Roma imparatorluğu dünya insanlık tarihinin en büyük devletlerinden biri idi.
Hükmettiği topraklar ve hükmettiği zaman düşünüldüğünde, günümüze kadar ulaşan arkeolojik kalıntılarını ilgiyle her meraklısının takip ettiği kurulmuş şehir devletlerini inşa edildiği zaman da dikkate alındığında; Roma medeniyetinin görkemi daha fazla anlaşılabilir.
Biz Türkler tabii kendi milletimizin kurduğu bir dünya devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu, yükselişi ve yıkılışı ile ilgileniyoruz.
Hâlbuki millet olarak diğer milletlerin yaşadığı iyi veya kötü olayları inceleyip, kendi milli politikalarımızı oluşturmalı. Toplumsal kararlarımızı derin analizler sonucunda almalıyız.
Türkiye yaklaşık 40 yıldır bir göç mühendisliği ile karşı karşıyadır.
İlk büyük geliş Irak diktatörü Saddam’ın Halepçe’de Kürtlere kimyasal silah kullanmasıyla başladı.
Bu göç dalgası sonunda Türkiye sathında sıradan bir terör örgütü olan PKK insan ve silah kaynağına kavuştu ve ırak sınırımızdaki ilçelerin işgal girişimlerini yapacak bir güce erişti.
Ak Parti iktidarından sonra gerek Iraktan gerekse Suriye’den Türkiye’ye yaklaşık 10 milyon insanın göç ettiği biliniyor.
Afganistan bölgesinde yaşayan “Peştun” diye anılan toplumdan da yaklaşık 2 milyon insanın ülkemize geldiği gözlemlendi.
(Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden gelenler zaten yaşadığımız toprakların sahibidir, biz kendimizi ne kadar ata toprağımızın sahibi olarak görüyorsak onlarında hakkıdır ve devletlerimizin arasında kimlikle gidip gelme teşvik edilmelidir)
Emperyalizm ülkemizi bölmek ve ekmeğimizi elimizden almak istiyor bu açık.
Türkiye’ye göç ettirilen insanları incelediğimizde tamamının emperyalizmin kullanımında olduğu görülecektir.
Dünyayı sömürmeyi planlayanlar elbette ki bünyelerinde tarihçileri de barındırıyor.
Tüm dünya tarihçilerinin ortak kanaatlerinden biri; Roma İmparatorluğunun yıkılmasının birkaç sebebinden biri, kavimlerin göçleridir.
Roma medeniyetinin ve gücünün zirvesinde iken, Orta Asya’dan Türk göçleri başlar.
Birer Orta Avrupa halkı olan Germenler, Franklar, Vizigotlar, Alanlar ve Ostrogotlar Karadeniz’in kuzeyinden gelen Türk göçlerinin önünden, Orta Urallar ve Orta Avrupa’dan, Roma toprakları olan Batı Avrupa’ya göç etmeleriyle, Roma devletinin kamu düzeni, ekonomik yapısı bozulmuş ve bir daha toparlanamamıştır.
Sonuçta yıkılmış ve şehir devletleri, derebeylik çağı başlamıştır.
Bu tarihsel oluşum ve kavimler göçünün getirdiği sosyolojik ortam tabii olarak emperyalizmin dikkatinden kaçmış olamaz ve bir argüman olarak kullanıma açılmış olması beklenmelidir.
Hiç kimse durup dururken evini, barkını, vatanı terk edip gitmez.
Afganistan’daki insanların başına Taliban’ı, Iraktakilerin başına kendi katliamlarını, Suriye’dekilerin başına IŞİD'i bela ettiler. Fakir, evsiz, barksız ihtiyaçlı hale getirdiler.
Sonrada Türkiye’ye göç ettirdiler.
Atatürk’ü anlatan “Bozkurt” adlı kitabın yazarı “Amstrong” Türklerin, Orta Asya’dan çıkıp, Avrupa’nın ortasına kadar gidebilmeleri ve yönetebilmelerini “Fakirliğin verdiği enerji”ye bağlar.
Bir büyük kavimler göçü ile karşı karşıyayız.
Gelenler demografik yapımızı, ekonomik yapımızı, milli yapımızı bozmak için getirilmiş görünüyor.
Devletimizi, milletimizi yönetenler biraz daha geniş düşünmeli.
Şahsi ikballerinden önce milletimizin geleceğini planlamalıdır.
Yok mevcutlar yetersizse, yeterli, bilgili, cesaretli olan milletin çocuklarına yer açsınlar...