Son aylarda PKK ile kararlı bir mücadelenin verildiğini, bir çok teröristin etkisiz hale getirildiğini teslim etmek gerekir.
Bu mücadele devam etmelidir.
Şayet 2012 de örgüte yönelik operasyonlar -çözüm süreci- garabeti ile kesilmeseydi bugün çok farklı bir noktada olacaktık. Muhtemelen kolu kanadı kırılmış bir PKK Fırat’ın doğusunda üslenecek güç ve imkanı bulamayacaktı. Bir politik hata tarihin seyrini değiştirmiş, Türkiye’yi bir terör devleti ihtimali ile karşı karşıya bırakmıştır.
Terör örgütlerinin taban yapmaları ile başarma ihtimali arasında doğrudan bir ilişki vardır. Tıpkı bir futbol takımı gibi. Takım maç kazanıp, şampiyonluk ihtimali arttıkça seyircisi çoğalır, bu ihtimal azaldıkça seyirci ve destekçileri azalır. Terör örgütü en çok destekçiyi çözüm sürecinde kazandı. Çünkü öyle yanlışlar yapıldı ki, insanlar PKK’nın hedefine ulaşacağına, futbol takımı örneği ile ifade edersek şampiyon olacağına inandı. Nitekim, şimdilerde Cumhurbaşkanının etrafında dolaşan, uçağından inmeyen kimi yazarlar o dönemdeApo başkan,PKK şampiyon tvitleri atıyorlardı. Örgütün siyasi uzantısı çözüm sürecinden önce yüzde 6 olan oyunu bu tarihi hata yüzünden çözüm sürecinden sonra yüzde 13’lere kadar çıkardı.
Örgütün Türkiye sınırları içinde kaybedeceği ,hiçbir hedefine ulaşamayacağı muhakkak. Yeter ki bu kararlılık devam etsin. Ancak, mesele sadece sınırlarımız içiyle bitmiyor. Silahlı mücadeleyi kaybeden bütün örgütlerin arkasındaki toplumsal destek küçülmeye başlar. Örgüte ağır darbeler indirilmesine, medyada kendini ifade etme imkanı verilmemesine rağmen son seçimde siyasi uzantısı büyük bir oy kaybına uğramadı. Bu, askeri yenilginin henüz arkasındaki toplumsal tabana tam sirayet edemediği anlamına gelir. Bu birinci sebep, ikinci sebep ise Fırat’ın doğusundaki devletimsi yapının ayrılıkçı çevrelerde oluşturduğu güven ve başarma hissidir. HDP’nin arkasındaki oy desteğinin beklenen ölçüde erimemesinin arkasında dört parçalı sözde Kürdistan’ın bir parçasını kurtarma motivasyonu yatıyor. Bu bakımdan sorun sadece Türkiye’nin içini temizlemekle sonlanmış olmuyor. Meselenin daha geniş bir perspektifle ele alınması, örgütün yayıldığı her alanı içine alacak tarzda genişletilmesi gerekiyor. Yeniçağ’da A.Bulut yazdı, medya Fırat’ın doğusunda gittikçe kalıcı hale gelen yapıyı bu sorunla hiç ilişkili değilmiş gibi görmezden geliyor.Oysa bu mesele artık sadece sınırlarımız içinde yapılan operasyonlarla çözülecek bir sorun değil. Orada olan, şu veya bu ölçüde burada olanı da etkiliyor. Dolayısıyla Fırat’ın doğusunu ihmal eden bir mücadele anlayışı kesin sonuç getirmez, ileride tekrar nüksetmek üzere sadece bir cephede sorunu çözer. Dikkatler terör örgütü üzerine teksif edilirken meselenin Suriye ayağı asla ihmal edilmemelidir.
Kaybeden hareketlerin akibeti dağılmaktır. Terörle mücadele ederken bu psikolojik gerçek asla ıskalanmamalıdır. Osmanlı ordusunda eskiden bir BOZANCILAR bölüğü vardı. Savaş başlayınca bunların görevi,düşman kaçıyor,düşman bozuldu,ricat ediyor gibi sözlerle Türk ordusunu şevke getirmekti. Maalesef bundan asırlar önce ecdadın kullandığı bu psikolojik savaş aracı, farklı vasıtalar kullanılarak günümüzde kullanılamıyor. Halbuki medya elindeki imkanlarla bu işlevi çok rahat yerine getirebilirdi. Dilerim, örgüt ve ona bel bağlayanların son umut kırıntılarını da yok edecek bu yöntemi kullanmak birilerinin aklına gelir.Zira, yenmekten daha önemli ve etkili olan yenilme duygusunu karşı tarafa kabul ettirmektir.