Öcalan’ın çağrısından sonra CB Erdoğan da konuştu. Anayasanın ilk dört maddesiyle sorunları olmadığını, Süreç sonunda kazanan 85 milyon olacak, Kazana Türk’ü, Kürdü, Arabı, Alevi’si ve Sünni’siyle herkes olacak dedi.
Bir ülkenin cumhurbaşkanı bir taahhütte bulunuyorsa ona inanmak gerekir. Problem CB ile ilgili bir inandırıcılık sorununun olması. Oslo görüşmelerinin yapıldığı dönemde muhalefet iktidarın Apo ile görüştüğünü iddia etmiş, o dönem Başbakan olan Erdoğan çok ağır bir ifade ile görüşmediklerini söylemişti. Bu konuşmanın üstünde iki hafta geçmeden görüşmedik diyen Erdoğan bu defa ben emrettim demişti.
Rahip Brunson için söylenenleri hatırlayın ”bu can bu bedende olduğu müddetçe Brunson gün yüzü görmeyecek” demişti. Birkaç gün sonra Trump’ın isteği ile rahip Brunson serbest bırakılmış, elini kolunu sallayarak ABD’ye gitmişti. Bu ve benzeri olaylar iktidarın beyanlarını güvenilmez hale getiriyor. Öcalan’ın çağrısı daha kulaklarda yankılanırken Binali Yıldırım vatandaşlık tanımı için anayasada bir düzenleme yapılabileceğini söyledi. AKP’de bazı isimler kendi adlarına konuşmazlar, ağızlarından çıkan sözler kendilerine ait değildir. Anayasanın ilk dört maddesi ile sorununuz yoksa Binali Yıldırım’ın sözlerini nereye koyacağız?
Terörün bitmesi hepimizin temennisi. Temkinli olmak da geçmişte yaşananlardan çıkarılan derslerin sonucudur.
AKP’nin ikinci zaafı da, yönetenlerinin kafasında bir millet tanım ve tasavvurunun olmamasıdır. Topluma baktıklarında bir millet değil, kabileler, etnik gruplar görüyorlar. Parçalı olmayı demokrasinin ve dinin bir icabı olduğunu sanıyorlar. Şu soruyu kendilerine sormaları lazım: Trump Amerika halkına hitap ederken ey İngilizler, İrlandalılar, Almanlar, Protestanlar, Ortodokslar, Yahudiler, Evanjelikler diye mi hitap ediyor, yoksa ey Amerika halkı mı diyor. Parçalı hitap toplumdaki ayrışmayı derinleştirmekten başka işe yaramaz. Bu iki yanlış, gidişattan endişe edenlerin temkinli davranmakta haksız olmadığını gösteriyor.
Apo, üç sayfalık mesajında sadece PKK’ya kendini feshetme çağrısı yaptı, YPG’ye yapmadı. Mazlum Abdi’ de çağrının kendilerini kapsamadığını ifade etti. Bu durumda PKK kendini feshetse bile YPG’ içinde varlığını sürdürmeye devam edecek. Problem sadece PKK’nın kağıt üstünde isim değiştirmesi değil, bütün bileşenleri ile sahneden çekilmesidir. YPG varlığını sürdürdükçe teröristler için üs, içerideki unsurlar için - özendirici- bir unsur olmaya devam edecektir. Suriye PKK’sı ve bölgesinin yaşaması baştan beri ABD’nin talebi. PKK’nın feshine karşı YPG’nin yaşatılması yönünde bir mutabakat varsa, bu durumda PKK sadece kabuk değiştirmiş olacak.
Diğer yandan Özgür Özel, PKK-iktidar görüşmelerinin bir yıldır sürdüğünü söylüyor. Bu çağrı, PKK’nın kayıtsız şartsız kendini feshetmesi ise bir yıl boyunca neyin pazarlığı yapıldı.
Siyasette karşılıksızlık diye bir şey yoktur. Bir şey verir, başka bir şey alırsınız.
Apo’nun yaptığı açıklama da, verme kısmı öne çıkarılarak, daha çok Türk kamuoyunun endişeleri dikkate alınarak hazırlanmış, özerklik yok, federasyon yok, ulus devlet yok diyor. Ulus devlet lafı aslında ülkeyi yönetenlere bir mesaj. Biz özerklik veya federasyondan vaz geçiyoruz ama ulus devlet de bugünün toplum sosyolojisine uymuyor, siz de ondan vaz geçin diyor. Bazılarının “müjde! Apo her şeyden vazgeçti" şeklindeki yorumları ham hayaldir. Bu çevreler ne hikmetse Apo’nun her lafına iman ederken, temkinli davrananlara aynı güven ve hoş görüyü göstermiyor. Öyleki, Apo’ya Apo’nun kendisinden fazla inanıyorlar.
Sürecin ilginç yanlarından biri de açıklamadan bir dakika sonra Bahçeli’nin Bakırhan’ı arayarak Türkiye’yi beraber demokratikleştireceklerini söylemesidir.
Partilerinde demokrasiyi yaşatmayanlar ülkeyi demokratikleştirebilir mi? Bahçeli’nin bu ifadesi, meselenin bir al- ver boyutu olduğunu ve bunun birlikte gerçekleştirileceğini ima ediyor. Erdoğan’ın anayasayı değiştirip ölünceye kadar iktidarda kalması için üç partinin ittifakı gerekiyor. Erdoğan, bir defa daha seçilmeyi alacak bunu biliyoruz, DEM partinin ne alacağını ise işin hukuki boyutu realize edilmeye başlandığında öğreneceğiz. Genel af veya infaz düzenlemesi işin en risksiz ve en az zararlı tarafıdır. Önemli olan devletin üniter yapısı, dili ile oynanmaması iki uluslu bir düzenlemeye gidilmemesidir.