Geçen haftanın büyük bir bölümünü bir gurup arkadaşla Türkiye’nin sıcak iklim kuşağına girmekte olan Gaziantep, Kilis, Hatay ve Adana illerimizde geçirdik.
Zafer partisi Genel İdare Kurulu Toplantısı ve Zafer Partisi il başkanlıklarının açılışlarını yaptık.
Adı geçen Gaziantep, Kilis, Hatay ve Adana illerimizin büyük bir bölümüne daha önce gezi, ziyaret amaçlı gitmiştim.
Tabii olarak bir yeri ziyaret ettiğinizde tarihi, turistik, güzel manzaralı ve yerel farklı yiyeceklerini keşfedebiliyorsunuz.
Fakat, siyasal amaçlı bir çalışma için gittiğiniz yere daha farklı gözlemle inceleme fırsatı buluyorsunuz.
Kendilerini nasıl hissediyorlar, nasıl geçiniyorlar, kendilerini güvende hissediyorlar mı, siyasal tercihleri nedir, ülkenin geleceğine nasıl bakıyorlar gibi kafanızda binlerce soru ile çalışmanızı sürdürüyorsunuz.
Gaziantep, Kilis, Hatay ve Adana’nın görebildiğimiz kadarıyla en önemli sorunu, Suriyeli göçü yolu ile hızlı bir değişimde olan demografik yapılarının bozulması olarak görünüyor.
Gaziantep’te şehrin hemen hemen orta yerinde bir mahalle var. İlginç de bir adı var “Şehreküstü”.
İsim bize ilginç geldi, baktık aynı isimle Bursa’nın Osmangazi ilçesi merkezinde de aynı adla bir mahalle var.
Gaziantep’te şehrin ortasındaki Şehreküstü mahallesinin tamamında Suriyeli düzensiz göçmenler yaşıyor.
Diğer mahallelerde de genelde bir düzensiz göçmen ağırlığı var ama bazı mahallelerde göçmen nüfusu tamamını kapsamış.
Gaziantep toplamında 700 bin kişi olarak tahmin edilen düzensiz göçmen kitlesi, Gaziantep halkında ciddi boyutlarda tedirginlik yaratıyor.
Bugün için Gazianteplilerin Suriyeli göçmenlerin ekonomik yükünden, mahalle mafya yapılanmalarından, adi suç örgütlenmelerinden yakınmalarının yanında, ilerleyen zamanlarda Suriyeli düzensiz göçmelerinden emperyalist güçler tarafından bir “Metropol terör örgütü” üretilebileceği ciddi ciddi tartışılmaktadır.
Tipik bir düzensiz göçmen davranışı olan “Gettolaşma” aynen Gaziantep ilimizde de oluştu.
Bu gettolaşmanın kısa bir zaman içinde teşkilatlı azınlıkların teşkilatsız çoğunlukları yöneteceği gerçeği ile yaşama geçeceği görülüyor.
Gaziantep çok dinamik, hareketli bir şehir.
İçinden Şahin Bey, Karayılan gibi kahramanlar çıkarmış, bağımsızlık savaşı vermiş, Gazi unvanı almış bir şehir.
Ama Fransız işgalini de yaşamış bir şehir.
Mutlaka Suriyeli göçmen işgaline cevabı olacaktır.
Gaziantep’te bir akademisyen bizlere, Gaziantep’teki Suriyeli çocukların (içlerine hiç Suriyeli Türkmen çocuğunu almadan) Alman vakıfları tarafından Arapça eğitimle okutulduğunu söyledi.
Türkiye’de, Suriyeli çocukların, Alman vakıfları tarafından Arapça diliyle eğitilmesi ilginç değil mi?
Gaziantep’te HDP seçmeni olan bir taksici ile yolculuk yaptık. Bizim araçta siyaset konuştuğumuzu görünce “Ben HDPliyim liderim Selahattin Demirtaş” dedi.
Biz kendisine emperyalizmden, birliğimizden, bayrağımızdan, bu toprakların birlikte vatanımız olduğundan bahsedince; HDPli taksici Ömer “Eğer Demirtaş bölücüyse onu silerim. Ben devletime, bayrağıma, vatanıma bağlıyım ve bu vatanda yaşayacağım” dedi.
Çözümcülerle ayrılma noktamız işte bu taksici HDPli Ömer’dir.
Türk milletine terör baronları ile ittifak yapanlar değil, taksici Ömer’le ittifak yapanlar lazım.
Gaziantep’te çok güzel ağırlandık. Misafirperverlik, güzel gözle bakmak, mütevazilik, saygılılık, cömertlik bu toprağın insanının yaratılışında var.
Gaziantep’te göz önünde olmayan, bilinmeyen müthiş yerel tat var.
Kilis’ e gittik;
Kilis maalesef kimliğini yitirmek üzere.
Gerek esnaf gerekse sokaktaki insanlar kendilerini baskı altında görüyorlar.
Kilis’in demografik yapısının değiştiğini, sokakta gezen insanların yarıdan fazlasının Suriyeli göçmenlerden oluştuğunu görebilmek mümkün.
O boyutta ki Kilis’ de Türk şehitliğinin yanında daha büyük bir alanda Suriyeli mezarlığı var .
Bizde de mezar taşlarına Arap alfabesiyle bazı sureler, dualar yazılır, ama isimler ve tarihler Türkçedir.
Suriyeli mezarlığında mezar taşının tamamı hatta rakamlar bile Arapça.
Devlet ölçeğinde bir tedbir alınmaz ise, Kilis için yakın bir zamanda “nüfusu yabancı Türk şehri” demek zorunda kalabiliriz.
Hatay, muhteşem bir şehrimiz.
Bir santimetresini değil vermek kiraya bile veremeyiz.
Hatay’ı insan antropolojisi bakımından Türkiye ortalaması bir şehir olarak gördüm.
Kültür seviyesi çok yüksek, insanları çok ilgili, Ümit Özdağ çarşıda gezerken çok abartılı talep gördü.
Hatay’da da bir sığınmacı krizi yaşanıyor.
Hatay’daki 600 bin düzensiz göçmen Hataylıları tedirgin ediyor.
Hatay Türkiye Cumhuriyeti’ne 15 yıl geç katılabilmiş bir ilimiz.
Zaten geç gelmiş asla kopamaz.
Arazisi mükemmel, içinden geçen Asi nehrinden, şehir içi turizmi için faydalanılabilir. Çok büyük paralara gerek yok, biraz akıl, iyi mühendislik, Hatayseverlilik, milliyetçilik yeter artar bile.
Hatay ve Adana ya yeni bir fasıl daha açmak, incelemek, çalışmak gerekli.
Sevimli, verimli, harika insanları olan ama ihmal edilmiş şehirlerimiz.
Sıcak iklim kuşağına girmek üzere olan bu bölgemiz için devletimiz; öncelikli, uygulamalı, projeksiyonu gerçekten vatanseverlerden oluşan teknik insanlarımızın hazırladığı uzak görüşlü bir sağlam proje hazırlamalı ve hazırlanacak bölge projesi siyaset üstü olmalıdır.
Türkiye’nin çıkışı da çöküşü de bu bölgeden başlayabilir.
Çöküş planlarını Türk düşmanları yapıyor zaten.
Biz çıkışın, yükselişin planlarını yapalım…