2015 yılının haziran ayında yapılan seçimlerden sonra PKK’nın başlattığı kalkışma ülkücülerde derin bir kırılma meydana getirdi. Bahçeli önderliğindeki ülkücüler Erdoğan’a tam destek verirken, Akşener ve arkadaşları bu siyasete muhalefet ettiler. Bahçelinin stratejisi belliydi. MHP, milli politikalar takip ettiği sürece Erdoğan’ı destekleyecekti. Akşener’e göre ülkücüler ülkeyi yönetecek seviyeye gelmişlerdi.
Bu birikimi Erdoğan’ın peşinde harcamak yanlıştı. Ülkücüler, ülkücü bir cumhurbaşkanın seçilmesini sağlayarak ülkeyi yönetmeliydi. Ülkücülerin büyük çoğunluğunun kendisi gibi düşündüğüne emin olan Akşener, partiyi olağanüstü kurultaya götüremeyince, arkadaşlarıyla birlikte MHP’den ayrılarak İyi Partiyi kurdu. Çekirdek kadrosu ülkücülerden oluşan İyi Partinin kurucuları arasında merkez sağ, merkez sol ve milli görüş kökenli siyasetçiler de vardı.
2018 yılında yapılan seçimlere ülkücüler, iki büyük partiye bölünmüş olarak girdiler. Akşener ve ekibi, MHP’nin %3-4 civarında oy alacağından, İyi Partinin %20’yi yakalayacağından emindi. Akşener, diğer muhalif liderlerin ısrarlı taleplerine rağmen, muhalefetin müştereken Abdullah Gül’ü aday göstermesini kabul etmedi. Meral Akşener, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ‘’ülkücülerin adayı’’ olarak girdi. Onun planına göre ilk turda hiçbir aday seçilemeyecekti.
İkinci tura Erdoğan ve kendisi kalacaktı. Muhalif oylar kendisinde toplanacağından, Akşener, cumhurbaşkanı olacaktı. Plan güzeldi ama gelin görün ki, Akşener, İyi Partiye oy veren vatandaşların dahi oyunu alamadı. %20 civarında rey alarak ikinci olmayı hedeflediği seçimlerde, %7 oy alarak ancak dördüncü oldu. Seçim ikinci tura kalmadığı gibi dibe vuracağı öngörülen MHP, İyi Partiden fazla oy aldı. Yani Akşener’in hiçbir planı tutmadı.
‘’Ülkücü bir cumhurbaşkanın’’ seçilmesinin düşündüğü kadar kolay olmadığını fark eden Akşener, stratejisini değiştirdi. Devlet Beyi, Tayyip Beyi desteklediği için suçlayan Akşener, CHP ile Millet ittifakını kurarak 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde pek çok metropolü CHP’nin kazanmasını sağladı. Adana ve Mersin’in yönetimi MHP’lilerden İyi Partililere geçmedi. Ülkücülerden HDP’lilere alan açan CHP’lilere geçti. HDP’nin devamı olan Dem Parti aldığı desteklerden o kadar memnun kaldı ki, 2024 seçimlerinde de aday göstermeyerek CHP’li Mersin Belediye Başkanını destekledi.
İyi Parti, 2023 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olarak bugünlerde hırsızlık, yalancılık ve sahtekarlıkla suçladığı Yavaş’ı ve İmamoğlu’nu önerdi. Önerisi kabul edilmeyince HDP’nin açıktan desteklediği Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etti. Yani Bahçeli’yi Erdoğan’ı desteklediği için eleştiren Akşener, eleştirdiği faaliyetle mukayesesi bile mümkün olmayan noktaya savruldu. Ülkücülerin 2023 seçimlerinde de adayları vardı. Zafer Partisinin desteklediği Sinan Ogan %5 nispetinde oy aldı.
2023 genel seçimlerinin sonuçlarına baktığımızda dört ülkücü partinin %23 civarında oy aldığını görürüz. 2024 yerel seçimlerinde aynı partilerin oy oranı %12 dolayındadır. Bu oylara Ak Parti hanesinde gözüken MHP oylarını eklediğimizde %17 nispetini elde ederiz. Kaldı ki, kim aday gösterilirse gösterilsin ülkücülerin tamamının oyunu alması mümkün değildir. Ak Partinin bahse konu seçimlerde sırasıyla %35 ve %30, CHP’nin %25 ve %37 oy aldığı düşünülürse, ülkücü bir adayın ikinci tura kalması olanaksızdır.
İkinci tura kalındığı varsayılsa bile kritik pozisyondaki Dem Parti ve Yeniden Refahın ülkücü adayı tercih etmeyeceği açık değil mi? Kaldı ki son iki seçimde de ülkücüleri temsil ettiğini iddia eden iki aday vardı. Biri %7 diğeri %5 civarında oy alabildi. Bazı mahfiller Mansur Yavaş’ın CHP tarafından aday gösterilerek başkan olabileceğini düşünüyorlar. Ankara’yı kazanmak için bir ülkücüyü aday yapmak başka, ülkeyi bir ülkücüye teslim etmek başka.
CHP ikinci seçeneği asla kabul etmez. Yavaş’ı güçlendirmemek için aşırı solcu bir sanatçıyı Etimesgut Belediye Başkan adayı yaptılar. Kaldı ki, kurultayda Yavaş, Kılıçdaroğlu’nu destekledi. İmamoğlu delegelerin çoğunluğuna hakimken, Mansur Yavaş Ankara delegasyonunu bile belirleyemedi. Üstelik kurultaydan sonra Kılıçdaroğlu’nu destekleyen çok sayıda belediye başkanı saf değiştirerek İmamoğlu’nun veya Özgür Beyin ekibine katıldı. Tablo buyken, Mansur Yavaş’ın CHP’nın adayı olması sürpriz olur. CHP’de en iddialı aday İmamoğlu. O olmazsa Özgür Bey. Ülkücü, hayal peşinde koşmaz. Ülkücü, içinde bulunduğu şartları çok iyi analiz ederek Kızılelma’ya ulaştıracak doğru stratejileri belirleyen ve uygulayan idealisttir.
Yerel seçim sonuçları, eğer birlikte hareket edebilirlerse, Ülkücüleri kilit pozisyonuna getirdi. Bahçeli bu gelişmeyi seçimlerden altı ay kadar önce öngörerek İyi Partiye komşuluk önermişti. Dört ülkücü parti bu komşuluğu tesis etmeli. Dem Parti ile sıra dışı bir ortaklık kuran CHP ile birlikte hareket etmek mümkün olmadığından Ak Parti ile iş birliği güçlendirilmeli. Ülkemiz büyük bir ekonomik krizin içinde.
Bu krizden planlanan yurtdışı askeri operasyonlardan vazgeçmeden, savunma sanayiindeki projeleri durdurmadan ve enerjide dışa bağımlılığı azaltacak faaliyetleri sürdürerek çıkmalıyız. Türk Devletler Teşkilatını güçlendirme ve Türk dünyasını bütünleştirme siyasetinden ödün vermemeliyiz. PKK; Irak ve Suriye’den söküp atılmadan ve sığınmacı sorunu hafifletilmeden ekonomik olarak rahatlayamayız. Ülkücülerin birlikte hareket etmeleri yani daha güçlü olmaları, Ak Partiyi sığınmacılar konusunda da gereken önlemleri almaya sevk edecektir.