Yörükler, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Oğuz kavminin torunlarıdır. Onların varları yokları sürüleridir. Yörükler, yazları geniş otlaklara sahip Toros Sıradağlarının içinde bulunan yaylalara kışın da genellikle, ılıman iklim kuşağı olan Akdeniz sahillerinde konar-göçer olarak yaşayanlardır.
Genellikle Mersin ve Antalya’da kışlayan Yörükler, mayıs ayı ile birlikte Toroslara sökün ederler. Yörükler, Mersin ve Antalya’dan sürülerini alarak Toroslardaki yaylalara bölük bölük gelmektedirler. Yörüklerin yaşam alanları, Toros Sıradağlarının 2.500 ila 3000 metreye kadar olan yüksek yaylalarıdır. Her Yörük obasının çıktığı yaylalar ayrı ayrıdır.
Günümüzde ne yazık ki Yörüklerin sayısı da, obası da azalmıştır. Bu azalışta son yıllarda para etmeyen et, süt ve süt ürünlerinin geldiği noktadır. Üreten ama ürettiğinin karşılığını alamayan Yörükler, bu sevdadan vazgeçmişler ve ister istemez yerleşik düzene uymuşlar/uymak zorunda kalmışlardır.
Yörük’ün yaylası bereketliyse Yörüğün kesesi dolar. Hayvanları iyi beslenir.
Yaylalar, hayvanlar için önemli olduğu kadar, Yörük’ün kendisi için de önemlidir. Yaylaların temiz ve sağlıklı havası, kirlenmemiş kaynak suyu, börtüsü-böceği Yörük için berekettir, bolluktur, güvendir, özgürlüktür. Özetle bu hava; hayatın ta kendisidir.
Yörük, kışlığını yayladan sağlar. Önünde varlığı olan koyun ve keçisinin sütünden, etinden, yününden, kılından, yavrusundan kazandıklarını; en yakın pazarlara götürerek ya paraya dönüştürür ya da kışlık olarak saklar.
Yörüklerin yaylalardaki hayatı, yarı izole edilmiştir. Kimi yörükler, medeniyetin pek çok nimetlerinden faydalanamazlar. Elektriksiz, televizyonsuz bir hayatı yaşar Yörükler.
Yörükler, bundan 15-20 yıl öncesine kadar Konya’nın Ermenek, Karaman, Bozkır, Seydişehir, Ereğli ilçelerinin sınırlarına kadar gelerek yayla da mallarını otlatırlardı.
Gelişen teknoloji, bu geleneği de törpülemiştir.
Globalleşme bu kültürü de bitirme noktasına getirmiştir.
Günümüzde Yörükler ne yazık ki çok ama çok azalmışlardır.
Kendileri bu hayattan usandırılmış olacaklar ki devletten yer talep etmişler. Talepleri karşılanan bu konar-göçerler yerleşik düzene başlamışlardır.
Yörüklerin azalmasına rağmen, Yörük Kültürü az da olsa yaşamaya devam etmektedir; Gençlerden, sosyologlardan, folklorculardan, üniversitelerimizden, belediyelerimizden önemle rica ediyorum; “Ne olur bu kültüre sahip çıkın. Arayın-sorun ve bu kültürü arşivleyin”
Yörük demek sadelik, samimiyet, Türk demektir.
Yörük, paylaşımcı, hoşgörülü ve zorluklara dayanıklıdır. Yörük, yardım sever, ince ruhlu, nüktedan ve çalışkandır.
Yörük, özgürlüğüne, bağımsızlığına, namusuna, vatanına, milletine, bayrağına, dinine, geleneklerine saygılı ve âşıktır.
Yörük, yiğittir, merttir, doğru sözlüdür. Yerine göre isyancı, yerine göre tevekkülcüdür. Onun için, “ Ferman Padişahın, dağlar bizimdir” der.
Yörük, aynı zamanda filozoftur da:
“ Vursan da yürümeyen at,
Bir bardak su vermeyen evlat,
Bir de geçimsiz çıktı mı avrat;
N’etçen ölümü, gir ağla, çık ağla.
Deh demeden yürüyen at,
Buyurmadan dutan evlat,
Bir de eyi çıktı mı avrat.
N’etçen düğünü, gir oyna çık oyna.”
Sevgili okurlarım, samimi takipçilerim: Yörük deyişinde ki inceliği, dersi, filozofça edebiyatı gördünüz mü?
Bütün Yörük kardeşlerimi kutluyorum. Neylersin ki Feleğin gözü kör olmasın; teknoloji ve sahipsizlik yedi bitirdi onları da.
Bugünlerde Toroslardan Akdeniz’e doğru inmeye başladı yörükler. Kışı sıcak iklimde geçirecekler. Bütün yörük kardeşlerime sağlık ve esenlik diliyorum. İyi ki varlar, iyi ki Yörükler.