Hepimiz biliriz Nasreddin Hoca'nın o meşhur kazan hikayesini ama ben yine de hatırlatmak istedim.
Hoca bir gün komşusuna gider ve bir kazan ister. Komşusu kazanı verir hocaya. Bir kaç gün sonra hoca komşusuna kazanı götürür ama yanında ufak bir de tencere verir komşusuna. Komşu kazanın yanında tencereyi görünce "hoca bir yanlışın olmasın, ben sana sadece bu eski kazanı vermiştim" der. Hoca komşusunun gözlerinin içine bakar ve "senin kazan doğurdu komşu" der. Bir kaç zaman sonra, hocanın yine kazana ihtiyacı olur ve komşusunun kapısını çalar. Komşu, büyük bir zevkle kazanı hocaya verir. Günler, haftalar geçer ama hoca kazanı iade etmez. Komşusu hocanın kapısını çalar ve kazanını ister hocadan. Hoca üzgün bir surat ifadesi ve ses tonuyla "başımız sağolsun komşu, senin kazan öldü" der. Bunu duyan komşu "sen delirdin mi hoca, kazan hiç ölür mü" der. Hoca bıyık altından güler ve komşusuna "kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne neden inanmıyorsun" der.
Bazı dostların hikayesi de tam böyle işte. 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri sonrasında, MHP'sinde tüzük değişikliği diye çıkılan yol, bir anda MHP'nden kopuşu ve hemen arkasından yeni parti kuruluşunu getirdi. Buraya kadar her şey normaldi. Hiyerarşik bir düzenin olduğu ve bu düzeni antidemokratik yapılanma olarak gören üyeler istifa etmişler ve yeni bir parti kurmuşlardı. Yani kazan doğurmuştu. Yeni parti kuranlar sevinçliydi.
Ya sonra ne oldu?
Yıllar geçti ve MHP'nden ayrılışın nedeni olan hastalıklı yapı, bu yeni kurulan partide kendisini göstermeye başladı. Partinin kuruluşunda aktif rol alan insanlar geri plana atıldılar. Adı daha önce hiç duyulmamış insanlar üst kadrolara yerleştirildiler. Makam veya beka planları nedeniyle bazı kişiler, arkadaşlarına yapılanlara seyirci kaldılar. Bu duruma maruz kalan insanlar, gerek sosyal medyadan, gerekse de Meral Hanım, danışmanı veya milletvekillerine ulaşarak seslerini duyurmak istediler. Sesini duyurmak isteyen kişilere hakaret edildi, ihraç edildiler ve yuvaları olarak gördükleri Genel Merkez'de tartaklandılar.
O insanlar baktılar ki; artık her şey değişmiş ve istenmiyorlar. Onlar da farklı yollardan ilerlemeye karar verdiler ve bir çoğu yeni siyasi partiler kuruyorlar. Yıllar önce aynı yolla insanları ikna edip yola çıkartan Sn. Meral Akşener ve kurmay ekibi ise, bu insanlara düşmanmış gibi bakıyorlar ve bir araya gelmemeleri için her türlü oyunu oynuyorlar. Ancak hiç bir şey Meral Hanım'ın bildiği o eskisi gibi de değil!
Sn. Meral Akşener aslen bir hocadır. Kendisi Kocaeli Üniversitesi'nde öğretim üyesi iken Tansu Hanım'ın siyasete soktuğu bir hanımefendidir. Rahmetli ağabeyinin yolundan hiç gitmemiş, Ülkücülükle de hiç işi olmamıştır. Bakmayın siz kendilerine yer arayan ağabeylerin "Ülkücüdür bacımız" dediklerine. Tipik bir orta yolcudur işte.
Sonuç olarak yaptığınız her şey bir gün döner sizi bulur kıymetli takipçilerim. Sayın Meral Akşener de ne yaptıysa, bugün aynısı kendisine yapılmaktadır. Ben de buradan kendisine anlayacağı dilden soruyorum; "hoca hoca, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne neden inanmıyorsun?"