Türk ordusu, Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyini kapsayacak ve kara ve hava kuvvetleriyle eşgüdüm içinde icra edilecek büyük bir operasyona hazırlanıyor. Türkiye, üç haftadır Bahçelinin ağzından terörist başına, ‘’terör örgütünü lağıv ettiğini ilan etme’’ çağrısını tekrar ediyor. Apo bu çağrıyı yapmazsa ya da çağrı yapılır ama karşılık bulmazsa Kasım ayı içinde operasyon başlayacak.

Kasım ayının hem mevsimsel hem de konjonktür olarak uygun olduğu düşünülüyor. Karakış henüz bastırmamış olacak. ABD seçimleri yapılmış fakat yeni başkan henüz iş başı yapmamış olacak. Biden zaten gidici olduğundan NATO müttefiki Türkiye’ye sert mukabelede bulunamaz. Seçimleri kazanan aday, kendisi başkanlık görevini üstlenmeden önce Türkiye’nin bir operasyon yapmasını daha makul karşılayacaktır.

Kaldı ki Trump’ın sürekli dillendirdiği vaatlerinden biri Suriye ve Irak’taki askerleri geri çekmek. Trump’ın, Türkiye’den bağımsız olarak, YPG-PYD’nin bağlı olduğu CENTKOM’ la neredeyse kan davası var. Seçim kampanyası boyunca CENTKOM komutanlarını ve yöneticilerini sürekli ve en ağır şekilde suçladı. Ona göre birçok problemin kaynağı CENTKOM. (Bu arada büyük bir sürpriz olmazsa seçimleri Trump kazanacak.)

Ankara, İsrail’in seçimlerin tamamlanmasından yeni başkan koltuğuna oturuncaya kadar olan sürede, saldırılarını hem arttıracağı hem de İran’ı da içerecek şekilde yaygınlaştıracağı kanaatinde. Yeni Başkan, Natenyahu’ ya ‘’Elini çabuk tut. Ben işbaşı yapana kadar işini bitir.’’ diyecektir. Sadece kimin başkan seçildiğine göre operasyonun şiddeti ve kapsamı farklılık arz edebilir.

Türk ordusunun İsrail’le aynı anda operasyon yürütmesi hem tepkileri azaltacak hem de müttefiklerinin ve Türkiye’nin operasyonuna karşı olan güçlerin YPG’yi desteklemesini zorlaştıracaktır. Yani İsrail’in saldırısı altındaki İran ve Suriye ya da bu ülkelere saldıran İsrail YPG’ye hamilik edemez.

Operasyonun iki ana hedefi olacak. İran-Irak sınırından Hatay’a kadar olan güney sınırımızın güneyinde, 30 kilometre genişliğinde kesintisiz bir güvenlik koridoru oluşturmak ve Kandil ile Gara’ da ki PKK varlığına son vermek. Kandil ve Gara’ ya düzenlenen operasyonlarda Irak ordusu ve Barzani güçleriyle birlikte hareket edilecek. Operasyondan önce stratejik önemi olan Dem Partili başkanların yönettiği yerlere kayyum atanacak.

Tayyip Bey, geçen hafta yaptığı üç konuşmada, 30 kilometrelik güvenlik koridoru oluşturmak istediğimizi tekraren ifade etti. Bu konuşmalar, TUSAŞ saldırısından sonra yapılan askeri operasyonlar ve kayyum atamaları, terör örgütüne mesaj niteliğindeydi. Ankara ‘’Ya teslim olursunuz ya da çok sertleşeceğiz diyor.’’

Hakan Fidan’ın geçen hafta gerçekleştirdiği ve hepsi birbirinden önemli konuların ele alındığı İngiltere seyahatinde mutabakat sağlanan gündem maddelerinden biri de, sınır ötesi operasyondu. İngiltere; ABD ve AB’den gelecek tepkilerin azaltılması ve herhangi bir yaptırım içermemesi için gayret gösterecek. İngiltere ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesiyle doğacak boşluğu Türkiye ile birlikte doldurmayı planlıyor.

Peki Türkiye neyi bekliyor? Bu hafta veya önümüzdeki hafta terörist başının çağrı yapması ve bu çağrıya Demirtaş, KCK, Dem Parti ve türev örgütlerin destek vermesi bekleniyor. PKK’nın çağrıdan sonraki tavrı çok önemli. PKK yönetimi yakın tarihte bir silah bırakma kongresi düzenleme kararı açıklarsa ya da ciddi sayıda teröriste silah bıraktırarak bir adım atarsa operasyon ertelenecek. Ama çağrı yapılmazsa veya çağrı yapılır ama herhangi bir nedenle çağrıya uyulmazsa düğmeye zaman kaybetmeden basılacak.

Operasyon başladıktan sonra uluslararası kamuoyunda ‘’Türkiye, PKK’ya en çok mesafeli olan MHP’nin lideri Bahçeli’nin ağzından PKK’ya terörü bırakma çağrısı yaptı. Terörist başının Umut Hakkından yararlandırılabileceğini vurguladı. Bu çağrıya Ak Parti ve CHP başta olmak üzere çok sayıda parti destek verdi. Demirtaş bile bu çağrıyı destekledi. Buna rağmen PKK silah bırakmadı, kendini fesih etmedi. Türkiye’nin genel ve geniş kapsamlı bir operasyon düzenlemekten başka çaresi kalmadı’’ propagandası yapılacak. 

Türkiye’nin geçtiğimiz altı ayda cumhurbaşkanının da dahil olduğu en yetkili ağızlardan Esad’a yaptığı görüşme ve normalleşme teklifleri karşılık bulmadı. Ankara, Şam ile anlaşarak YPG’ ye birlikte operasyon düzenlemeyi ve sığınmacılar sorununu hafifletmeyi planlıyordu. Fidan’ın ‘’Esad muhaliflerle barışmaya hazır değil’’ beyanatıyla bu politika sonlandırıldı. Türkiye artık kendi göbeğini kendi kesecek. ‘’Suriye’nin toprak bütünlüğü’’ ifadesi sürekli ve yüksek tonda seslendirilmeyecek.

Operasyonda ele geçirilen topraklara sığınmacılar yerleştirilecek ama bu genişlikte bir coğrafya maksimum 300 000 Suriyeliyi alabilir. Şam, ilişkilerin normalleşmesi ve sığınmacıların dönmesi konusundaki tutumunu değiştirmezse, Halep ve Münbiç gibi vilayetler dahil edilerek Türkiye’nin kontrolündeki alanın genişletilmesi ve bu topraklarda yeni bir devletin ilan edilmesi alternatiflerden biri olacak.