Ikra' bismi rabbikelleziy halak (Yaratan Rabbinin adıyla oku!) 96/1 Alak Suresi

‘Çin’de de olsa ilmi arayınız’ (Hz. Muhammed s.a.v)

‘Hayatta En hakiki Mürşit İlimdir Fendir’ (M.Kemal Atatürk)

‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ (Hz. Ali)

‘Kitabın yaprakları, bizi aydınlığa götüren kanatlar gibidir’ (Voltaire)

‘Bir insan ne kadar çok kelime bilirse zekasını o ölçüde kullanmış olur’ (Namık Kemal)

‘Gençlerini kitapla beslemeyen milletlerin sonu hüsrandır’ (Ovidius)

Değerli okuyucularım yukarda okumanın önemine gerek yüce kitabımız Kuran’da, gerek peygamberimiz Hz. Muhammed, gerek Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, gerekse diğer tanınmış şahsiyetler vurgu yapmıştır.

Malumunuz çokça dile getirdiğimiz, yakınma gösterdiğimiz bir konudur bu; okumuyoruz serzenişi...

Kutsal kitaplarda dahi bir emir olsa da, okumuyoruz maalesef.

Ne yazık ki Türk toplumunda köklü bir alışkanlık haline gelemedi kitap okuma alışkanlığı. Küçük bir ekonomik bunalımda ilk tasarruf kitaptan yapılıyor.

Teknolojik gelişmeler, yeni icatlar en çok bizde kitaba zarar veriyor.

Önce televizyon, sonra bilgisayar, internet, derken son olarak cep telefonları...

Metroda, şurda, burda; kitap yerine herkesin elinde cep telefonu.

Okuma alışkanlığımızı bu yenilikler çok kolay etkiledi.

Şöyle ki, Bilgi Kitabevi gibi 50 yıllık kitapevlerinin kapanması çok acı bir durum. Ve ülkemizin şuan ki okumaya ilgisine çok iyi bir örnek maalesef

Demek ki hemen vazgeçmeye hazır olduğumuz bir alışkanlık haliymiş kitap okumak.

Okuma alışkanlığında Fransa yüzde 21 ile en başta...

Diğer ileri ülkelerdeki oranlar yüzde onların üstünde.

Bize gelince, yüzde değil, binde diye başlayacaksınız söze, toplumumuzdaki okuma alışkanlığı binde bir...

Japonya’da her insana yılda 25 kitap düşerken, bizde on yılda bir kitap düşüyor.

Teknolojiyi yaratanlar bu köklü ve güzel alışkanlıklarından kolay vazgeçmiyorlar.

Okumayan toplumu, okuyan bir toplum haline nasıl getiririz?

Okuyan toplum yaratmak için, önce öğretmenden başlamak gerek işe.

Naçizane hep hayalimdir öteden beri kitap okumak alışkanlığını geliştirmek için.

Şöyle ki Milli Eğitim her yıl bir miktar para, diyelim ki her öğretmen için yılda 100 Tl ayıracak, ama para olarak verilmeyecek öğretmene.

Öğretim yılı başında öğretmen kendisini “mesleki ve kültürel” açıdan geliştirecek kitapların listesini okul yönetimine bildirecek.

Öğretmenler arasından seçilen bir kurula sunulacak bu istekler.

Sonra her öğretmene toplam yüz lira ederindeki kitaplar piyasadan alınacak ve öğretmene verilecek.

Böylece kitap okuyan öğretmen, öğrencisine de okutacak, öğretmen örnek olacak çevresine. Bu tasarı yayın dünyasına da büyük bir canlılık getirecektir; yayıncısından, matbaacısından, matbaa işçisine kadar herkes kazanacak.

Sonuç ne olur peki?

Dünya da Türk milleti hak ettiği gerçek konumuna ulaşır,

Uluslararası arena da söz sahibi ülkeler arasına girer,

Üretimde hak ettiği yere ulaşır,

Teknoloji de hak ettiği yere ulaşır,

Sanayi de hak ettiği yere ulaşır,

Eğitimde, ilimde, bilimde hak ettiği yere ulaşır,

Sağlıkta hak ettiği yere ulaşır,

Sömürülmeler son bulur,

Düşünme, düşünebilme, sorgulayabilme, insan erdemliliğin gerektirdiği davranışları sergileyebilme yetisine ulaşır.

Kısaca eşrefi mahlûk olan (Yaratılmışların en üstünü olan) insan olabilme mertebesine ulaşır.

Ondan ötürü okumadan, araştırmadan, sorgulamadan, irdelemeden hiçbirşey gerçekleşmez maalesef.

Okumayan toplumlar “elif kızım bina okur döner döner gene okur” misali yerinde sayar durur. Kâinat yerinde durmuyorsa, kâinat sürekli hareket halinde ise, bütün canlılar sürekli hareket halinde ise, insanın yerinde sayması insan olma erdemine yaraşmaz. İnsan kendisini sadece ve sadece okuyarak geliştirir.