Türk siyasetinin temel sorunlarından biri siyasete fikircilikten ziyade liderciliğin hakim olmasıdır.

Görünüşte Milliyetçi, İslamcı veya solcu olanlar aslında gerçekte Bahçelici, Erdoğancı veya Kılıçdaroğlucudur.

Bu da siyasete ilkelerin değil kişisel hırsların hakim olmasına neden olmakta, partileri toplumun malı olmaktan çıkarıp, liderlerin kişisel mülkü haline getirmektedir. Bu tip siyasette bir davaya hizmet ettiğini sananlar aslında bir kişinin egosuna hizmet ederler. Çünkü inançları ile peşinden sürüklendikleri insanların yaptıkları çeliştiğinde, tercihlerini çoğu kez liderlerinden yana kullanırlar.

Siyasi ahlak, ancak siyasetin ilkeler üzerinden yapılması ile mümkündür.

İlke ortadan kalkınca ahlak da ortadan kalkar.

SİYASET DİLİ

Siyasette kullanılan dilin önemi büyüktür. Diliniz ne kadar kucaklayıcı olursa etki alanınız o kadar geniş olur.

AKP Mahalli seçimleri kullandığı, ayrıştırıcı, bölücü, hasımlaştırıcı dil yüzünden kaybetti.

İstanbul seçimi ciddi bir uyarı olmasına rağmen dilini değiştirmedi.

Çünkü AKP’yi kuranların politik bilinçleri biz ve onlar ayırımı üzerinden şekillenmişti. O siyasi kimlik ve bilinçten kurtulamadıkları için dillerini de değiştiremiyorlar.

Ancak, o dilden daha kötü, daha pespaye bir dil kullanan başka partilerde başka siyasetçiler de var. Bütün siyasi mücadele ve birikimleri başkalarına hakaret ve tehdit etmekten ibaret olan bu karanlık tipler yüzünden partileri her geçen gün irtifa kaybediyor. Küfür, hakaret bir siyaset biçimi değil bir ahlaksızlık biçimidir. Bu tipler siyasetten temizlenmedikçe partiler arasında sağlıklı ilişki kurmak mümkün değildir.

FIRAT’IN DOĞUSU

Hükümet Fırat’ın doğusunu PYD’den temizlemekte kararlı olduğunu söylüyor. Öyle olmasını dilerim. Çünkü ne kadar kararlı olduğumuz konu varsa bu hükümet hiçbirinde sağlam bir duruş ortaya koyamadı.

İnandırıcılık biraz da geçmişte yapılanların verdiği izlenimle ilgilidir.

Geçmişe baktığımızda bu iddiayı doğrulayacak örnekler bulabilmek mümkün değil.

Bugün bir Fırat’ın doğusu meselesi varsa yine sorumlusu da bizzat bu hükümettir. IŞİD’in önünden kaçan PYD’lileri Türkiye üzerinden giden Barzani’nin Peşmergeleri kurtardı. Onların yemek parası bu hükümetin kaymakamı tarafından verildi. Yaralıları Türkiye hastanelerinde tedavi edildi. PYD Fırat’ın doğusunda devletleştiyse sorumlusu PYD yenilmesin diye sınırlarımızı Barzani’nin askerlerine açanlardır.

Peki şimdi niye böyle?

AKP yanlışını anladıysa bu iyi. Bize düşen Arap dünyası ile bin yıllık sürekliliğimizi kesecek bu oluşumun yok edilmesine destek olmaktır. Ama bütün bu karşı çıkma görüntüleri -elimizden geleni yaptık- türünden toplumsal tepkileri önlemeye matuf bir girişim ise bunun kabul edilebilir bir yanı olamaz.

ABD BİZE YARDIM EDER Mİ?

CB Erdoğan ABD’ye gitti, bazı görüşmeler yaptı. Görüşmelerin birinci maddesi Fırat’ın doğusundaki terör yapılanması idi.

Her ABD seyahatinden sonra yandaş medyanın yaptığı yayınlara bakmayın. ABD kendi amaçları dururken Türkiye2nin menfaatlerini korumaz. ABD’den medet umanlar milli menfaatlerini koruyamazlar. Bu konuda ABD siyasetini de özetleyecek en güzel sözlerden birini yine bir ABD başkanı Roosvelt söylemiştir: BİR ULUSUN KENDİ GÜCÜYLE KORUYAMADIĞI BİR ŞEYİ ULUSLARARASI TOPLUM VEYA HUKUK KORUYAMAZ!