“Gezdim Halep Şam,
Eyledim ilmi talep,
Meğer ilim bir hiçmiş,
İlla edep illa edep…”
Koca Yunus, Bizim Yunus, Yunus Emre asırlar öncesinden ne güzel söylemiş değil mi? 22 yıllık iktidarları döneminde nerede ise 22 Milli Eğitim Bakanı, 22 eğitim sistemi değiştiren AKP hükümetleri bu süre zarfında yurdun her bir köşesini İmam Hatip Liseleri ile donattılar. Diyorlardı ki “Dindar nesil yetiştireceğiz!”
Al sana “Dindar Nesil!..” Bir siyasetçinin oğlu olduğu söylenen ve “Soyyüce” soyadını taşıyan İmam Hatipli bir genç büyük bir soysuzluk örneği gösterdi. O genç, bugün İmam Hatip Liseleri varsa onu da borçlu olduğumuz, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hem de ders kitabında bulunan resmini koparıp eline aldıktan sonra yılışık ifadelerle buruşturup kırıştırarak ahlaksızca, iffetsizce edep yerlerine sürüyor ve güle oynaya kırıtarak bir de videoya çektiriyor. Söz konusu videonun çekildiği Marmara İmam Hatip Lisesi’nin Okul Aile Birliği listesi yayınlandı ki, eğer doğru ise adeta bir siyasi partinin grup toplantısı gibi. Başta Bilal Erdoğan olmak üzere kimleeer kimler yok ki!
Temelinde ahlak olmayan dindarlık sahibini ve onun o hale gelmesine yol açanları ancak ve ancak Cehenneme götürür. Çünkü İslam Peygamberi Hazreti Muhammed “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurmuştur. Dindarlık taslayanlar ahlakın kıyısından bile geçememişlerse İslamiyet’i hiç anlamamış, Peygamber’den öğüt almamışlar demektir.
Bu olay yalnızca o çocuğun bir saçmalığı ya da ferdi bir edepsizlik, şahsi bir ahlaksızlık, bilinçsizce yapılan bir hakaret olarak görülmemelidir. O çocuk ve benzerlerinin nasıl bu hale geldikleri, getirildikleri, aileleri, okuldaki ortamları, verilen eğitim, aldıkları öğütler sorulmadan, sorgulanmadan geçiştirilemez.
Sanki öyle bir uygulama varmış gibi ellerine, “Arapçayı yasaklamak ırkçılıktır” yazan pankartlar tutuşturup ortaya salınan İmam Hatip öğrencisi genç kızlarımız da aynı anlayışın kurbanıdırlar. Kimsenin Arapça’yı yasakladığı yoktur, olamaz da. Nasıl ki İngilizce, Fransızca, Almanca öğretiliyor ve öğreniliyorsa Arapça da öğrenilecektir. Karşı olunan ve hoş olmayan, olur olmaz yerlerin Arapça tabelalarla donatılması ve Allah’ın ayetlerine de karşı gelinerek “Ahiret dili Arapçadır”, “Arapça yapılmayan dualar kabul olmaz” gibi saçmalıkların dayatılmasıdır. Nasıl ki hiçbir Arap ülkesinde Türkçe tabelaya rastlamıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde de Arapça tabela olmamalıdır. Kur’an-ı Kerim’i yalnızca “Benim oğlum/kızım bina okur döner döner yine okur” kabilinden papağan gibi tekrarlayıp mana derinliğine girmeyenler/giremeyenler bunu anlayamazlar. Arapça, diğer bütün diller gibi Allah’ın yaratma kudretinin eseridir ve Kur’an-ı Kerim, son Peygamber Hazreti Muhammed Arap toplumunun içinde yaşadığı için o dille indirilmiştir. Çünkü önemli olan anlatabilmek ve anlayabilmektir. Bu konuda bizzat ayetlerle belgelendirerek birkaç defa yazı yazıp yayınladım. Dileyenler internetten, “Arapçaya İslam Yazısı Demek Kur’an-ı Kerim’i Hiç Anlamamak ve İslamiyet’ten Habersiz Olmak Demektir” başlıklı yazımı bulup okuyabilirler.
Evet… Her ile bir, iki, üç, beş üniversite açmak “Diplomalı işsiz” sayısını arttırırken sayısı 7 milyonu bulan üniversite gençliği “işsiz” olarak kabul edilmediği için TÜİK’in işsizlik rakamlarını düşük göstermesine yardımcı oluyor. Kar – zarar hesabına girildiğinde ise zararda olduğumuz açıkça ortada. Bunun gibi, yüzlerce İmam Hatip Lisesi, İmam Hatip Anadolu Lisesi açmak da vasıflı din adamı yetiştirmeye ya da imanlı, inançlı, dindar nesiller yetiştirmeye bir katkı sağlamıyor. Az, öz, kaliteli, vasıflı olmak daima iyidir, faydalıdır.
İmam Hatip Lisesi açma konusundaki pervasızlık insanlarda nefret uyandıracak hale gelmiş durumda. İhtiyaç var mı yok mu demeden, nerede ise Cumhuriyet’le yaşıt bazı ilk okullarla orta okulların bile İmam Hatip Liselerine dönüştürülmesi akıl alacak gibi değil. Örnek çok da Ankara’dan oldukça dikkat çeken bir örnek vermek istiyorum. Ankara, Ulus… Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dualarla açıldığı, özel ve güzel bir mimari ile yapılan ilk binaları hala ayakta duran tarihi semt. O binalardan ikisi de Latife Hanım İlkokulu ve Atatürk Ortaokulu olarak Anafartalar Caddesi üzerinde bulunuyordu. O okulların binaları yine bütün ihtişamları ile yerlerinde duruyor da isimleri uçurulmuş, yerlerine başka isimler kondurulmuş. Ankara sevdalısı Osman Çakır arkadaşım 10 Eylül 2023 tarihinde çektiği resimleri gönderdi. Okula kondurulan isim, “Ulus İlk Meclis Anadolu İmam Hatip Lisesi!” Atatürk adı statlardan, kültür merkezlerinden, başka okullardan kaldırılmıştı ama bari Ankara’nın, Cumhuriyet’in, Atatürk’ün hatırına artık tarihe mal olmuş bu okulların kendi adlarını yaşatsaydınız!
İktidardakiler böyle isim operasyonları yapınca birtakım tarikat, cemaat mensupları, “Hocaefendi” diye ortaya çıkıp esip savuranlar Kur’an-ı Kerim’den ziyade hurafe ve menkıbelere dayalı söylemleri ile huri edebiyatlarının arasında Atatürk’e dil uzatmaktan da geri durmuyor, ortamdan etkilenen çocuklar da işte bu örnekte olduğu gibi işi terbiyesizliğe, ahlaksızlığa kadar götürüyorlar.
Bu terbiyesizliği yapanlara karşı hemen bir destekçiler grubu oluşuyor ki olacak iş değil. İşin garibi Kuveyt’ten mi Katar’dan mı zengin, şımarık bir Arap da o ahlak dışı hareketi yapan çocuğa destek olup avukat vs. masraflarını karşılamak istediğini söyleyebiliyor.
Aaah Berat Albayrak ah! Devri iktidarında seni de çok eleştirmiştik ama aslında akıllı adammışsın; memleketin içine düştüğü, düşürüldüğü durumu önceden gördün, söyleyeceğini söyleyip sırra kadem basıp gittin. Gerçekten de at izi it izine karışmış durumda ama anlamak istemeyen o kadar insan var ki!
Düştüğümüz, düşürüldüğümüz şu duruma bakar mısın? Bozacının şahidi şıracı misali Türkiye dışından biri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, İstiklal Savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ahlaksızca hakaret eden birinin avukatlığına ve maddi destekçiliğine soyunuyor. Devlet yetkililerimizin, Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarının, hatta savcı ve hakimlerimizin bu konuda ne düşündüklerini ne yaptıkların ve ne yapacaklarını gerçekten merak ediyorum.
Yazımıza, Yunus Emre’den ilhamla “İlla edep, illa edep” diyerek başlamıştık ama “Bu da geçer Ya Hu” diyemiyoruz. Çünkü devran böyle giderse geçeceği yok. Onun için “Edep Ya Hu” diyerek Allah’a sığınalım:
Edep Ya Hu!