Nasıl bir yılı geride bırakıyoruz? Kimse yenisinin de ne getireceğini bilmiyor.
Yeni yıla gireceğiz mi? Diye düşünmeye başladı insancıklar.
Dünyayı bozduk tamircisi yok.
Karabasan gibi korku tünelinden geçiyoruz sanki.
Korku filminin içinde gibi yaşıyoruz.
Dünyayı bozduk.
Her yerinden arıza veriyor.
Tamir edilemiyor. Edilmekte isteyen var mı? Bilinmez.
Kim mi bozdu? Biz bozduk biz insanlar biz!!!
Nasıl tamir edeceğini de bilmiyor, beceremiyor. Beklide...
2020 yılına nice umutlarla girdik bizler, insanoğulları.
Beklemediğimiz, aklımızın ucundan bile geçirmediğimiz, hayal bile edemediğimiz bir yılın içinde kendimizi buluverdik.
Bütün kurallar alt üst oldu.
Dışkımızın kokusunu aldığımıza sevinir olduk.
Kimse kimsenin elimden tutamıyor.
Sohbetlerin arasına telefon girdi.
Baba evlattan kaçıyor.
Sevdiklerimiz son yolculuğuna yalnız gidiyor. Son bir kez yüzünü göremiyoruz
Çocuklarımızı doyasıya öpüp koklamayı bırak sarılamaz olduk.
Komşu komşunun kapısını çalmaya korkuyor.
Herkes birbirinden kaçar oldu. İnsanlık can çekişiyor.
Olmaz denenler oldu. Asla denenler yapılıyor.
Dünyanın bütün düzeni terse döndü sanki.
Dünya yılsonu hesabını tutturamadı.
Bir türlü de kendine gelemiyor.

Dünyanın BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ bozulduğundan durmadan bir yerlerinden patlak verip duruyor.
Dünyanın genleriyle oynayınca ruhu da hastalandı.
Morali çok bozuk çok. Karabasanlar basıyor.
İnsanlık dünyanın ayarını bozarken kendi sonunu da getiriyor olabilir mi? Açgözlü insanoğlu dünyayı kendiyle birlikte öldürüyor olabilir mi?
Nasıl bir dönemle sınanıyoruz yaradanım?
Dünyada bütün denklemler tepetaklak oldu.
Bazılarının hesabı tutarken, İnsanlığın tebdili şaştı.
Bilinen her şey, bilinmeze yol aldı. Yolun sonu ise belirsizliğe yelken açmış nereye gittiği belli değil.

Bozmadan önceki dünyanın halini arıyoruz ama bulamıyoruz. Ayarları ile öyle çok oynamış insanoğlu ki doğal halini bitirmiş. Bulmak için çabalasa da bulur mu? Bilinmez bir denklem.
Belki insanlar tez zamanda dünyaya işkenceden vazgeçerse nimetini yeniden insana sunar yaradan. Umarım.
***
Yaptığının farkında ama hâlâ felaketten fırsat çıkarmanın peşinde de koşmayı ihmal etmiyor.
Bireysel veya uluslararası güçler, felaketi kâra çevirmenin peşinde olmaktan asla vazgeçmiyorlar.
Bu yaşadıklarımıza insanoğluna payına tamamını verebiliriz.
Kutuplar eriyor.
Susuzluk dünyanın en önemli sorunu, görünen o.
Havanın ısısı gittikçe artıyor. Sıcaklık desen alevlenirken yer küre ısınıyor, kuruyor, kurutuyor… Yağmur ormanları yanıyor, kuraklık çığ gibi büyüyor.
Hortumlar artıyor, fırtınalar çoğalıyor.
Yağmurun bile sekli değiştirdi.
Ya yağmıyor, ya oluk, oluk akıyor.
Yazın ortasında kar yağıyor. Kışın yaz havası yaşıyoruz.
Seller önüme ne varsa katıp götürüyor, kentleri yutuyor.
Seller Yıkıyor sürüklüyor parçalıyor, yok ediyor. Coğrafi durumu değişiyor.

Üstü kötü kullanırken içten de kırılıyor dünya. Deprem olup devriliyor.
Kentlerin yapısı desen iyiden dünyayı zorluyor.
Kent diye yığılan beton yığınları depremler arsında çığlık atıyor.
Son yıl neler oldu dünya bile kendine inanamıyor. Kâinatın içimde sürüklenip duruyor.
Görünen o ki eğer insanlaşmaz isek dünyayı tez zamanda elbirliği ile öldüreceğiz.
Dünyayı insanlar hastalandırdı, bir virüsle de kendilerinin ihaneti ile kendilerini vurdu.
Bunlar da yetmezmiş gibi hırs uğruna, güç uğruna, bencillik adına dünyayı yakıp yıkarken, insanlığı da öldürüyorlar.

Neyin peşindeler, hangi uygarlık insanlık âlemini mutlu eder, insanlığı yaşatır diyen güç yok.
Salgının yerine GÜLÜŞ BÜLAŞISI yayılsa bu dünyaya nasıl güzel olmaz mı? Ölmek yerine mutlu olmayı, gülmeyi becersek gülsek olmaz mı?
Sadece benim, ben olacağım diyen güçler insanlığı savaş malzemesi yapmaktan asla geri durmuyorlar.
Hâlâ akıllanmadıysak başımıza gelen her şeyi hak ediyoruz demek ki.

Kalın Sağlıcakla_Salgın Dünyadan Uzak Olsun__Meyrem’ce