Kahpe Devir:
Devire “kahpe” derler, oysa devirin suçu ne ki?
Yozlaşan duyguları devir mi doğurdu?
Satılan beyinleri zaman mı pazarladı?
Unutulan maziyi zaman mı sildi?
Dün sövülenlere bugün övgüler dizilmesini zaman mı söyledi?
Dün övgü dolu birlikteliklerin bugün karalanmasını zaman mı fitneledi?
Zamanın suçu ne?
Doğrusu, övülmeyi hak edeni övmektir ki “övgü” pula dönmesin, yine doğrusu mümkün mertebe(!) kimseye sövmemektir ki yarın yüz yüze bakılabilsin…
Hukuku Korumak:
Yani insanlık onurunu korumak, arkadaşlık hukukunu korumak ve bizim açımızdan özellikle de ülküdaşlık hukukunu korumak. Bakın kendimden bir örnek vereyim.
Muhsin Yazıcıoğlu (merhum) MHP’den ayrılmış ve yeni bir parti kurmuştu. Peki ülküdaşlık hukukunu unuttu mu?
Ben Büyük Birlik Partisine hiç oy vermedim, Muhsin Başkan da bunu bilirdi. 2009 yılının başlarıydı, işyerinden öğle arası çıkmış Ankara-Kızılay’da dolaşıyordum. Yeşil ışıkta bir vatandaş omuzuma dokundu. “Beyefendi şu arabadan sanırım size sesleniyorlar” dedi. Döndüğümde Muhsin Başkan’ı gördüm makam arabasının arka koltuğunda. Cam açıktı, döndüm selamlaştık, yanına gittim tokalaştık. Bir kırmızı ışık müddetince sohbet ettik ve o sohbet son görüşmemiz oldu. Birkaç ay sonra malum şehadet haberini aldık.
Sanki hiçbir şey yokmuş gibi, sanki partisine oy vermişim gibi, sanki MHP’den ayrıldıktan sonra da eskiden olduğu üzere onun için raporlar hazırlamışım gibiydi tavrı…
Selamı sıcak bir Allah selamıydı, kelamı şirin bir ülküdaş kelamıydı, tebessümü samimi bir arkadaş tebessümüydü.
İşte ülküdaşlık hukuku buydu.
İşte kendisinin deyimiyle, “iki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok!” sözünün uygulaması buydu.
Şafak vakti asılırken bile dik durabilmek, madem gidiyorum şunu söyleyeyim de belki kurtulurum ucuzluğuna kapılmamaktı ülküdaşlık hukukunu korumak.
Velican Oduncu’nun mezar taşındaki, “Deyin Ki Anama / Dostu Yok Ki Medet Uma / Yiğitlikte Usta Ama / Kaphelikte Yok Velican" sözleriyle yanmak ve o yangıyla ülküdaşını karalamamaktır ülküdaşlık hukukunu korumak.
Bana Ne
Bilirsiniz, Nasrettin Hoca çarşıda dolaşırken boşboğazın biri, "Hocam, az önce nar gibi kızarmış bir tepsi baklava götürdüler," demiş.
Hoca fazla umursamadan, "Bana ne?" demiş.
"Amma, baklava tepsisini sizin eve götürdüler" demiş boşboğaz.
Hoca terslemiş adamı, "O zaman sana ne?”
Şimdi bu fıkra durduk yere hem de ülküdaşlık hukuku vurgusunun ardından, hem de tam bu devirde(!) aklıma nereden geldiyse?
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun mazisini ve atisini unutmadan mazideki hukuku koruyanlara ve geleceğe umut saçanlara…