19 Haziran'a Doğru
Sayın Bahçeli ülkücü camiada özellikle 1999 yılında iktidara gelmemizle başlayıp günümüze kadar, daima olumsuz eleştirilen ve sürekli tartışılıp, istenmeyen bir Genel Başkan konumundadır.
Yapılan bilimsel araştırmalar, ülkücü camianın % 84'ünün Bahçeli'yi genel başkan olarak görmek istemediği şeklinde sonuç vermektedir.
Hal böyleyken, sayın Bahçeli'nin hala Genel Başkan koltuğunda oturuyor olması, ne bilimsel olarak izah edilebilir, ne de akıl ve mantıkla. İki temel sebep var 1. Kör biat 2. Siyasi Partiler Kanunu.
Yıllardır her kanunu değiştirmemizi isteyen, hatta şarkılara konu olan "Aşkın Kanununu" yeniden yazmamızı isteyen AB, Siyasi Partiler Kanunu konusunda tek kelam etmemiştir, ilginç. MHP'de ki değişim isteği de tam bu noktada, 14 yıl engellenmiştir.
Örneğin 2002 de değişimi bizzat sayın Genel Başkan istemesine rağmen yine bizzat Genel Başkan tarafından engellenmiştir.
Çünkü sistem "Sen Seç Seni Seçsin" üzerine kurulmuştur.
Akıllı Zeki insan Sorulara doğru cevap veren değil doğru soruları sormasını bilendir derler. Maalesef, Bahçeli döneminde, sormayan, sorulamayan, el öpüp bunun en büyük dava adamlığı olduğunu sanan bir yapı oluşmuştur.
Ve şerefleri Bahçeli'ye sadakatle orantılıdır. Yazık...
Davanın Türkiye'nin geleceğinin okunması noktasında, ülkücü kadroların bu hali dava ve ülkemize en büyük zararı vermektedir. Ülkücülerin bu ülkeye sahip çıkacak en büyük güç olduğunu, Ama bu gidişle MHP kendine çeki düzen vermezse gücünün kalmayacağını, Hiç de ülkücü timsal olmayanların elinde karanlığa doğru sürüklenen gelecek endişesi taşındığını, Ölümden sıtmaya razı olmuş bir toplum olmaya alıştırıldığımızı, Üstelik küreselliğin ve kapitalizmin getirdiği sol bir dirayetin de yok edilip bölücü etnik yapıya teslim olup yok edildiğini, Tek tavır koyan ülkücü duruşun yok edilmeye çalışıldığını, Halkın beklentilerine haykırışına kulak verilmesi gerektiğini, Gören ülkücü irade, son sözü söylemiştir. Artık yeter, Büyük Türk Milleti'nin Bekası için MHP iktidarına, MHP iktidarı için ise güçlü bir MHP yönetimine ihtiyaç var.
Bu gücün 19 Haziran'daki Türkiye'nin 4 bir yanından Ramazan oruç dinlemeksizin gelen irade sayesinde teşekkül edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Unutulmamalıdır ki 19 Haziran'da salonda olmak Başbuğ Türkeş başta olmak üzere, şehitlerimiz ve milletimize en büyük borcumuzdur.
19 Haziran'da oylanan tüzük değil, biat mı, istişaremi, el öpme mi, dik durma mı, sözde lider potasında erime mi dik durma mı, iktidar mı, üç beş kişinin koltuğumu olacaktır.
Anadolu'nun her yanından isyan bayrağını açanlara selam olsun