Türk kamuoyu Qatar Emiri’nin anacığının yapılması planlanan “Kanal İstanbul’un” güzergâhında 44 dönüm 44.000 m2 arsa aldığıyla meşgul.
Hoca Nasrettin ne demişti, “Parayı veren düdüğü çalar.” Hanımefendinin parası varsa şartlarda uygunsa istediği yerden arazi alabilir.
Bu bayan, neden Iğdır Ovası’ndan, Konya Ovası’ndan, Çukurova’dan, Antalya sahillerinden v. Almamış da İstanbul’dan Kanal İstanbul’un geçeceği yerden 44 dönüm arazi almış?
Bu arazide salatalık yetiştirmeyi düşünmüyordur sanırım. Bir bildiği mi var, yoksa bir bilenler bu bayana gereken ön bilgilerimi vermiş acaba? Emine ya da Ayşe Hanım’da parası varsa gidip ABD’nin gelecek vaat eden bir bölgesinden arsa alabilirler mi? Böyle bir şeyi bilme olasılıkları var mı?
Eğer buradan bir rant sağlanacaksa neden bir Türk değil de, Qatar Emiri’nin anası olsun?
Lichtenstein, Vatikan, Lüksemburg, Andora diye bilinen devletlerin de kaç dönüm arazi üzerinde kurulduklarını unutmayalım.
ELEKTİRK FATURALARI EL YAKIYOR MU?
Bütçe görüşmeleri bazı gerçekleri öğrenmemize neden oldu. Umarım 2021 yılı bütçe görüşmelerini basına kapalı yapmazlar.
Enerji Bakanı soruları yanıtlıyor.
Bir soruya karşılık; Türkiye’de son üç ayda elektrik faturasını ödeyemeyen abone sayısı: 3.365.784 kişi imiş. Bu rakamı üç le çarparsanız 10.097.752 kişinin elektriği kesilmiş ve karanlığa mahkûm edilmiş oluyor. Her evde üç kişi hesabıyla!.
Doğalgaz da da durum buna benzer. Sn. Enerji Bakanı’na bakarsak devlet Doğalgazı olması gerekenden % 59 daha ucuza veriyormuş halka.
Lütfen gölge etmeyiniz, ihsanınızdan vaz geçtik.
Bu, ülkenin kalkındığının bir işareti oluyor bizi yönetenlere göre
Türkiye’de 14.000.000 On dört milyon aile Sosyal yardım ile geçinmekte imiş. Bu, neyin göstergesi; kalkınmışlığın mı varlığın nedeni mi?
Türk insanı onurludur, Gururu her şeyin önünde gelir. Bu insanlar herhalde keyfinden ve neşesinden elektrik faturalarını ödememezlik yapmıyorlar. Bu insanlar çaresiz, bu insanların cebinde para yok.
Ama hükümete ve AKP’lilere sorsanız Türkiye Cumhuriyet Döneminin altın çağını yaşıyor.
Türkiye kamu baskısı olmasa idi 500 milyon dolarlık batan bir “SİMİT SARAYINI” devralacaktı, T.C. Ziraat Bankası eliyle. Oysa biz 50 milyon dolarımız yok diye ordumuzun gözbebeği Tank-Palet Fabrikasını Katar ordusuna devretmiştik.
Bundan sonra seçimlerde halkımıza çayla birlikte bol susamlı simit de atarız. Hani devlet tüccar mı ki fabrika, işletme çalıştırsın deniliyordu?
Tutturdular Kanal İstanbul. Eğer muktedirseniz bu asil millete iş ve aş verin. Sükse ve rant peşini bırakın.
Bu, neyin nesi oluyor. Birileri aklının estiğini yapıyor. Zararı ülke çekiyor.