Azerbaycan’a Ermeni saldırıları 1988 yılında yani SSCB dağılmadan başladı. Rusya, ABD, Fransa ve İran’ın desteklediği Ermeni çeteleri, peyderpey Karabağ’ın tamamını ve Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal ettiler. Ermeni saldırıları ve işgaller zaten yüksek olan milli bilinci daha da yükseltti. 1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Azerbaycan Türkleri, Kızıl Ordunun tanklarına karşı duramadılar. Bakü işgal edildi ve oluk gibi kan akıtıldı. Bu gelişmeler Azerbaycan’ın SSCB’den bağımsızlığını ilan eden ilk cumhuriyet olmasına ve milli şuuru zirve yapan halkın, milliyetçi ve Turancı lider Elçibey’i büyük farkla cumhurbaşkanı seçmesine yol açtı.

Elçibey’in ‘’Vahdet Azerbaycan’’ adı altında birleşik Azerbaycan politikası takip etmesi, Rusya ile ipleri atması ve Ankara’yı dahi tedirgin edecek kadar Türkiyeci olması, Rusya ve İran’ın Ermenistan’a olan desteklerini arttırmalarına ve Elçibey’in sürgüne gönderilmesiyle sonuçlanacak süreci başlatmalarına yol açtı. Elçibey, görevi düşmanla savaşmak olan Hüseyinov tarafından düzenlenen darbeyle devrildi ve yerine geniş kesimlerin ittifakıyla Haydar Aliyev getirildi. Rusya’yı çok iyi tanıyan Aliyev, Politbüro üyeliğine kadar yükselmişti. SSCB’de bu seviyeye gelen ilk Türk’tü. Gorbaçov’un  devlet başkanı seçildiği süreçteki tek rakibiydi. Muhafazakarlar Aliyev’i,  reformcular Gorbaçov’u desteklemişler, Gorbaçov göreve gelince Aliyev ve ekibi tasfiye edilmişti.

Aliyev görevdeki ilk yılında sürekli Rusya’yı öven ve Rusya endeksli politikalar takip edeceğini vurgulayan demeçler verdi. Aynı zamanda yasaları değiştirerek ekonomiyi liberalleştiren, yabancı yatırımları teşvik eden ve para transferini kolaylaştıran düzenlemeler yaptı. Aliyev, arka arkaya düzenlenen ve işgal edilen toprakları kurtarmayı amaçlayan askeri harekatlar başarısız olunca 1994 yılında Ermenistan’la ateşkes anlaşması imzaladı. Fakat Bakü büyük güçlerin baskılarına rağmen barış anlaşması imzalamaya yanaşmadı.

Aliyev, ateşkes anlaşmasından sonra yabancı yatırımcıları ülkeye davet etti. Yatırıma açılan petrol ve gaz sahalarının çoğu ihtilaflıydı. Hazar’ın statüsüne göre ya bu alanlara sahip olan ülke değişiyordu ya da alanlar ortak kullanım bölgesinde kalıyordu. Azerbaycan diğer kıyıdaş ülkelerin yapmadığı bir hamleyi yaparak, Anayasa’ya, petrol ve gaz sahalarının olduğu suları, vatanın ayrılmaz bir parçası olarak koydu. Yapılan düzenlemeler ve enerji sahalarının Anayasa’ya koyulması yabancı yatırımcıların ülkeye akın etmesini sağladı.

‘’Statüsü belli olmadan Hazar’a yabancıların sokulmasını güvenliğine yönelik tehdit olarak kabul edeceğini’’ açıklayan Kremlin, gelişmeleri protesto etmekten ve Azerbaycan’ı BM’ye şikayet etmekten başka bir şey yapamadı. Aliyev hem devam etmekte olan Çeçenistan savaşından istifade etti hem de verdiği beyanatlarla Rusya’yı yatıştırdı. Ukrayna, Gürcistan ve Moldovya’nın düştüğü hataya asla düşmedi. NATO ve AB’ye katılma gibi Rusya’nın kırmızı çizgisi olan konuları gündeme getirmedi. Ukrayna ve Gürcistan, Bağımsız Devletler Topluluğundan ayrılırken Azerbaycan birliğe en çok katkı sağlayan ülkelerden biriydi.

Aliyev Rusya’nın enerji sektöründe faaliyet gösteren kamu şirketlerini ülkedeki projelerin çoğuna %5-10 gibi oranlarla ortak etti. Böylece Rusya zımnen, ihtilaflı sahaların Azerbaycan’a ait olduğunu kabul etmiş oluyordu. Takip edilen politikalar, Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı şikayet ederken ve Nota verirken, Enerji Bakanlığının Azerbaycan’ı desteklemesine yol açtı. Aliyev, kamu şirketlerinin yanında Rusya’nın en güçlü oligarklarını enerji projelerine, sahalara ve nakil hatlarına ortak etti. Petrol nakliyesinde onların gemilerini kullandı. Böylece zaman içinde Rusya’da Azerbaycan’ı destekleyen güçlü bir lobi oluştu.

Ekseriyeti Yahudi olan Oligarklarla tesis edilen ilişkiler Rusya kadar İsrail’de de etkili oldu. Azerbaycan’daki Yahudi azınlığı ve İsrail’e göç eden Azerbaycanlılar da ilişkileri iyileştiren faktörler oldu. İlaveten İsrail, Azerbaycan petrolünün majör müşterisi olurken Azerbaycan, İsrail’den yüklü silah alımları yaptı. Bu hamleler özellikle ABD’de ve Avrupa’da çok güçlü olan Yahudi lobisinin Azerbaycan’a tam destek vermesini sağladı. Aliyev, Yahudi Lobisini yanına çekmek için Ermenilerin soykırım iddialarını dahi kullandı. Bu iddialar genel kabul görürse ‘’Yahudilerin soykırıma uğramış tek ve müstesna ulus olma imtiyazını kaybedeceklerini’’ her fırsatta tekrarladı.

Azerbaycan’a yatırım yapan dev petrol şirketlerinin ve yatırımları finanse eden bankaların baskın çoğunluğu Amerikalı veya Avrupalıydı. Bu kuruluşlar, Azerbaycan’ın istikrarı ve güvenliği onlar açısından da çok önemli olduğundan hem kendi memleketlerin de hem de dünya ölçeğinde Azerbaycan’ın en güçlü destekçileri oldular. Bakü, uluslararası lobi şirketleriyle çalışarak, imajını daha da pekiştirdi.

‘’Asrın Projesinde’’ Azerbaycan’ın payından Rusya’ya %10 veren Aliyev, İran’a da %5 verdi. İran’a çok tepkili olan ABD projeye desteğini çekecek gibi olunca geri adım atarak %5 hisseyi iptal etmek zorunda kalan Aliyev, İran’ı memnun edecek başka formüller geliştirdi. İran’ın kamu şirketlerini daha mütevazi sahalara ortak ettiği gibi SWAP modelini geliştirdi. İran’ın enerji sahaları ülkenin güneybatısındadır. Azerbaycan ise kuzey sınırında. Azerbaycan, sınırda teslim ettiği kadar gaz ve petrolü Basra Körfezinde teslim alarak nakliye maliyetini minimize ederken, ambargolar nedeniyle ekonomik darboğaz yaşayan İran, kuzey bölgelerinin enerji ihtiyacını, Azerbaycan’dan aldığı gaz ve petrolden sağlayarak hem ülkeyi boydan boya kat edecek nakil hatları inşa etmekten hem de taşıma giderlerinden kurtuldu.

Otuz yıl süren hazırlık sürecinden sonra askeri operasyon başladığında Ermenistan destekçilerini kaybetmişti. Azerbaycan’a açıktan destek veren ülkeler az sayıda da olsa ses çıkarmayarak zımnen destek verenler çok fazlaydı. Bünyesinde Ermeni azınlık olan ülkelerde hiçbir etkisi olmayan kınamalarla süreci geçiştirdiler. Yahudi lobisinden çok daha zayıf olan Ermeni lobisi varlık gösteremedi.

İran’ın Ermenistan’a destek vermeye devam ettiği iddia edilebilir. İran açısından Azerbaycan’ın güçlenmesi en büyük tehditlerdendir. Sınırın kuzeyinde on, güneyinde otuz milyon Türk var. Tahran, Azerbaycan’ın güçlenmesini, zenginleşmesini ve İran Türkleri için bir cazibe merkezi haline gelmesini asla istemiyor. Buna rağmen hem Bakü’nün takip ettiği politikalar hem de İran Türklerinin düzenlediği yoğun protestolar Tahran’ı daha mutedil hareket etmeye itti.

Hiçbir zafer sadece cephede kazanılamaz. Cephe kadar diplomasi de önemlidir. Azerbaycan işgal edilen topraklarının yanında Karabağ’ın her karışını da kurtarabildiyse bunda ‘’Bedrin askerleri kadar şanlı olan’’ askerlerimizin yanında çok uzun süre ‘’ilmek ilmek dokunarak’’ yürütülen diplomasi de etkili oldu. İşgallerin, başta Hocalı olmak üzere katliamların ve Kızıl Ordunun zulümlerinin yanında Elçibey ve arkadaşlarının hayatları pahasına aşıladığı milliyetçilik ve vatanseverlik duyguları gencecik evlatların vatanları için hiç çekinmeden ölüme yürümelerinde müessir oldu.