Anayasa tanım olarak bir devletin yönetim biçimini, toplumların o ülke içindeki egemenlik haklarını, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğinin belirlendiği temel kanunlardır.
Anayasalar devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirler.
Türkiye Cumhuriyeti devleti 1923 yılında “Ne "mutlu Türküm diyene” ilkesiyle, Türk milliyetçiliği aydınlanması yolunda kurulmuştur.
Türkiye devleti Milliyetçi esaslar üzerinde kurulmuştu ama Türkiye devletinin kurulmasından önce 400 yıl şeriatla, mutlakiyetle yönetilen ümmetçi bir yönetimle idare edilmişti.
Haliyle Türkiye devleti kurulduğunda her ne kadar bir Cumhuriyetçi taraftar kitlesi oluşmuş iken geri planda kalan büyük bir ümmetçi taraftar kitlesi var idi.
Var olan ümmetçi kitle Cumhuriyetten önce emperyal güç olan İngiltere tarafından nasıl kullanılmış ise, Cumhuriyet kurulduktan sonrada ABD tarafından kullanılmıştır.
Yaşadığımız coğrafyada Türkler net olarak sadece 1924 anayasasını hazırlamış ve uygulamaya koyabilmiştir.
Cumhuriyetin kurulmasıyla ümmetten millete, tebaadan bireye geçiş ve milletleşme sürecimizi halen yaşıyoruz.
Yaşadığımız milletleşme sürecinde toplum hassasiyetlerimizin oluşması sonucu Anayasalarımızda da bu hassasiyetlerin uygulamaya konmasını getirmiştir.
Hani Cumhuriyetin kurulması sırasında var olan ve kendilerinden önceki abileri gibi emperyal güçlerle iş birliği yapmaya istidatlı gayrı millî tabanla veya entelejansla milli unsurlar arasında sürekli bir mücadele yaşanmıştır.
Halende Türkiye’de yaşanan siyasi mücadele kullanılmaya açık ümmetçi güçlerle milli güçler arasındadır ve sonuçta asıl kavga bu eksende yaşanacaktır.
Türkiye’yi son 21 yıldır bir Cumhuriyet karşı devrimcisi ümmetçi siyasal yapı yönetmektedir.
Bu siyasal yapı ile Cumhuriyetin kurucu değerleri birbirine tezat teşkil etmektedir.
İki yapı arasındaki en önemli tezat millet tarifindedir.
Bir ümmetçinin millet tarifi ile bir milliyetçinin millet tarifi aynı değildir.
Millet kelimesinden her iki görüş de ayrı anlamlar çıkarmaktadır ve bu iki siyasal akım asla aynı tencerenin içinde bir arada olamayacaklardır.
Türkiye’yi ümmetçi siyaset yönettiğine göre getireceği Anayasal temel kanunlarda kendi dünya görüşüne göre olacaktır.
Ümmetçilerin getireceği hiçbir Anayasal teklifte özne Türk milleti olmayacak, Türk milletini merkezine alan bir kanun metnine ümmetçilerin rızası olmayacaktır.
Türkiye halen 1982 anayasası ile yönetiliyor.
1982 anayasası tam 21 kez değişikliğe uğramış, bu değişimin 12’si Ak Parti iktidarında olmuştur.
177 madde olan 1982 anayasasının 134 maddesi değiştirilmiştir.
Her değişim bir iyilik getirebilir eğer toplum menfaati adına hareket ediliyorsa.
Fakat değişimi getirmeye çalışanlar şüpheli ise, daha önce getirdikleri değişimlerde toplum yara almış ise toplum olarak yoğurdu üfleyerek yememiz gerekmektedir.
Ümmetçi iktidar 2010 yılında bir Anayasa değişikliği getirdi.
Geldiğinde millete gökten yıldızları, herkese Marsta göl kenarı villa vadediyordu fakat görüldü ki değiştirilen Anayasa ile Türkiye yüksek yargısı tamamen CİA’nın emrine veriliyordu.
Yüksek yargı bir karar verecekse dosya önce ABD Pensilvanya’ya gidiyor oradan gelecek direktif ile Türkiye’de karar verilip uygulanacak.
Sonuç olarak 2010 Anayasa değişikliği Türkiye’yi bir CİA organizesi darbe teşebbüsü ile karşı karşıya bırakacak.
Türkiye devletini 15 Temmuz gece yarısı T.C. vatandaşı sokaktan toplayacaktı.
Ümmetçi yapının getirdiği son anayasa değişikliği ucube bir tek adamlık sistemi oluşturmuş tüm Türk milletinin kaderinin tek bir kişinin iki dudağının arasında bırakılması sonucunu getirmiş.
Türk demokrasisini 150 yıl geriye götürmüş.
Türkiye ekonomik büyüklük olarak Dünyada 19 ‘uncu sırada iken 22‘nci sıraya gerilemiştir.
Şimdilerde bir Anayasa değişikliği topluma sunulmaya çalışılıyor.
Anayasa değişikliği teklifinin merkezinde kendisini Türk milletinden değil de “İbrahimi” milletten olduğunu ve milletin çoklu bir yapı olduğunu söyleye bir kişi ve 12 Eylül öncesi Maocu görüşte olan bir kişi var ve bu kişiler ümmetçilikte uzlaşmış vaziyette.
Türk milleti kendi kanından birinin veya birilerinin hazırlayacağı tüm iyiye değişimlere açıktır.
Ama kendisini Türk milletinin bir mensubu olarak görmeyen karışıkların yazacağı bir harfi bile kabul etmemelidir…