AKP ve Sn. Erdoğan, büyükşehirleri kaybetmenin şokunu atlatamamışlar. 31 Mart ve Haziran İstanbul seçimleri sonrası Sn. Erdoğan, “Seçildiler ama belediye meclislerinde azınlıktalar. Onun için topal ördek konumundalar” diyerek yeni seçilen belediye başkanlarını bir şekilde çalıştırmayarak başarısız olmaları için her yolu deneyeceklerini ima etmişti.
Gelinen nokta: İstanbul B. Belediye başkanı E. İmamoğlu, “Kamu bankaları bize kredi vermiyor.” Diyerek haklı bir serzenişte bulundu. Ankara B. Belediye başkanı M. Yavaş’ta, “Kamu bankası bizim bir teminat mektubumuzu kabul etmedi.” Diyerek haklı bir sıkıntıdan söz etti.
Kamu bankaları, neden böyle bir davranış sergilerler? Kamu bankalarının paraları AKP’nin mi, Sn. Erdoğan’ın mı yoksa bizlerin vergilerinden mi oluşmakta?
İpin ucu hükümetin elinde olduğundan mı yoksa bu kurum yöneticilerinin serbest irade yetkilerinin olmamasından mı?
İmamoğlu bu sıkıntıyı, “Bu sadece İBB’ye mahsus değil. CHP’li 11 B. Belediyemize yapılıyor. Tabii kamu bankaları hangi motivasyonla bunu yapıyor bilemiyorum. Çünkü bankaların motivasyonu ekonomiktir. Ama motivasyonlarının ekonomik olmadığı çok açık. Biz Türkiye’de yabancı bankalardan kredi kullanıyoruz iyi ki onlar var.”
(İşin ilginç olanı da; devletin yıllık % 5-6 ile aldığı krediyi İBB’nin yıllık % 2 yani libor seviyesinde aldığıdır. Yabancı sermaye Belediyelere devletten daha fazla güven duyuyor olmakta.)
Belediye bulduğu kredi ile AKP’nin para bulamadığı için durdurduğu 8 metronun tamamlanmasında kullanacakmış.
İstanbul dahil Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya cezalandırılmak mı isteniyor? Buralarda AKP’li seçmen dahil insanlar yaşamıyor mu? Bu insanlara hizmet gitmesin mi?
Sn. Erdoğan, yenilginin hıncını belediye başkanlarını topal ördek konumuna düşürme amacıyla burada oturan insanları neden cezalandırmak istemekte?
Sn. Erdoğan, “Madem Horana katıldın öyleyse oynayacaksın, kredi bulmak senin işin.” Demekle üstü örtülü bu seçilmiş başkanları ekonomik olarak tehdit mi etmekte?
Sn. Erdoğan keyifli bir şekilde, “Havalar böyle giderse susuzluk kapıda, çare bulacaksın arkadaş” demekle koltuklarına henüz oturmuş başkanları başarısız olmakla mı suçlamak istemekte?
Siz yarım asırdır İstanbul ve Ankara’yı idare etmiyor musunuz?
31 Mart yerel seçimleri öncesi siz “İstanbul ve Ankara’nın su sorununu 2071 yılına kadar çözdük” demiyor muydunuz?
Yoksa bizler mi yanlış anlamıştık?
Lütfen aklımızla alayı bırakın artık!.. Arşivler yalan söylemez ve geçmiş daima gölgemizdir;
Yoksa biz nereye gitsek bizi takip eder.
İnanın halk her şeyi artık görüyor. Fakat korkudan söyleyemiyor. Bunu 31 Mart seçimlerinde görmediniz mi? 13 bin oya hayır dediniz, asil millet size “al öyleyse 806 bin fark” demedi mi?
Bütün belediyeler bizimdir. Belediyeler hizmet etmiyorlarsa yakalarına yapışalım. Ama hizmet ediyorlarsa da yardımcı olalım, işlerini kolaylaştıralım.
Asil halkı cezalandırmak, elbette karşılık bulacaktır.
Adil olalım, hakkaniyetten ayrılmayalım, şeffaf olalım. Bizlere de bu yakışır.
NOT: İktidar öyle yapmakla, seçilmişleri mi, seçmenleri mi cezalandırmış oluyor. Huzur ve bereket dolu bir haftaya selam olsun.