Emperyalizm, pusuda bekleyen bir gölge gibi; kimin ipini ne zaman çekeceğine karar veren, kimin önünü ne zaman açacağına kendi çıkarlarına göre hükmeden sinsi bir akıl. Güç ve denge oyununda kuralları o koyuyor ve herkes bu oyunda bir piyon.

İtaat ettikleri sürece “stratejik ortak” ya da “dost ülke” olarak tanımlanır, desteklenir ve korunurlar. Yönetimleri ne kadar baskıcı olursa olsun, emperyalizmin çıkarlarına dokunmadıkları sürece her şey yolundadır.

Mısır’da Sisi, Orta Amerika’da Noriega, Suudi Arabistan’da Salman gibi isimler, gücün görünmez eli tarafından desteklenen kukla yönetimlerdir.

Emperyalizmin gözünde bir liderin kullanım ömrü, itaati kadar uzundur. İhtiyaç kalmadığında ya da ipleri elden kaçırdığında, aynı güç tarafından devrilir, harcanır.

İran’da Şah Rıza Pehlevi, Panama’da Noriega, Filipinler’de Marcos gibi liderler, bir zamanlar baş tacı edilirken, gün geldiğinde çöküşleri hızlandırılmıştır.

Emperyalizmin emirlerine boyun eğmeyen ve kendi halkının çıkarlarını savunan liderler ise hedef tahtasına yerleştirilir ve acımasızca yok edilir. Onların kaderi genellikle ya suikast ya da kanlı bir devrimdir.

Şili’de Allende, Libya’da Kaddafi, Irak’ta Saddam ve bugün Suriye’de Esad gibi isimler, emperyalizme başkaldırının ağır bedelini ödemiştir.

Emperyalizmin oyunu değişmez; sadece oyuncular değişir.

Sadece çıkarlarına hizmet edenler ayakta kalır, diğerleri ise tarihin mezarlığında yerini alır. Bu oyunu görmeyenler ise, kullanılan piyonların kimler olduğunu anlamadan izlemeye devam ederler.