Osmanlı’da Hilafeti Korumak İçin Kurulan İslam Masonluğu Örgütü: Tarikat-ı Salahiyye

Yıl 1920.
Osmanlı Devleti’nin son yılları…
İstanbul ve birçok stratejik bölge, I. Dünya Savaşı’nın ardından İtilaf Devletleri’nin işgali altında.
İşgal altındaki İstanbul’da, Sultan Vahdeddin uzlaşmacı bir politika izlerken, Anadolu’da Mustafa Kemal 1919’da Samsun’a çıkmış Kurtuluş Savaşı meşalesini yakmış.
Halk arasında bağımsızlık umudu her geçen gün daha da güçleniyor; İstanbul hükümeti ile Anadolu hareketi arasındaki uçurum ise giderek derinleşiyor.
Hilafet ve saltanatın gücü günden güne erirken, beklenmedik bir gelişme yaşanıyor.
Bu çalkantılı dönemde, Bektaşi tarikatına mensup bir asker olan Hamdi Paşa -nam-ı diğer Hamdi Zeza- ortaya çıkar.
Sultan Vahdeddin’e sadık, masonlardan ve sûfi çevrelerden destek gören bu gizemli şahıs, İstanbul’da padişah yanlısı bir örgüt kurar: Tarikat-ı Salahiyye. Hamdi Paşa, Osmanlı’nın çöküş döneminde Osmanlı Devleti’ni ve İslam dünyasını kurtaracak bir yapı oluşturmayı hedeflemektedir. Bunun için Osmanlı’nın manevi köklerine ve tasavvufi bir temele dayanan öğretilerle masonik sistemi sentezler.
Ancak bu, sıradan bir kurtuluş planı değildir.
Tarikat-ı Salahiyye’nin iç yapısı masonik ritüellerle şekillendirilmiş, mistik sembollerle dolu ve sırlarla örülüdür.
Üç aşamalı bir hiyerarşi ile kurulan bu yapının en yüksek lideri, Sultan Vahdeddin’e “Gavs-ı Azam” unvanı verilir.
Tarikat, “Üçler, Yediler ve Kırklar” adı verilen meclisler tarafından yönetilirken, her üye, katıldığı sırra sadakat yemini eder. Gizemli kabul törenlerinde gözleri bağlı adaylar, Mahfil-i Mukaddese adındaki salonlarda ağırlanır; abdest aldırılır ve ihram giysileriyle tarikata adım atarlar. Tören sonunda edilen yeminler ise büyük bir gizlilik içinde yakılır, tıpkı masonik ritüellerdeki gibi.
Cemiyetin kuruluş amacı, İslam dünyasını birleştirmek, Hilafeti korumak ve Osmanlı’yı yeniden güçlendirmektir.
Bu yolda ilhamını masonik ilkelerden alan Hamdi Paşa’nın liderliğindeki tarikat, kendi sırlarını ve inançlarını gizli bir “İslam masonluğu” olarak tanımlamıştır.
Bu yapı, köylerde ve şehirlerde adım adım büyüme stratejisi izlemektedir. “Nizamname” adlı yönetmelikte kırsalda köy camilerinin tarikatın zaviyelerine dönüştürülmesi, köy imamlarının ikinci dereceden birer mürid kabul edilmesi gerektiği belirtilir.
Böylelikle köy halkı tarikata dâhil edilecek, herkes Cuma namazına katılmak zorunda kalacaktır. Şehirlerde ise benzer bir yapılanmanın gizli yollarla inşa edilmesi planlanır.
Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ve Cumhuriyet’in ilan edilmesi, cemiyetin planlarını altüst eder.
Mustafa Kemal ve Cumhuriyet’in karşısında sert bir duruş sergileyen Tarikat-ı Salahiyye, 1925 yılına gelindiğinde “Hilafet Ordusu” kurma gibi girişimlerle hilafeti geri getirme çabasına girer.
Hamdi Paşa’nın liderliğindeki bu yapı, yurt dışında da kök salmak için İstanbul, İzmir, Antalya gibi Osmanlı topraklarının yanı sıra Atina, Selanik, Halep, Kahire ve Bağdat gibi merkezlerde örgütlenme planları yapmaktadır. Bu geniş çaplı planlar gerçekleşemeden, Cumhuriyet yönetimi tarikatın peşine düşer.
1925 yılında İstiklal Mahkemeleri’nin radarına giren cemiyet, sonunda adaletin karşısında hesap vermeye başlar. Gizli yemin törenleri ve ritüeller mahkemelerde ortaya dökülür, cemiyetin lider kadrosu yargılanarak cezalandırılır.
Böylece, sadece beş yıl süren bu örgüt, tarih sahnesinden silinir.
Tarikat-ı Salahiyye konusu, 1925'te ülkenin doğusundaki Şeyh Sait isyanından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ikinci kez karşıdevrimci bir hareket olarak anılır.
Tarikat-ı Salahiyye’nin hikayesi kısa sürede sona erse de ardında bıraktığı sırlar, Osmanlı’nın son döneminde dini ve siyasi gücün çatışmalarını gözler önüne seren ilginç bir iz olarak kalır.
Osmanlı’nın çöküş yıllarında, gizli ritüeller ve mistik örgütlenmelerle dolu bu “İslam masonluğu” denemesi, tarihin sayfalarına ilginç bir not düşer.