İktidar partileri,konuşacak çok fazla şey kalmadığından, beka sorunu üzerinden toplumu konsolide etmeye çalışıyorlar.
Ekonomi iyi diyemezler. Çünkü vatandaşın parasını toprağa yatırarak duvara tosladıklarını biliyorlar. En geri ülkeler bile ucuz kredi bulabilirken Türkiye bulamıyor. Çünkü demokrasiden, hukuk devletinden uzaklaştık. Yabancı sermaye iktidarın siyaset tarzına güvenmiyor. Tehditle, şantajla, iftira ile seçim kampanyası yürütülüyor. Böyle bir ülkeye kim yatırım yapar?
Daha dün Avrupa parlamentosu AB ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını istedi. Aynı parlamento yıllar önce neredeyse oy birliğine yakın bir çoğunlukla Türkiye'yi aday üyeliğe kabul etmişti. O zaman da AKP iktidardaydı. AB aynı AB ama AKP aynı AKP değil. Köprünün altından çok sular geçti. CB Erdoğan'ın o zaman ki söylemleri ile bugünküleri karşılaştırın bugün gelinen noktanın sebebini kolayca bulabilirsiniz. Dünün AKP'si umut vaat ediyordu, bugünün AKP'si korku vaat ediyor.
Ülkeyi çok iyi yönettik, Suriye'de doğru politikalar uyguladık da diyemezler. Ülke iyi yönetilseydi zaten bu durumda olmazdık. Suriye'den Türkiye'ye bir düşmanlık gelmedi, Esat yakaladığı teröristi bize iade ediyordu. Neredeyse aramızda sınırlar kalkmıştı. ABD istedi bir gecede Esat'ı düşman ilan ettik. Bir ülkede merkezi yönetim zayıflayınca otorite boşluğunu örgütler doldurur. Esat zayıflayınca Suriye'deki tek örgütlü yapı PKK'nın Suriye kolu PYD'nin devletleşeceği belliydi. Biz müdahale ettik, PKK devletleşti. Kendi elimizle bir terör devleti kurdurduk. Bu mudur başarı, bu mudur beka siyaseti? Şimdi Suriye'de ABD ile Rusya ne kadar izin veriyorsa o kadar hareket edebiliyoruz. İki emperyalist gücün arasında kıpırdayamaz hale geldik.
Türkiye bu noktaya durup dururken gelmedi. Öyle vahim hatalar yapıldı ki Türk milletinin geleceği ipotek altına alındı. Bahçeli konuşacak bir şey bulamadığı için beka beka diye bağırıp duruyor. Bu ülkenin gelecek elli yılını kurtarmak onun elindeydi, zamanında önüne gelen Apo'nun idamına imza atsaydı, PKK başı kopmuş tavuk gibi olacaktı. Yargı PKK'nın başının gövdesinden ayrılmasına karar verdi, Ecevit, Bahçeli ve Mesut Yılmaz imzalamadı. Daha kötüsü İkiz sözleşmeler olarak bilinen Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel haklar sözleşmesine atılan imzalardır. Bazılarının İkiz İhanet Sözleşmesi dediği bu sözleşmeler BM'de Bahçeli'nin de içinde bulunduğu ANASOL-M hükümeti döneminde imzalandı. AKP iktidarı döneminde de meclisten geçirilerek kanunlaştı. Bu sözleşmelerin ortak 1. maddesi halklara self-determinasyon, yani kendi kaderini tayin hakkı tanıyor. Ve bu hak bir insan hakkı olarak kodlandığı için Anayasal değerdedir. Yarın kendini halk olarak tanımlayan bir topluluk bu hakka dayanarak referandum yoluyla ayrıma talep edebilir. Siz de bu sözleşmeye imza atmışsanız bunu kabul etmek zorundasınız. Şimdi bu anlaşmalara imza atanların beka sorunu var diyerek vatandaştan oy istemeye hakları var mıdır? Beka sorunu var demek, vatan toprağının tamamını veya bir kısmını kaybetme sorunu var demektir. Bugün on sekiz ada Yunan'ın işgali altında, beka hassasiyeti üzerinden siyaset yapanların niçin sesleri çıkmıyor. Toprak işgali beka sorunu değil midir?
Mesele beka değil, ülkemizin bekasının tehdit altında olmasını asla istemez, böyle bir duruma da bigane kalmayız. Asıl mesele milli hassasiyetler üzerinden seçim kazanmaktır. Ancak ülkenin bekasını sağlamakla adı geçen partilere oy vermek arasında doğrudan hiç bir ilişki yoktur. Tam tersine yukarıda saydığım nedenlerden dolayı ülkenin bekasının tehdit altına girmesinde bu iki partinin büyük sorumluluk ve vebali vardır.