Vatan, millet, din, iman eşittir Erdoğan

Abone Ol

Sonunda baklayı ağızlarından çıkardılar, Bahçeli’nin ifadesiyle “söz konusu vatandır” dedikleri şey Erdoğan’ın “Allah ömür verdikçe Cumhurbaşkanlığında kalması” olduğu ortaya çıktı. Bunu bizzat Erdoğan söyledi. Öcalan’ın serbest bırakılması ve vatandaşın yumuşak karnı olan terör sorunu üzerinden gerçekleştirmeye çalıştıkları şey bu. Apo mecliste konuşmuşmuş, her gün televizyonlara çıkıp şehitlerimizin kemiklerini, ailelerini ciğerlerini sızlatmışmış kimsenin umurunda değil. En acıklı olanı şehit ve gazi derneklerinin sessizliğidir.

Apo bırakılınca, köşesine çekilip –susacağını mı- sanıyorsunuz? Böyle hasta ruhlu bir megaloman için susmak ölümdür. Her akşam haber bültenlerinde, televizyon ekranlarında onun o nurlu(!) endamını seyredecek, mutlu olacaksınız.

Bahçeli’nin –hata yaptık- diyeceğini sanan varsa yanılıyor. Siyasetçiler izah edemedikleri politikaları vatan, millet, din ve devlet gibi milletin gözü gibi koruduğu değerler üzerinden meşrulaştırmaya çalışırlar. Daha doğrusu zehiri bu kadehlere koyarak sunarlar. Nitekim Bahçeli de Erdoğan da bu akla ziyan politikayı izah edemiyor. Kimse de yeni yıkım sürecinin mahiyetini bilmiyor. Bunu ancak bölücü örgüt yanlılarının yazı veya sosyal medya paylaşımlarından öğrenmeye çalışıyoruz.

Geçmişte olduğu gibi, vicdanını kiraya vermiş bazı kalemler toplumu ikna etmek için devlet aklı argümanını kullanıyor. Keşke öyle bir akıl olsa da, her gece başımızı yastığa huzur içinde koyabilsek.

Bu iktidar, Suriye’ye de devlet aklı diyerek girdi. Oradaki çapulcuları destekledi. Üç günde Emevi camisinde namaz kılacaklarını söylediler. Aradan tam 13 yıl geçti hem Esat yerinde duruyor hem de Emevi camisinin yanına bile yaklaşamadılar. Çünkü Suriye’yi karıştırırken Esat’ın gücünü bile doğru dürüst anlayamamışlardı. Bir devlet aklı olsa, hem Esat’ın dayandığı tabanın gücünü, hem de Esat’ın boşalttığı alanları hangi örgütün doldurulacağını anlar ona göre hareket ederlerdi. Türkiye’nin Esat’ın yanında yer almak yerine karşısında yer alması bir PKK devletinin manivelası oldu. Bu bilerek veya bilmeyerek “Esat gitsin isterse PKK gelsin” politikasıydı. Şimdi de o PKK devletini Türkiye’nin kabullenmesini, mümkün olursa diğer bölgelerle birlikte Türkiye’nin kanatları altında büyüyüp dal budak salmasını istiyorlar. Bunu 1965’te Demirel’den de istemişlerdi, Demirel devlet adamıydı, hayır demişti. Bugün o çapta bir devlet adamı yok. Erdoğan’ın tek özelliği konuşmak, toplumu laf kalabalığı ile efsunlamak. İktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadar çözdüğü tek bir sorun yok. Sadece seçim kazanarak kendisini iktidarda tutup, hesap vermekten kurtuluyor.

Şu sığınmacı politikası da aynı akıl dışılığın başka bir göstergesidir. Medyaya yansıyan bilgiler doğruysa ülkemizde 12 milyon civarında Suriyeli Arap, 3 milyon Afgan, 1.5-2 milyon Afrikalı’nın olduğu iddia ediliyor. Bu kaba bir hesapla 16-17 milyon ediyor. Bu nüfusumuzun neredeyse yüzde 20’si demek. Hiçbir ülke, hiçbir devlet bu kadar kısa bir süre içinde bu kadar büyük bir nüfusun yükünü çekemez. Daha İranlıları, Iraklıları, Ermenistan’dan gelenleri saymıyorum bile. Bu kadar insanı Türkiye’ye transfer etmenin bize ne faydası var? Bu politikada bırakınız devlet aklını, akıl diye bir şey var mı? Önümüzdeki yıllarda şöyle diyecekler, ne Türk milleti ulan! Bu ülkede şu kadar Arap, şu kadar Afrikalı, şu Kadar İranlı var, Türk milleti yok Türkiye milleti var diyeceksiniz. Nitekim alıştıra alıştıra diyorlar da.

Ensar-muhacirin propagandası bu milleti dağıtmak, kabileleştirmek için dini kullanılan bir araçtı. Bugün olanla o gün olan aynı şey değil. Hz. Peygamber toplam 226 kişiyle birlikte Medine’ye hicret etmiştir. Çünkü müşrikler Hz. Peygamberi de öldürme kararı almış, başka yol bırakmamışlardı. O tarihlerde Medine’nin nüfusu 10-12 bin civarındaydı. Yani hicret edenler nüfusun yüzde 2’sine tekabül ediyordu. Üstelik Medineliler de Mekkeliler de Arap’tı. Kültürleri aynıydı. Bugün Sudan’dan, Mısır’dan, Suriye’den, Afganistan’dan gelenler için bir hayati tehlikeden söz edilemeyeceği gibi hepsi de farklı dinden olan yöneticilerden değil aynı dinden olan de despotlardan kaçıyor.

Türkiye tarihinin en kötü, en şaşkın yönetimini yaşıyor. Öcalan’ın meclise davetiyle PKK’ya büyük bir psikolojik takviye yapılmıştır. Bunun örgüte yeni alanlar ve taraftarlar kazandıracağı muhakkaktır. Bahçeli bu davetle, Türk milliyetçiliğine, onun toplum nezdindeki itibar ve inandırıcılığına büyük bir darbe vurmuştur. Amaç, Türkiye’yi terör belasından kurtarmaktan ziyade –tek adamın- iktidarını uzatmaktır. Vatan, millet, ezan, bayrak, devlet, din, iman eşittir Erdoğan.