İslam sadeliği emreder. Gösteriş, lüks, ihtişam, gurur ve kibri de men eder. İki cihan Peygamberi Müslümanlarla sohbet ederken odaya giren bir Yahudi, bakar, bakar ve kimin Hz. Muhammed olduğunu seçemez ve “Hanginiz Muhammed?” diye sormak durumunda kalır.

İşte İslam ve onun Peygamberi böylesine sade ve yalın bir dindir.

Bütün ilahiyatçılara, Diyanet İşleri Başkanı, İl ve ilçe Müftüleri, vaizler ve İlahiyat Fakültelerindeki ilahiyatçılara soruyorum: “Hz. Muhammed saray, köşk ve malikâne yaptırmış mıdır? Ondan sonra gelen halifelerden: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali köşk, saray yaptırmış mıdır?

Cevap HAYIR değil mi?

Köşk, saray kültürü ne zaman oluştu? Halifeliğin Emevilere hile yoluyla geçmesi ve Muaviye’nin döneminde değil mi?

İslam da ilk saray ve köşk bu döneme denk gelmiştir. Hatta Muaviye, Hz. Ali’ye Cuma hutbelerinde hep küfür ettirdiği için ki; bu küfürlü hutbe yıllar, tam 80 yıl sürmüştür ki kendilerinden Ömer bin Abdülaziz’in halifeliği zamanına kadar. O, Hz. Ali’ye küfrü yasaklamıştır. Allah razı olsun.

Bu küfür ve hakaretlerden rahatsız olan Müslümanlar, ya cumalara gitmemeyi ya da Cuma namazı kılınır kılınmaz hutbeyi dinlemeden camileri terk etmeye başlayınca Muaviye, Cuma hutbesini de namazdan öne aldırmıştır.

Günümüzdeki pek çok İslam anlayışı, Muaviye kültüründen gelmektedir.

Kimi dincilerin, kendinden olmayanlara ve milli kahramanlara küfür etmeleri de o günden gelen bir Muaviye kültürdür.

Muaviye dönemi, İslam’ın örselenme ve siyasallaşma dönemidir. Gösteriş, lüks ve israfın patladığı, süslü kürk ve cübbelerin sırtları süslediği dönemdir. Saltanatını rahat sürdürmek adına, binlerce HADİS’lerin uydurulduğu zaman dilimidir.

İslam, “Yiyiniz, içiniz fakat asla israf etmeyiniz!.” Demesine rağmen, günümüz Müslümanlarının lüks ve israf batağına saplanmaları, izah edilecek gibi değildir.

Bu, bir insanın, “Ben Allah’a inanıyorum” demesine rağmen hal ve hareketlerinde Allah’tan korkusuzca davranmasına benzer. Hem Allah diyeceksin hem de ondan korkmayacaksın!..

İslam beldeleri, ne yazık ki saray, lüks ve israf kültürünü, “Allah sana verdiği zenginliği sen de görmek ister” anlayışına sığınarak sürdürmekteler. Hz. Peygamber 10 odalı evde mi oturuyordu desem, bana kızarsınız “CAHİL” diye değil mi?

Şimdi başa dönersek; Hz. Peygamberin ümmetiyim diye övüneceksiniz ama onun yapmadıklarını ve asla onaylamadığı lüks, israf ve saray kültürüyle de yaşayacaksınız.

Oldu mu ya?

Osmanlı torunu olmakla övünen nice kişilere de bir çift sözüm olacak. Osmanlı Söğüt yaylasında ÇADIR’da kurulmuştu. Atı, eşeği, katırı ve devesi vardı. Adalet ve eşitlik kültürüyle büyüdü, büyüdü. Güç, akıl ve düşüncede idi.

Yıkıldığında da Sarayları vardı, cariyeleri vardı, saltanat arabaları vardı.

Bu, böyle biline. Müslüman’ım diyenlerin yanlış yaşam TARZLARI yüzünden İslam; zarar görmekte pek çok genç İslam’dan uzaklaşmaktadır. Böyle İslam mı olur diyerek.

Saray ile İslam asla bağdaşmaz. Dolar almış başını giderken saray da, ejder soslu bilmem ne ikramı nedir? Anadolu insanı her gün bunları ı yemekte?

Saray kültürü, iddiasında bulunduğunuz Peygamber yolundan; makas değiştirmektir.

Esen kalınız.