Derdimiz yalnızca virüs değil ki tedavi olup kurtulalım ya da klasikleşen haliyle “maske, mesafe, temizlik” kuralına uyup yakalanmayalım! Burada o aşı bu aşı konusunu da tartışacak değiliz. Zaten anlasalar da anlamasalar da o konular hakkında ahkâm kesen bir dünya televizyon bülbülü var. Kılıçdaroğlu’nun “Aday olup olmayacağı” ya da “Aday olup olamayacağı” da bizim işimiz değil. O meselenin ıcığını cıcığını da çıkaranlar çıkardı; bize ne? Yalnız dokunmadan geçemeyeceğim. Kılıçdaroğlu, TBMM’deki Bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma sırasında, “Beğenmiyosan aday olup seçil de sen yap” (Aslında aday ol da boyunun ölçüsünü al) kabilinden yapılan sataşmalar üzerine “Aday olup olamayacağımı size kim söyledi” diye sorarak onları susturmuştu ama kerli ferli siyasiler, televizyonlarda tartışma programları yapanlar ve konuk ettikleri akademisyenler, gazeteciler, her işten anladıklarını sanan başkaları o cümledeki inceliği bile anlayamadan, üstelik hemen ardından “Ben Demokratik, halkçı Parlamenter sistem istiyorum” diye yeri göğü inletmesine ve dahi sonra “Bizim bir ittifakımız var. Kimin aday olacağına Millet İttifakı karar verir” diye açıklık getirmesine rağmen bıkmadan usanmadan gündem yapmaya devam ettiler, daha da edecekler. En iyisi bunları geçelim.

Geçelim, çünkü milletimizin başka dertleri var…

CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel TBMM’de düzenlediği basın toplantısında elinde bir evrak sallayıp oradan okuyarak Cumhur Başkanlığı İletişim Başkanı ve eşinin aldığı maaşlarla ilgili açıklamalar yapmıştı. Hemen arkasından AKP milletvekillerinden üçünün “Paralı askerlik” haklarından faydalandıkları ama askerlikte geçen süreye rastlayan maaşlarını da aldıkları açıklandı. Bu bilgiler ya da iddialar açıklanınca İletişim Başkanı ve eşi, ardından da söz konusu olan milletvekilleri açıklamalarda bulundular. Elimizde belge olmadığı için kim nereden ya da nerelerden ne kadar maaş aldıklarını, “Huzur Hakkı” alıp alamadıklarını bilemeyiz. Onun için de kendi beyanlarını doğru kabul etmek durumundayız. Ancak “Aldığımızı Mehmetçik Vakfı’na bağışladık” ya da “İhtiyaç sahiplerine verdik”, “Hayır kurumlarına gönderdik” gibi açıklamalar hoş değil. Bu lafları duyunca, “Milli Piyango’nun haram olduğunu biliyorum ama çıkan parayı hayır işlerine veriyorum” diyenler aklıma geldi. Bu yol doğru bir yol değildir ve devleti yönetenler, şayialara sebep olan bu tür atamalar yapmamalı, kimse birden fazla maaş almamalı, o da yetmezmiş gibi Yönetim Kurulu üyeliklerine atanmamalıdır. En azından, işsizlik had safhada ve o işleri yapma kabiliyetine sahip okumuş adamlarımız çaresiz ortalıkta dolaşırlarken aile boyu atamalar ve birden fazla görevlendirme yapılmamalıdır.

Bir zamanlar güzel bir geleneğimiz vardı bilirsiniz; “Askerliğini yapmayan adamdan sayılmaz” ve adam sayılmadığı için de “Kız verilmezdi!” Tabii yakın bir geçmişe kadar askerliğini yapmayanlar belli işlere alınmaz ve Milletvekili de olamazlardı. Eğer öyle olsa idi o üç milletvekili ve varsa başkaları zaten seçilemezlerdi. Hadi kanun değişti ve seçildiler ama askerlik sürelerine rastlayan maaşlarını dondurmaları gerekirdi.

Sosyal Medya çok hoş bir mecra… Bir arkadaş şöyle bir paylaşım yapmış: “Yağa, tuza, sabuna KDV var. Şekere, çaya, ekmeğe KDV var. Elektriğe, gaza, kömüre KDV var. İlaca bile KDV var. Gelin görün ki sosyetenin gözdesi pırlantaya KDV yok ama düşünebiliyor musunuz bebek bezine KDV var! Çiftçinin traktöründe kullandığı yakıta KDV var ama zenginin denizlerde sefa sürdüğü yatta kullanılan yakıta KDV yok! Nerede ise unutuyordum: Milli Piyango biletine de KDV yok, iyi mi?”

Sonra da ekleyip kendi kendine dalgasını geçmiş: “Yılbaşı bileti alsam % 18 KDV cebimde!..”

Altına yorum yazan bir arkadaş hemen moralini bozuvermiş:

“Boşuna ümitlenme arkadaş… Hayal kurmak bedava ya; Milli Piyango’ya o yüzden KDV koymamışlardır ama sen yine de aldanma. Ne kurnaz tacirdir o? Tüpçü işini bilir. KDV’si içindedir onun, içinde!..”

Özel hastanelerin meşhurlarından birinin İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’de 20 şubesi varmış ama merkezi Batman’da imiş. Neden biliyor musunuz? Çünkü Batman vergiden muaf olan iller arasında. Üstelik merkezi orada olduğu için devlet teşvikinden de faydalanıyormuş.

Bir de böyle açmazlarımız var. Asıl işin ve asıl para kazandığın yerler başka bölgeler olsun ama merkezini Batman’da gösterdiğin için o bölgeye tanınan imkânların hepsinden faydalan! Acaba onlar da aldıkları teşvikleri ve ödemedikleri vergileri hayır kurumlarına veriyor olabilirler mi? Benimki de soru işte. Ah bu koca şeytan; insanın aklına neler de getiriyor!

Biz bu konuların yüklediği dertlerle dertlenirken Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) bir tebliği yayınlanmasın mı? Bu tebliğe göre, “Dağıtım ve tedarik şirketlerinin (yani meşhurların meşhuru Cengiz İnşaat ve Sabancı gibi elektrik dağıtım şirketi olan kuruluşların) yıl içinde yapacakları dernek aidat giderleriyle temsil ve ağırlama giderleri ve ilan giderleri elektrik faturalarına yüklenecek. Bu giderlerin yanı sıra şirketlerin yapacağı denetim, danışmanlık ve müşavirlik giderleri, dava, mahkeme, avukatlık, icra ve arabuluculuk giderleri, noter harcamaları gibi işletme giderleri yüzde 7 artırılarak fatura hesabına dâhil edilecek. Bunların dışında da şirketlerin yapacağı haberleşme, seyahat ve konaklama harcamaları ile personel yollukları, odalara ödedikleri aidatlar ve büro harcamaları da vatandaşın elektrik faturasına eklenecek.”

Tebliği okuyan herkesin anladığı bu ancak EPDK, tam da anlaşılamayan bir açıklama yaparak, “Söz konusu giderlerin özelleştirme öncesinde de bulunduğunu, giderlerin tüketiciye yansıtıldığı fakat gelirlerin ise şirkete bırakıldığı iddiasının doğru olmadığını” ifade etti ama doğrusu hiç de ikna edici değildi. En azından Tebliğ’de yer alan “Temsil ve ağırlama giderlerinden” bahsedilmiyor, ilan giderleri için şu cümlelere yer veriliyordu:

“İlan giderleri faaliyetle ilişkili resmi ilanlardır, reklam amaçlı ilanları kapsamamaktadır. Bu ölçüde büyük ve her tüketiciye dokunan bir faaliyetle iştigal eden şirketlerin faaliyetlerinin doğal sonucu olarak tüketiciyi bilgilendirmeleri ve ilanlarda bulunmaları gerekmektedir.”

İyi de be EPDK, mesela ben evimi, arabamı satmak için ilan verecek olsam belirlediğim fiyata ilan giderlerimi de mi ekleyeceğim? Elektrik şirketleri zaten hemen hemen hazıra kondular ve doğru dürüst yatırım bile yapmadılar ama tıkır tıkır para kazanmaya devam ediyorlar. Şu salgın döneminde bile elektrik paralarını ödeyemeyenlerin elektriklerini hemen kesiyorlar. Onların ilan paralarını niye biz vereceğiz ki? “Faaliyetle ilişkili ilan” parasının tüketiciden alındığı nerede görülmüş? Zaten TRT Payı, Kayıp Kaçak, Sayaç Okuma, Sayaç söküp takma, Sayaç Ayar ve Bakımı, Kesme – Bağlama, Elektrik Fonu, Elektrik Tüketim Vergisi diye bilmem kaç kalem para alınıyor. Yazıktır, günahtır; millete bu kadar yük yüklenmez.

Derken, hemen her gün gündem olan Katar Emirliği’nin, Tank Palet Fabrikası ile olan ilişkisini tam olarak çözemeden, Borsa İstanbul’a ortak olması vesilesi ile bir marifetini daha öğrendik. Daha doğusu marifet içinden marifet çıktı! Duyduğumuzu söylesek olmaz, hesap kitap işlerine aklımız ermediği için de en iyisi Haber Türk Yazarı Fatih Altaylı’nın yazdıklarından alıp aktaralım…

Türkiye Futbol Federasyonu ile anlaşarak 550 milyon dolar vermek şartı ile Süper Lig maçlarının yayın hakkını alan Katar, iki yıl boyunca bu parayı ödemiyor. Bir ara da malum, bu yüzden maçların naklen yayın işi tehlikeye girmişti. Katar sonunda, Futbol Federasyonu’nu 300 milyon dolara razı ediyor. “Bunun Borsa İstanbul ortaklığı ile ne ilgisi var” diyebilirsiniz tabii. Katar, Futbol Federasyonu’na ödemediği 200 milyon dolarla Borsa İstanbul’a ortak oluyor, 50 milyon doları da cebine koyup gidiyor. Derken şeytan yine rahat bırakmadı ve vesvese verip duruyor: “50 milyon dolara da Kanal İstanbul çevresinden tarla almış olmasın?..” Ballı kaymaklı bir iş değil mi?

Olur mu olur da, yine de sormadan edemeyeceğim. AKP iktidarları döneminde iyice semiren o meşhur beş müteahhidinden biri olan Nihat Özdemir aynı zamanda TFF Başkanı’dır malum. Engin iş tecrübesi olduğu için alış verişi, pazarlığı iyi bilir. Katarlılara yapılan 250 milyon dolarlık indirim Federasyon’un işi değil de kendi şirketleri ile ilgili bir konuyu ilgilendirseydi böylesine cömert davranabilir mi idi? O 250 milyon dolar lig maçlarının naklen yayın havuzunda kalsa da şu zor dönemde Futbol kulüplerine dağıtılsa olmaz mı idi?

Aah, ah!.. Yeter artık yeter!.. Dert bir olaydı ağlamak da kolaydı yazmak da ama çorap söküğü gibi geldikçe geliyor, yazdıkça dökülüyor. En iyisi burada bitirelim.