklattınız. FETÖ denen şeytani örgütte ortaokul 2. Sınıftaki bizim en zeki çocuklarımızı seçerek onlara ‘Evladım, siz Müslümansınız. Başımızdakiler, bizi yönetenler, generaller ise gâvur. Müslümanlara eziyet ediyorlar. İslamiyet’i sosyal hayattan silmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Siz büyüyeceksiniz yetişip general olacaksınız. Bu İslam düşmanlarını başımızdan atarak sizi başa geçireceğiz.’ Dediler. İşte FETÖ denen şeytani yapının yaptığı budur. Arkasında CIA vardır. FETÖ CIA’nın taşeronu olarak Türk milletini çökertmekle görevlendirilmiştir. Bu vazifeyi yapabilmesi içinde her türlü imkân ve alp yapı hazırlanmıştır. Bilmem bu anlattıklarımdan sonra meseleyi, şaşırma sebebinizi anladınız mı?”
Tümgeneral, “Evet gerçekten meseleyi çok güzel izah ettiniz. Ben bu açıklamadan sonra her şeyi yerli yerine oturtmaya başladım.” Demişti.
Bir ülkede sosyal hareketleri, dini yapılanmaları, bir milletin inançlarını, kültürünü iyi tanımadan o millet hakkında hüküm vermek yanlış olur. Şimdi herkesin ve özellikle de sosyologların başını ellerinin arasına alarak bu milletin birçok bazı yanlışlarına rağmen neden 21 senedir bir liderin arkasından gittiğinin sebeplerini bu çerçevede yeniden gözden geçirmelidir.
Unutmayın! Müslüman Türk milleti hayata iman nuruyla bakar. Hadiseleri hep sağ duyu ile değerlendirir. Her ne olursa olsun, ülkesini bir soğana, çektiği ekonomik sıkıntılara tercih etmez. Aç gezer, açıkta yatar ama asla vatanını, milletini satmaz. FETÖ, HDPKK, İP, CHP, kıvır zıvır partiler gibi terör destekçilerine prim vermez.